KARDEŞLER ARASI İLİŞKİLER

Ailede kardeşler arasında kurulacak ilişkilerin niteliği, hem ailenin mutluluğu hem de  kardeşlerin iyi bir yetişkin olup olmaması bakımından son derece önemlidir. Kardeşler arasında olumlu ve dengeli ilişkiler kurmak ve böylesi ilişkileri sürdürmek kolay değildir. Bununla birlikte kardeşler arasında iyi ve dengeli ilişkilerin  kurulması olanaksız da değildir. Olumlu ilişkiler kurabilmek için her şeyden önce kardeşler arasında iyi ilişkiler kurulmasını engelleyen ya da kurulmuş iyi ilişkileri bozan etkenlerin bilinmesine gerek vardır.

İlişkileri Bozan Nedenler

            Kıskançlık, saldırganlık, bağımlılık, her şeyi tekeline alma eğilimi ve benzeri  davranış bozuklukları bütün insanlar arası ilişkileri aksatan sağlıksız yaklaşım biçimleridir. İnsanının insana verdiği zararlar, sayılmayacak kadar çoktur ve bazen de düzeltilemeyecek kadar köklüdür

            Kardeşler arasında  yerleşmiş bulunan ilişkiler, ileriki yaşantıyı geniş çapta etkilediğinden büyük önem taşımaktadır. Aşırı bağımlı ve zorlayıcı, emredici kişiliğe sahip iki kardeşin ilerki yıllarda diğer insanlarla olumlu ilişki kurmaları oldukça güçtür. İster kız olsun ister erkek olsun  kardeşlerinden kopamayan bir yetişkin olgunlaşmamış demektir. Bu tür yetişkinler sayılamayacak kadar çoktur. Bunun temelinde çocukluk yıllarında dengesiz ve tutarsız bir eğitim uygulamasının yattığı söylenebilir. Çocuklarına adil ölçüler içinde davranabilen ana babalar onların insanlarla ömür boyu dengeli ilişkiler kurmasını sağlarlar.  Aksi yönde yapılan ayrımlar kardeşler arasında düşmanlığın doğup büyümesine  neden olur. Ana ve babanın kardeşlerden birini evin  gözdesi  yapması kardeşler arasında  düşmanlık duygularının doğup yerleşmesine  neden olmaktadır.  Kardeşleri arasında en büyük, en küçük, ya da en güzel olduğu için ailesi tarafından kayrılan bir çocuk , kazandıklarını , kardeşleri tarafından ömür boyu itilmekle  fazlasıyla ödemektedir.  Ana babanın kontrolsüzce neden olduğu, yetişkinlerin körüklediği, yerleştirdiği  bu tür kardeşler arası yarışma duygusu  uzun yıllar silinmeyecek düşmanlıkların oluşulmasına  neden olmaktadır.  İleri ki yıllarda  çok başarılı da olsa   kişi  çocukluk yıllarında hep  ikinci , üçüncü yani geri planda kalmanın ezikliğini unutamamakta ve başarısının zevkine varamamaktadır.  Bu tür duyguların temel ve tek nedeninden söz etmek mümkün değildir.  Çocukların her birinin sevgiye , şefkate ve gözde olmaya ihtiyacı vardır.  Bu temel ihtiyaçların kardeşler arasında adil  ölçüler içinde giderilmesi, onları birbirine düşman eden önemli bir etkendir.

Kardeşler  arasında Yaşanan sorunlara  Gerçekçi Yaklaşım:

            Gerçekçi olursak; kardeşler arasında belirli bir düzeyde problem ve çatışmanın doğal olduğunu görürüz. Bir kısım veliler, inkar etmekle sorunların ortan kaldırdıklarını sanırlar. İnsanlar ve özellikle kardeşler arasında zaman zaman çatışma  çıkması doğaldır. Bunların belli sınırlar içinde  hoşgörüyle karşılanması  gerekir. Kızgınlıklar ve kırgınlıkları açıkça ifade etmek, içi kan ağlarken  hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktan çok daha sağlıklıdır.  Sorunları çözmede  önerilecek tek ve ideal bir çözüm yolu yoktur. Bunun yerine , bir kısım çözüm yollarını  denemek, adil ve mantıklı bir yol izlemek daha iyidir.  Haklıyı ve haksızı ayırmanın mümkün olmadığı durumlarda , ya durumla hiç ilgilenmemek  ya da tarafların her ikisini  birden cezalandırmak, tek tarafı suçlamaktan daha yararlıdır.

Sorumluluk Duygusunun İlişkilere Etkisi:

            Çocukların evdeki görev ve sorumlulukları yaşlarıyla uygun ve adil olmalıdır. Yetişkinler, evde en büyük çocuga ne fazla yüklenmeli ne de mantık ölçülerini aşan haklar vermelidir. Büyük çocuk sahip olduğu şeyleri  küçük kardeşine devre zorlanırsa , küçüğün adeta bakıcısı gibi muamele görürse, onun küçük kardeşine dostça davranması olanağı azalır. Küçük kardeş her türlü hatasından dolayı, büyüğün cezalandırıldığını , kendisinin korunduğunu anlamakta gecikmez ve büyüğe karşı saldırgan davranışlar sergiler.

Büyük kardeşler küçük kardeşlerinden sorumlu tutulmamalı, her gittiklere yere onları götürmeye zorlanmamalı , gidilecek yerlerin  seçilmesinde küçüğün isteklerine sürekli öncelik verilmelidir.  Bunun yerine kardeşler arasında olumlu, karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı ilişkilerin kurulup , beslenmesine  gayret edilmelidir. Böyle bir ilişki kurulduktan sonra  paylaşma ve beraber olma isteği kendiliğinden gelişecektir.

            Bir kısım ailelerde ise en büyük çocuk ailenin gözdesi durumundadır.Bunlara ana-babalara yakın haklar verenlere rastlanmaktadır.Bu da tıpkı öbürü gibi olumsuz etki gücüne sahiptir ve kardeşler arası ilişkileri bozar.

Büyük Çocukların Giysilerini Küçük Kardeşlere Devretme

            Ailede kardeşler arası ilişkileri bozan ve kardeşleri birbirine düşman eden bir başka önemli sorunda büyük çocukların giymedikleri giysilerin  küçük kardeşlere devredilmesidir. Özellikle  çocuk sayısı fazla olan  aileler için küçülen giysilerden yararlanmak ekonomik bir zorunluluk  olabilir. Ancak bunun sürekli bir yol gibi benimsenmesi ve  küçük çocuğa hiç yeni giyim eşyası alınmaması  ve sanki bunun son derece doğal bir yolmuş gibi sevgiden,anlayıştan yoksun bir biçimde  yapılması,sorunu büsbütün çetrefilleştirir.

            Hiçbir yetişkin,gerekçesi ne olursa olsun,  küçük bir çocuğu, daha hayatının ilk yıllarında  küskün, kırgın ve haksızlığa uğramış bir insan psikolojisine  sokmağa hakkı yoktur. Ailenin ekonomik gücüyle dengeli kalmak şartıyla, her çocuğun  ihtiyaçlarının giderilmesi, onların ruh sağlığı yönünden yeterli ve dengeli  kişilikler geliştirmelerine yardımcı olacaktır.

Kardeşler Arası Uyumsuzlukta Ana-Babanın Rolü

            Çocuklardan birini,öbürü gibi olmaya teşvik emek, yöneltmek, onların birbirlerinden nefret etmesine neden olabilir. Özellikle çok başarılı olan çocuğu örnek olarak göstermek ve onun kadar başarılı olamayan kardeşi buna zorlamak, o düzeye çıkamayacağına inanan çocuğun, meşhur olmak için, olumsuz yollara sapmasına kadar varan davranış bozukluklarını benimsemesine neden olabilmektedir.

            Çocukları aşırı zorlamak, bir çok hallerde onları gerekli gereksiz birbiriyle karşılaştırmak, yetişkinlerin istediği gibi olumlu sonuç vermemektedir. Yetişkinler, çocuklarının olumlu ilişkiler  kurmalarını istiyorlarsa  “Neden kardeşin gibi olamıyorsun? Anlamıyorum türünden  kıyaslayıcı konuşmalardan sakınmalıdırlar.

            Çocukların evde birbirlerine benzemeye çalışmaları, kuşkusuz, oldukça  sağlıklı bir davranıştır. Ancak bu yolu çocuk kendisi seçip benimsemeli, bunun için zorlanmamalıdır. Okuldaki başarıları farklı olan kardeşlerin durumları ayrı ayrı ve özel bir biçimde  kendi içinde ele alınmalıdır.  Bunlar kesinlikle karşılaştırma konusu yapılmamalıdır.  Buna dikkat edilmezse kardeşlerin birbirinden nefret etmelerine kadar varan olumsuz duyguların doğuşuna neden olunur.

Olumlu İlişkilerin Sağlanışı

            Evde çocukların birbirlerini sevmeleri,olumlu ve dengeli ilişkilerin yerleşmesini sağlamaktadır. Yetişkinler, ocuklarını birbiriyle beraber olmaya, beraber oynamaya itmemeli, bu isteğin kendiliğinden doğmasını sağlayacak ortamı hazırlamalıdırlar.  Aslında  geçerli eğitimin  tek olumlu koşulu da budur. Çocukların ortak yönleri çok olan  kişilerle beraber olmak istedikleri  hatırlanmalı ve aralarında fazla yaş farkı olan kardeşlerin,sürekli olarak aynı türden etkinliklere katılmaları istenmemelidir.  Kardeşlerin birbirlerini sevmeleri gereğinden yerli yersiz söz edilmemeli  ve bunu sağlamak için çocuklara ricada bulunulmamalıdır. Yakınlık ve sevginin, çocukların bağımsız, kişisel yeterliliğe sahip , başkalarının hak ve sorumluluklarına saygı duyan  kişiler haline getirilmesiyle sağlanabileceği unutulmamalıdır.

Yorumlar

Yorum Bırakın