VIRGINIA SATIR’IN AİLE TERAPİSİ MODELİ
KISACA ÖZGEÇMİŞİ
(1916-1988).
Virginia Satır çalışma hayatına bir terapist olarak Chicago’da başlamış ve ilk etapta alkol bağımlıları ve sokakta yaşayan insanlarla ilgilenmiştir. Önce bir okul öğretmeni, sonra bir sosyal çalışmacı olarak çalışmaya başladı ve ailelerle çalışırken kendi yaklaşımını geliştirmeye başladı. 1951 yılında, ailelerin tüm fertleriyle bir bütün olarak aynı seansta çalışmalar yapan ilk terapistlerden biridir. 1960’lı yılların başında California’ya yerleşerek, Don Jackson ve Jules Riskin ile birlikte, Palo Alto’daki Zihinsel Araştırmalar Enstitüsünün kuruluşunda yardımcı olmuştur.
Virginia Satır insanlar arasındaki karşılıklı dayanışmanın önemini vurgulamış ve kişisel gelişim ile diğer bireylerin isteklerine saygı gösterme arasında iyi bir denge kurulması gerektiğini belirtmiştir. Çalışmalarını, bireyin özgüvenini arttırmak ve diğer insanların bakış açılarını anlamak konularında yoğunlaştırmıştır. Satir, “Kişiliğin farklı yanları” modelini de kullanmış ve “suçlayan”, “yatıştıran”, “ilgiyi dağıtan” ve “ hesap eden” olmak üzere dört farklı kişilik tipi modelini geliştirmiştir.
Virginia Satir’a göre aile terapisi, işlevsel olmayan ailelere , şablonlarını değiştirerek işlevsel olma imkanı tanır ve O’na göre, Fonksiyonel olmayan bir aile sistemi , aşağıdaki niteliklerin bazılarını ya da tümünü taşır.
Aile üyeleri bir diğer üyeye karşı ihtiyatlıdır.
Asile üyeleri mesafeli ya da farklılaşma yoktur.
Aile üyeleri düşmandır.
Aile üyeleri pasiftirler, güçsüzlük ve kontrol hissederler.
Aile üyeleri görüşlerinde ve davranışlarında esnek değillerdir.
Aile sisteminde tutarsız kurallar vardır: üyeler arasında tahmin edilemeyen şekilde hareket eden yapısal güç.
Üyeler arasında farklılık olmayan b,r dış görünüş vardır; iletişim şablonları ortak değildir.
Fonksiyonel olan bir aile sistemi ise , aşağıdaki niteliklerin bazılarını ya da tümünü taşır.
Aile üyeleri bakım, sıcaklık ve şefkati yaşarlar.
Aile üyeleri empatili, güvenilir ve açıktırlar.
Aile üyeleri bireyselliği tolere ederler ve diğerlerinin görüşlerine saygı gösterirler.
Aile üyeleri gücü paylaşırlar, beraber bir şeyler yaparlar ve birbirlerini desteklerler.
Aile üyeleri, şakadan anlama yeteneğini ve eğlenceyi paylaşırlar.
Anlaşma sağlanan ya da sağlanamayan durumlarda dürüstlük vardır.
Aile üyelerinin iletişimi doğrudandır.
Aile üyeleri kendi değerlerini bilirler ve bunu paylaşırlar.
Satir’in aile terapisinde başlıca amacı, aile üyelerinin daha fazla özgüveni ya da kendine değer verme duygusunun olmasına yardım etmedir. Bu amacı gerçekleştirmek için, aile üyeleri arasındaki çalışma sürecine odaklanır. Süreç, insan etkileşiminin doğasını ve bu etkileşimlerin dönüşümünü ortaya çıkarmak için anahtardır. Kendine değer verme, birinin kendi hakkındaki hislerini ve fikirlerini gösterir.
DEĞİŞİM
Satir, 3 olasılıktan doğan değişim olduğunu söyler:
Hayatta kalma ihtiyaçlarıyla başlayan değişim. Örn; “...olmazsa, öleceğim”. “Eğer karıma vurmayı kesmezsem, hapise gireceğim”, “Eğer kanamamla ilgilenmezsem, kanmadan öleceğim”. Bir çok aile terapiye güçlü bir umutsuzluk duygusuyla gelirler.
Umutla başlayan değişim. Aile üyeleri ya da bazı üyeler, yeni olasılıkları görürler. Umut, değişimin olası olduğu imajını oluşturur ve terapi, daha iyi bir alternatif bulmak için bir yol olabilir.
Halühazırda ne olduğunu kabul ederek başlayan değişim. Bu, değişimin sabit olduğunun farkındalığıdır. Ve aile üyeleri bunu kabul edip, bir açık sistem inşa edebilirler ve daha iyi yaşayabilirler.
Satir, değişim sürecinde 5 aşama olduğunu söyler. Birinci aşama; statükodan hareketle ihtiyaca dikkati çekmektir. Sebebi yukarıda bahsedilen üç olasılıktan biri olabilir. Birinci aşama daima statüko aşamasında başlar. Bazı aileler uzun zaman bu aşamada kalabilirler.
İkinci aşama, değişim isteğine ya da değişim ihtiyacına izin vermek, bu konuda açık ve net olmaktır. Bu “Şimdi değişiyorum” anlamına gelen bazı davranışlar, hareketler olabilir. Terapi diliyle, bir aile üyesi telefonu alıp, randevu almak için terapisti aramasıdır. İkinci aşama, aile sistemine yabancı bir unsurun girmesidir. Şimdi sistem, bu yeni unsura tepki vermek virginia zorundadır.
Daha sonra açık sistem, “karışıklık dönemi” adı verilen üçüncü aşamaya geçer. Sistem değişim içindedir. Eskiden, bu aşama, hastalar ve danışanların kaygılarını azaltmak için ilaç aldıkları ya da akıl hastanelerine yollandıkları durumdu. Aileyi bu aşamaya getirmek, 4. Aşamaya geçmek açısından çok önemlidir. Aile bu “karışıklık döneminde” geçmişin işlevsel olmayan; ancak onlar için “eski, iyi günler” olan döneme geri dönmek isteyebilirler.
Dördüncü aşama, yeniyle bütünleşme sürecidir. Bu aşamada, terapist, aileye, onların yeni öğrendiklerini, yeni algılarını, yeni becerilerini, yeni bağlantılarını bütünleştirmelerine ve yüksek öz güveni yaşayacakları ve destekleyecekleri daha dolu bir işlevsel sistem yaratmalarına yardım etmektir.
Beşinci aşama, uygulama aşamasıdır. İnsan doğası, rahat bir duruma doğru hareket ermekten ziyade bildiği, aşina olduğuyla kalmayı tercih edeceğinden, terapist, ailenin bol bol uygulama yapma fırsatına ve yeni gelişim aşamalarını yaşadığı varsayımına ihtiyaç duyar.
Karışıklık döneminde , panik yerine, terapist, değişim sürecindeki çalışma için bir kutlamaya başlayabilir. Bununla birlikte, desteklediği ve rehberlik ettiği bu aşamaları izleyerek değişim sürecine izin vermek için terapistin anlama ve güven duygusuna ihtiyacı vardır.
İşlevsel olmayan bir aile sistemiyle, bu değişim aşamaları çeşitli aile sistemi bakış açılarıyla tekrarlanır. Aynı zamanda, aile daha sağlıklı olmaya başlar.
DEĞİŞİM YAKLAŞIMLARI VE ARAÇLARI
Satir, aile sisteminde değişimi kolaylaştırmak için bir çok alıştırma ve tedavi prosedürü geliştirdi. Bu teknikler, doğrudan öğretme, aile haritasını kullanma, aile kronolojisi, aileye iletişim becerilerini öğretme, aile heykeli , modelleme, yeniden çerçeveleme, ailenin yeniden düzenlenmesi, ipler, ilişkinin anatomisi, mandalanin kullanımı, grup parçası, nurturing triadic growth experiences, iletişim oyunları, metaforları kullanma, mizahı kullanma gibi tekniklerini yanı sıra diğer terapistlerin de kullandıkları dinleme becerisi, bağlantı kurma, iletişim becerileri, ev ödevleri gibi tekniklerdir. Satir, daha çok sürece odaklandığı için, bu teknikler onun modelinde ikincil pozisyondadır.
A. Aile Heykeli: Bir aile üyesi, konunun gözlenebildiği, açık, belirgin bir pozisyon alır ve diğer aile üyelerine de yol göstererek yerleşirler. Bu teknik, “İnsanlar, ilişkide, bir diğeriyle neredeler?”, ya da “Ne yapıyorlar?” ve “Nasıl hareket ediyorlar?” gibi soruların yanıtlarına bakmak için çok yarımcı bir tekniktir.
B. Kişisel Mandala: Mandala: Hint felsefesinde, kişinin transa girmesine yardım etmesi için baktığı hipnotik şekillere verilen isim. Öncelikle, kişilerden, sekiz merceği olan bir gözlükten dünyaya baktıklarını düşünmeleri isteniyor. Bu mercekler;
1 ) Bedeniniz-fiziksel parçanız: Sahibi olarak onun ihtiyaçlarını karşılıyor musunuz? Onu dinliyor musunuz? Yorulduğunuzda, acıktığınızda, fazla gerilim yaşadığınızda, herhangi bir organınız özel bakıma ihtiyaç duyduğunda, bedeniniz size haber verir.
2) Düşünceleriniz- zihinsel parçanız: Neyi anlıyorum? Yeni şeyleri nasıl öğrenebilirim? Durumları nasıl analiz edebilir ve sorunları nasıl çözebilirim?
3)Duygularınız- duygusal parçanız: Duygularınızı tanımak ve kabul etmek konusunda ne kadar özgürsünüz? Kendi duygularınıza karşı ne gibi engellemeler koyuyorsunuz? Onları nasıl ifade ediyorsunuz? Onlara nasıl yaklaştığınızı bilerek bütün duygularınızla dostluk kurabiliyor musunuz? Duygularınız sizin duyarlılığınız gösterir. Duygularınız hakkındaki duygularınız ise duygularınızla ilişkilerinizde öz değerinizin ne seviyede olduğunu gösterir.
4)Duyularınız- duyusal parçalarınız; gözler, kulaklar, ten, dil ve burun: Bu mercek kendinizi nasıl algıladığınızı görmenizi sağlar. Duyu organlarınızın fiziksel durumları nelerdir? Kendinize görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak konusunda ne kadar özgürlük tanıyorsunuz? Engellemelerinizi ortadan kaldırabiliyor musunuz? Çocukken bize belli şeyleri görmek, dinlemek veya belli şeylere dokunmak öğretilmiştir. Bu, genellikle duyu organlarımızı kullanırken sınırlamalara yol açar. Duyularımızı tanımak, onurlandırmak, takdir etmek, değerlerini bilmek ve özgürce kullanmak, dış dünyayla tam bir iletişim kurmak ve kendimizi tamamen ortaya koymak için temel bir yoldur. Duyularımızla ilgilenirken onları beslememiz gerekir. Buna karşılık bu da psikolojik benliğimizin yıkanmasını sağlar.
5)İlişkiniz- paylaşımsal parçanız: Bu mercek, kendi dünyanızda insanlarla nasıl ilişki kurduğunuzu gösterir. Paylaşımlarınız, ilişkilerinizin doğasını güçlendirir. Farklı ilişkilerinizin niteliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gücünüzü nasıl kullanıyorsunuz? Ondan vazgeçip bir kurban haline mi geliyorsunuz? Yoksa bir diktatör olmak için mi kullanıyorsunuz? Kendi içinizde ve başkalarıyla aranızda uyum yaratmak için kullanarak teşvik edici ve destekleyici bir lider haline mi geliyorsunuz? Diğer bir deyişle, gücünüzü kendinizi ve başkalarını geliştirmek mi, yoksa korkutmak için mi kullanıyorsunuz? Ailenizdeki kişilerle veya başkalarıyla birlikte bir şeyler yapmak için insanları bir takım haline getiriyor musunuz? Kendi hayatınızı ve etrafınızdakilerin hayatlarını güzelleştirmek, kolaylaştırmak için eğleniyor, şakalar yapıyor, iyi bir mizah ortaya koyuyor musunuz? Sevgi ve mizahi bakış açısı, çok etkili iki iyileştirici güçtür.
6)Beslenmeniz- sıvı ve katı beslenmeniz: Bu mercek beslenmeyle ilgilidir. Bedeninize ne tür yiyecek ve içecekler sokuyorsunuz? Bedeninizi beslemek için iyi gıda almanız gerektiğini anlıyor musunuz?
7)Ortamınız- alanınız, zamanınız, havanız, renginiz, sesiniz ve sıcaklığınız: Bu, yaşadığınız ortamla ilgili mercektir. Etraftaki görüntüleri, sesleri, nesnelerin durumlarını, sıcaklığı, ışığı, rengi, havanın niteliğini, yaşadığınız ve çalıştığınız ortamlardaki alanınızı algılamanızı kapsar. Bu etkenlerin her biri hayatınızda önemli bir etki yaratır. Örneğin; aldığınız ışığın türü ve miktar sağlığınız üzerinde büyük bir etki yağar. Ayrıca renk, ses ve müzik ilişkilerinin insan üzerinde nasıl etkiler yaptığını da anlamaya yeni başlıyoruz.
8)Ruhunuz- ruhsal parçanız: Ruhsal bağlantınızla ilgili bir mercektir. Bu, yaşam gücünüzle ilişkinizi gösteri. Hayatınıza nasıl bağlanıyorsunuz? Onu onurlandırıyor musunuz? Günlük hayatınızda ruhsal bağlantınızı kullanıyor musunuz?
Bu sekiz parçanın her biri farklı görevleri yerine getirir; ancak, hiçbir insanda bu parçaların hiçbiri tek başına hareket edemez. Bir parçaya olan herhangi bir şeyi diğer bütün parçaları etkilemektedir. Kendi farklı parçalarınız hakkında neler bildiğinizi ve onları nasıl kullandığınızı ve aralarındaki etkileşimi düşünün.
C. Aile Haritası: Ailedeki ilişkilerin yapısını, kuvvetli ve zayıf bağları, üçgenleri görmek açısından etkili bir tekniktir.
D. Aileye İletişim Becerilerini Öğretme: Satir’a göre iletişim, bir insan dünyaya geldiğinde , başkalarıyla ne tür ilişkiler kuracağını ve yaşamında neler olacağını belirleyen en önemli tek etkendir. Hayatımızı nasıl sürdüreceğimiz, insanlara nasıl yakınlaşacağımız, ne kadar üretken olacağımız, etrafımızda olup bitenleri nasıl algılayacağımız, kendi ruhumuzla nasıl bağlantı kuracağımız; hepsi büyük ölçüde iletişim becerilerine bağlıdır.
İşlevsel olmayan ailelerde, düşük özgüvenli aile üyeleri arasındaki etkileşimler, hayatta kalmak temelindedir. Bu hayatta kalma etkileşimleri, için Satir, 4 başa çıkma tutumu olduğunu söyler. Bu tutumlar tek başına var olmazlar; onlar , birinin var oluşunu geçerli kılmak için bir diğerine ihtiyaç duyarlar. Bu tutumlar; tavizkarlık, suçlama, aşırı mantık ve ilgisizlik.
Tavizkarlıkta, kişiler kendi değerlerine dair olan hislerini önemsemezler ve güçlerini başka birine teslim ederler ve onların talep ettiği bir çok şeye uyum gösterirler. Tavizkarlar kendilerini inkar ederler ve kendilerinin gerçekte önemli olmadıkları mesajını verirler. Genelde şöyle bir iç diyalogları olur: “İnsanlara daima hoş olmalıyım”. “Kimseye asla çok kızmamalıyım”. Tavizkarlar, dişlerini sıktıklarını gizlerler ve herhangi bir anlaşmazlığı düzeltmek için acele ederler. Onlar, tek amaçları, diğerlerinin problemlerini çözmek gibiymiş davranırlar.
Suçlama, tavizkarlıkla taban tabana zıt bit tutumdur. Suçlayıcılar, diğerlerini indirgerler, sadece kendileri önemlidir. Kendilerini korumak için, diğerlerini rahatsız ederler ve suçlarlar. Onları tanımlamak için genellikle “düşmanca, zalim, dırdırcı, vahşi” kelimeleri kullanılır. Aslında içlerinde genellikle yalnızdırlar ve gergindirler.
Diğer bir başa çıkma tutumu, aşırı mantıklı olmadır ve bunlar genellikle acımasız karaktere sahip olarak görünürler. Onlar, kendilerinin ve diğer insanların duygularını ve seçimlerini inkar ederler. Bu tutum, katı, obsesif ve daima “haklı” olarak tarif edilirler.
Son başa çıkma tutumu da ilgisizliktir. Bu aşırı mantıklı olmanın anti- tezidir. Birileri ilgisiz olduğunda, sürekli olarak insanların ilgisini tartışılan konudan başka yöne çekmeye çabalar.
Bu 4 başa çıkma tutumu da, düşük özgüven pozisyonundan kaynaklanır. Bu tür tepkiler, kişinin zayıflıklarını gizlemek ve reddedilmekten sakınması için kullanılır.
E. İletişim Oyunları: Satir, bu tutumların kişinin hayatını nasıl etkilediğini belirtmek için “iletişim oyunlarını” kullanır. Bunu aileyle oynar, çünkü aile, iletişim kalıplarını edindiğimiz yerdir. İstenilirse, tüm aile aynı anda oynayabilir. Oynayacak herkes sandalyelerinde yan yana oturur ve sonra her biri soyadları da dahil olmak üzere farklı isimler alır. Ve herkes bu iletişim tutumlarında birini seçer. İsteyen aynı tutumu da seçebilir. Daha sonra iletişim kalıplarına uygun beden duruşları alırlar. O duruşu bir dakika süreyle koruyup, bunu yaparken kendileri ve diğerleri hakkında neler hissettiklerine dikkat etmeleri istenir. Sonra bu kalıpları sözel olarak bir diyalog içinde kullanırlar. Şöyle bir diyalog olabilir:
BABA (Suçlayıcı): Neden tatilimizi planlamadın?
ANNE (Suçlayıcı): Ne bağırıyorsun? Senin de en az benim kadar zamanın vardı.
OĞULLARI (Suçlayıcı): Kesin sesinizi. Siz ikiniz hep bağırıyorsunuz. Ben tatile falan gitmiyorum zaten.
BABA (Suçlayıcı): Konuşana bak! Sen, genç adam, bu işe burnunu sokma.
(Ya da tavizkar): Nereye gitmek istersin hayatım?
ANNE: (Aşırı mantıklı) Travel dergisinin son sayısına bakılırsa, farklı işler yapmak yeterince iyi bir tatil planlaması olacaktır.
BABA: (Tavizkar): Nasıl istersen hayatım.
OĞULLARI (Tavizkar) Sen daima güzel planlar yaparsın anne.
ANNE (Tavizkar): Bu iyi. Sabah listeleri hazırlamaya başlarım.
Oynarken iletişimi abartmamak gerekir. Süre dolduğunda, diyalog yarım kalsa bile oyun bitsin. Sonra aileye, arkalarına yaslanmalarını, gözlerini kapamalarını ve nefes alıp verişlerini, düşüncelerini, duygularını, bedenlerindeki hisleri ve karşılarındaki kişilere ilişkin duygularını incelemelerini istenir. Ailelerinde sürekli olarak bu şekilde yaşasalardı nasıl olacağını hayal etmelerini istenir. Kan basınçları yükselebilirdi, terleyebilirlerdi ya da bir yerleri ağrıyabilirdi. Sonra gözlerini açmadan gevşemelerini, ve zihinsel olarak oyundaki adlarını bırakıp, asıl adlarını içlerinden söylemelerini isteyin.
Son olarak da gözlerini yavaşça açmalarını, ve o rolü oynarken neler hissettiklerini karşılarındakilere söylemelerini isteyin. Neler oldu? düşünceleri ve duyguları nelerdi? Oyundan önce ve şimdi ortaya çıkan farklar neler? Bedenleri nasıldı ve ne yapıyordu? Rollerini oynarken neler hissettiklerini sırayla paylaşsınlar.
Sonuçta bir planlamanın sonucunun ya da bir çatışmanın çözümünün iletişim kalıplarına bağlı olduğunu muhtemelen anlayacaklardır. Farklı bir kalıp kullanmak, farklı bir sonuç yaratacaktır. Ailelerden kendilerine şöyle demelerini isteyebilirsiniz; “Bir tavizkar, bir suçlayıcı, aşırı mantıklı, ilgisiz olabilirim. Bu benim tercihim”. Tabi en iyisi tavizkar olmadan özür dilemek, suçlamadan karşıt fikir belirtmek, insafsız ya da sıkıcı olmadan mantıklı davranmak ve ilgisiz kalmadan konu değiştirmektir. Diğer yandan, diğer kalıplardan birini kullanmayı seçerseniz, sonuçlar için sorumluluğu alabilir ve iletişiminizi bozan şeylerin yaratacağı acıları kabul edebilirsiniz. Satir, bu dört kalıbın öz değeri düşürdüğünü vurguluyor.
Ve bunlar, insanların incinme korkusuyla duygularını arkalarına sakladıkları kalkanlardır. Asıl sorun, onları duygularını ifade etmenin güvenli olduğuna inandırmaktır. Bireyleri kendini tanımaya itmek ve duygularını ifade etmenin güvenli olduğuna inandırmak terapistlerin emeğinin % 90’ını tüketen zor bir görevdir.
F. Metaforları Kullanma: Örneğin, değişimi anlatmak için şöyle bir metafor kullanır. “İçinde yüzlerce kara delik bulunan dairesel bir pınar düşünün. Bu deliklerin her birinin kendimizi geliştirmek için birer sembol olduğunu varsayalım. Biz büyürken, bu deliklerin çoğu genişleyecektir. Diğerleri ise küçülecek ve kapanacaktır. Pınarın biçimi değişmeye devam eder. Daima güzel olabilir; bizler sürekli hareket halinde olan dinamik varlıklarız.
Özgüveni anlatmak için de “kazan” metaforunu kullanır.
G. Modelleme: Günümüzde NLP tekniği adı verdiğimiz metotların ilk hali.
SATIR MODELİNDE TERAPİST
Satir modeli terapide 4 amacı destekler: özgüveni artırmak, daha iyi seçimler yapmayı beslemek, sorumluluğu artırmak ve uyum geliştirmek. Bu 4 amaç sadece danışanlar için değil, terapistin kendisini geliştirmesi için de önemlidir.
ÖZGÜVENİ ARTIRMAK
Satir, öz güveni, birinin daha derinlerdeki kendisiyle bir bağlantı yaratması için temel olarak belirtmiştir. Özgüven, kendine güven ve yetkilendirme hislerine sahip olmak için önemlidir. Terapistin özgüveni ayrıca, danışanlarını nasıl etkilediklerini anlamak açısından da önemlidir. “Kendim hakkında nasıl hissediyorum?”, “Kendi değerim hakkında ne düşünüyorum?”. “Yeteneğim hakkında daha iyi hissetmeme ne yardım edebilir?”. Eğer terapistler kendileri hakkında daha iyi hissederlerse, kendi sezgilerine terapötik sürece daha çok güveneceklerdir. Terapistlerin özgüveni yüksek olduğunda, daha iyi seçimler yapmada daha yetenekli ve esnek olacaklardır. Terapistler, danışanlarının tepkilerini ve gelişimlerini anlayamazlarsa, terapistin profesyonel güveni eski seviyesinden aşağı düşebilir. Satir modelinin kullanan terapistler, kendilerine yumuşak ve nazik olarak , kendilerini yargılamayarak, özgüvenlerini artırmaya cesaretlendirilirler.
Terapistin kendi bakımı. Satir modelinin en popüler araçlarından biri self mandala mecazıdır ve kişinin bütünlüğünü anlatır. Self mandala 8 alanı kapsar: fiziksel, tensel, beslenme, entelektüel, duygusal, etkileşimsel, bağlamsal ve ruhsal alanlar. Bir bütünlük ve denge duygusunu desteklemek için 8 alanın tümünde de gereklidir. Satir modeli, self mandalanın 8 alanını kişinin kendi içinde ve diğerleriyle uyumunu yaratmak ve sürdürmek içi önemli görür. Terapistler şöyle sorabilirler, “Kişisel ve profesyonel yaşantımda dengeyi nasıl sürdürürüm?”, “Kendime nasıl daha iyi bakabilirim?”, “Ruhsal yaşantıma nasıl boş verdim?” “Yaşantımda sadece birkaç alana odaklandığımda, gözümden kaçan diğer alanlarda ne oluyor?”
Terapistin kuvvetleri ve kaynakları. Satir, terapinin önemli bir yönü olan danışanın güç kaynaklarına odaklandı. Danışanlar gibi terapistler de her zaman kendi güçlerinin ve kaynaklarının farkında değillerdir. “Kendi ailemden aldığım güç ve kaynaklar neler?”. Terapistler bunu daha iyi yaparlar ve özgüvenleri artar. Böylelikle sağlıklı terapötik ilişkileri destekleyebilecek kendi özündeki niteliklere daha fazla imkan tanıyacak. “Danışanımın güçlü taraflarına ve pişman olmadıklarına nasıl odaklanabilirim?”. Satir model terapistleri “kendini” tanımak ve kabul etmek ve güçlü yönleri ile kaynaklarına imkan vermek için cesaretlendirilirler.
DAHA İYİ SEÇİM YAPMAYI BESLEME
Satir,herhangi bir durumda 3 seçim olma olasılığına inanıyordu. Satir model terapistleri, terapi oturumlarından doğan müdahaleler için seçim noktalarının farkında olmaları için meydan okudular.
Terapistin farkındalığı. Satir, terapistlerin süreç sorularını kullanarak danışanlarının farkındalıklarını etkili şekilde artırabileceklerine inanıyordu. Etkili terapiyi başlatmak ve rehberlik etmek, kasıtlı ve bilinçlilik doğurma sürecidir. Terapistler, gözlemlerini, danışanlarının durumlarında kendilerinin farkındalıklarını artırmak için paylaşırlar. “Gülümsediğinde, başını uyuşmuyormuş gibi salladığını fark ettim”. Terapistler kendilerinin farkındalık bilgisine sahip olduklarında, uyumu geliştirmeye katkısı olacak bilgiyi toplarlar. “Şu anda içimde beni haklı yapacak ne olabilir diye merak ediyorum?”.” O ağlarken, midemin çok gerildiğinin farkına vardım”. Satir modeli terapistin iç dünyasının izlemeyi destekler.
Satir, terapistleri, bu duygulara izin verebilmeleri için cesaretlendirdi ve tüm insanların sağlığı için hayati önem taşıyan özgürce hissetmeyi, görmeyi, konuşmayı, koklamayı ve tatmayı önerdi. Satir terapistleri ayrıca, terapi sürecinde ve bireysel ve aile sistemlerinde ilişkide kendi iç dünyalarının farkında olmaları için teşvik etti. Gözlem yapmayı geliştirme becerileri etkili bir terapist olmak için eğitimin temel bakış açılarından biridir. Birini gözlemleme yeteneği, terapistlerin daha etkili stratejiler ve aracılar geliştirmelerini sağlar. Terapistler, ne söylediklerinin ve nasıl söylediklerinin farkında olarak süreçteki yeteneklerine daha bir incelik kazandıracaklardır. Satir, insanların bilincinde oldukları ve olmadıkları dünyaları temel alarak karar verdiklerine inanıyordu ve terapistleri onların “iç seslerini” duymaya ve “iç gözlerini” görmeye teşvik etti. Satir model terapistleri kendi iç dikkatlerini ve sezgilerini geliştirmeye teşvik edilirler.
Terapistin dünyayı algılaması. Satir dünyayı algılamanın 4 alanını keşfetti: bir ilişkiyi, bir kişiyi, bir olayı nasıl tanımlarız ve değişime karşı tutumlarımız. Hiyerarşik modele odaklanan olumsuzluk ile Satir modelinin yönetimsel gelişimine odaklanan pozitiflik arasında algılamada önemli farklılıklar vardır. Terapistler, terapötik ilişkilerini geliştireceklerini etkilemede danışanlarını nasıl görürler. Terapistler, danışanlarını kurbanlar olarak gördüklerinde, bu yeniden güçlenmeyi yok eder danışanların durumlarınla baş edebilmek için kendi iç kaynaklarına ulaşmalarına destek olmaz. “Danışanlarıma, onların inançlarını dinliyormuş gibi nasıl yanıt veririm?”, “ Beni, şimdi, negatif şekilde etkileyen, ailemin kuralları nelerdi?”. Danışanımın sorunları benim kişisel mücadeleme çok yakın görünüyor, sanırım, onun terapisti olarak bu benim etkililiğime engel olacak”. Satir modeli terapistleri, danışanlarıyla sürecin uyumunu sağlayacak yeteneklerini olumsuz olarak etkileyecek inançların farkında olmaları, tanımaları ve değiştirmeleri için teşvik edilirler.
SORUMLULUĞU ARTIRMA
Sorumluluk, Satir modeli terapinin diğer bir amacıdır. Satir, terapistleri çözülmemiş sorunlarıyla çalışmak için sorumluluk almaları için teşvik eder ve tarepistlerin tıkanan kendi ailelerini tedavi etmek için desteklemede yeniden aile kurulmasını kullanır. Başkalarına acıyan, yargılamayan ve şeffaf olan danışanlarına yanıt vermekten sorumludurlar. Kelimelerin arkasındakileri ve danışanla etkileşimi tamamen doğru işitmek için terapistin terapötik sanatçılık yönü gerekmektedir. Terapistler, terapi bağlamında ve sürecinde tepki verme yeteneğine sahip olursa daha etkili olacaklardır. Terapistin şifreyi çözmek ve terapötik süreçte başlayan sorunlar üzerinde açıklığı sürdürme ve danışanların kişisel sorunları üzerinde sorumluluğu vardır. Danışanlar terapötik ilişkide çok duyarlı olabilirler ve önyargı, direnç, rahatsızlık, cevap vermeme, ya da terapistten kaynaklanan saygısızlığı hissedebilirler. Bu sebeple terapistlerin kendi iç süreçlerinin farkında olmaları yargılamaya izin vermemeleri ve danışanlarına tam olarak hizmet vermelerini etkileyecek tepkilerine izin vermemeleri gerekmektedir. Satir ayrıca dışarıdaki aile sistemlerine yardım etmek için, terapistin öncelikle kendi iç sistemini iyileştirmesi gerektiğine inanıyordu.”Eğer hala tepki gösteriyorsam, sanırım hala iyileşmemiş bir şeyler var”. Satir model terapistleri, şimdiki yaşamlarında hala olumsuz etkisi olan ailelerinden gelen ruhsal kırılmaları yeniden çözmeleri için cesaretlendirilirler.
Terapistin kendini eğitmesi. Satir, terapistin kendini kullanmasına odaklanırken, yine aynı terapistlerin yeterliliklerini ilerletmek için eğitimleri hakkında tutkuluydu. Hala, bir çok h öğretici, süpervizör ve öğrenci , terapist olarak kendini keşfetme fırsatına sahip değildir. Bir çok eğitim programı terapistin kendini geliştirmesine odaklanmaz, ve bu ihmal edilen bir alandır.
Terepistin Uzmanlaşması. Satir için terapistin uzmanlaşması gerekmektedir. Bu nedenle uzun eğitim süreçleri ile bunu sağlamaya çalışmıştı.
Terapistin Supervizyon Alması Daha uzmanlaşmış bir terapisten kendi gelişimi ile ilgili detaylı çalışma yapması ve Yüksek Farkındalığa sürekli bir süreçte ilerlemesidir
UYUM
Uyum Satir modelinin çok önemli bir kavramıdır. Bu bir varoluş durumu ve kendimiz ve başkaları ile iletişim kurma yoludur.
Yüksek özdeğer ve uyum daha fonksiyonel bir insan olmanın ilk temel göstergesidir.
Uyum şu şekillerde kendisini gösterir :
Kişinin kendisinin biricikliğini takdir etmesi
Kişisel ve kişiler arası enerjinin özgür dolaşımı
Birey olma iddiası
Kişinin kendisine ve başkalarına güven duymaya istekli olması
Kişinin risk almaya ve sonuçlarına katlanmaya istekliliği
Kişinin içsel ve dışsal kaynaklarını kullanması
Mahremiyete açık olunması
Kişinin kendi varlığını ortaya koyup diğerlerininkini kabullenmesi
Kişinin kendisini ve başkalarını sevmesi
Değişime açık olma ve esneklik
Satir uyumu aşağıdaki çizelge ile açıklamıştır ve bu çizelgede hem kişinin kendisi hem diğerleri hem de bağlam onurlandırılmıştır.
Uyumlu davranmaya karar verdiğinizde bunu bir zafer elde etmek, bir başkası ya da içinde bulunduğumuz durumu kontrol etmek, kendimizi savunmak ya da diğerlerini yok saymak için yapmayız.
Uyumu seçmek kendimiz olmayı seçmek , başkalarıyla ilişki ve temas kurmak ve insanlarla dolaysız olarak bağlantı kurmak demektir. Kendimize ve diğerlerine var olan durumun bilincinde olarak özen gösterecek şekilde davranmak isteriz. Bu sorunsuz ve mutlu olmak ya da durumdan bağımsız olarak nazik davranmak demek değildir.
Uyum Düzeyleri (seviyeleri ):
Satir’in 1950 ler deki çalışması 1. seviye dediğimiz durum üzerinde yoğunlaşmıştır; 1960 lar da 2. seviye üzerinde daha fazla durmuştur ve 1980 ler de kavramsallaştırma ve 3. seviye konularında gittikçe daha fazla zaman harcamıştır.
Kişisel buzdağımızın bu seviyelerini aşağıda görebiliriz:
1.Seviyedeyken duygularımızın farkında olur,onları tanır ve kabul ederiz.Duygularımız bize aittir, onlarla isteyerek inkar ve itiraz etmeden haşır neşir oluruz. Duygularımızı tepkisel olmayan bir şekilde ve dürüstçe kabulleniriz. Onların iki yanı keskin kılıçlar olduğunu biliriz, onları daha fazla acı ya da daha fazla neşe yaratmak için kullanabilir ve istersek başkalarıyla özgürce paylaşabiliriz.
Satir modeli , danışanlara birinci seviyede daha uyumlu olabilmeleri konusunda nasıl yardımcı olunacağını göstererek terapötik alanda büyük bir katkı sağlamıştır.insanlar duygularını bir bütünlük içinde yönlendirmeyi öğrenebilecekleri gibi ,insan olmanın bir parçası olan bir çok olumlu duygunun tadına varmayı da öğrenebilirler.
Uyumun ikinci(2) seviyesi hayatımızı daha dramatik bir biçimde etkiler.İkinci seviye bütün olma ve içe dönüklük durumudur. Daha derin ve içsel kendilik durumu üzerinde yoğunlaşır. Bu seviyedeki kişiler uyumlu ve enerjik yollarla yüksek özdeğer sahibi olurlar. Kendi kendileriyle ve diğerleriyle huzur içinde ve içinde bulundukları durumla bağlantı halindedirler.
3. seviye tinsellik ve evrensellik alanına girer.Sonraki yıllarda daha insanca olmanın bu yönleri Satir’e gittikçe daha fazla anlam ifade etmeye başlamıştır.
Ölümünden hemen önce yenilenerek basılan ‘ İnsan Yaratmak’ kitabında ruhsal keşif üzerine bir bölüm ayırmıştır.
Gelişim Modeli:
Satir in kendi felsefesinin en iyi ifadelerinden biri olan 'Gelişim Modeli'ni kısaca özetleyen bir kaç fikri ile sunumumu bitirmek istiyorum.
Değişmek olanaklıdır.
Dışsal değişim kısıtlı bile olsa içsel değişim olanaklıdır.
Hepimiz başarılı bir şekilde başa çıkma ve gelişmek için içsel kaynaklara sahibiz.
Durumlara tepki vermek yerine, özellikle stresi karşılamak için seçeneklerimiz vardır.
Umut değişimin önemli bir bileşenidir.
İnsanlar benzer olma temelinde birleşir, farklı olma temelinde de gelişirler.
Kaynaklar
* Virginia Satir, “Conjoint Family Therapy” 1964.
* Virginia Satir, “New People Makıng” 1972, 1988 .
* Virginia Satir, “İnsan Yaratmak” 2001.
* Virginia Satir, John Banmen, Jane Gerber, Maria Gomori, “
* The Satır Model (Famıly Therapy And Beyond)” 1991.
* Virginia Satir, “Self Esteem” 1975
* Banmen, J. (1986). Virginia Satir’s Family Therapy Model. Individual Psychology: Journal Of Adlerian Theory, Research Practice, 42(2), 480-492.
* Banmen, J. (2002). Introduction: Virginia Satir Today. Contemporary Family Therapy 24(1) March. Human Sciences Prees, Inc.
* Bitter, J.R. (1986). Family Mapping and Family Constellation: Satir In Adlerian Context. The Journal of Adlerian Theory, Research &Practice.
* Goldenberg,I.,&Goldenberg,H. (1980). Family Therapy: An Overview. Monterey ,CA:Brooks / Cole
* Ivey, A.E.& M.B., D’Andrea, M., Morgan, L.S. (2002). Family Counselling and Therapy Theories of Counseling and Psychotherapy. Allyn and Bacon, Boston.
* Lum, W. (2002). The Use of Self of the Therapist. Contemporary Family Therapy 24(1), March 2002,181-195. Human Science Press, Inc.
* Moore,M. (2000). Satir for Beginners: Incongruent Communication Patterns in Romantic Fiction. ETC: A Review of General Semantics: Winter99-2000. Vol.56 (4)429.
* Satir, V. (2001). İnsan Yaratmak. Beyaz Yayınları, Birinci Basım , İstanbul. Çev. Selim Yeniçeri
* Satir, V., Baldwin, M. (1984). Satir Step by Step:. A Guide to Creating Change in Families.Palo Alto, Calif.: Science & Behavior Books.
* Satir, V., Bandler, R. & Grinder, J. Changing With Families. Science and Behaviour Books, 1976.
* Sayles, C. (2002). Transformational Change- Based on the Model of Virginia Satir, Contemporary Family Therapy 24(1), March. Human Science Press, Inc.
Yorumlar