ÖĞRENEN OLARAK ÇOCUKLAR

"Eşit olmayan insanlara, eşit davranmaktan daha büyük eşitsizlik olamaz. "Thomas Jefferson.
Bir öğretmen olarak öğretme eylemi, çoğumuzda bildik duygulara neden olur. Öğrencilerimizin bir insan ve bir öğrenci olarak sahip oldukları belki de tek ortak özellik benzersiz olmalarıdır.

Sınıfımızdaki bu çocuklar kimdir?
Nereden gelmişlerdir?
İlgi ve yetenekleri nelerdir?
Yaşadıkları evin özellikleri okul yaşamlarını olumsuz olarak etkiliyor mu?
Çocuklar farklı boy, şekil, renk, cinsiyet ve kişiliklere sahip olarak karşımıza çıkarlar.
Hepsinin farklı tercihleri, ilgi alanları, öğrenme türleri, yetenek düzeyleri, gelişim evreleri, özgeçmişleri, güçlü ve zayıf yanları vardır.
Bazen farklı bir kültür ve dilden de olabilirler.
Fakat hepsi de doğal bir öğrenme kapasitesine sahiptirler.
Her birinin özel bir yeteneği ve güçlü olduğu bir yanı vardır.
Hepsinin sınıf içinde kendini güvende hissetmeye ve başarıyı tatmaya gereksinimleri vardır.
Yine hepsinin kendini değerli hissetmeye, sevilmeye ve kabul edilmeye gereksinimleri vardır.
Her çocuğun benzersiz olduğu ve hepsinin okula öğrenme kapasitesine sahip olarak geldiği bu nedenle de hepsinin öğrenebileceği yaklaşımı ile yola çıkarsak, bir öğretmenin bütün öğrencilerini tanımadan, onların gereksinimleri ile örtüşecek bir öğretim planı yapamayacağı açıktır.
YAŞ VE GELİŞİM EVRELERİ
Öğretmenler ve anne babalar çocukların farklı fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişim düzeylerine sahip olduklarını bilirler. Bu düzeyler genellikle kronolojik yaş ile uyumlu olmaz. Yine de okullar öğrencileri kronolojik yaşlarını temel alarak guruplandırırlar. Öğrenci ve öğretim programını bir araya getirirken dikkate alınması gereken en önemli konu bu olduğu halde eğitim sistemimiz bunu genellikle göz ardı eder. Çocuklar için en uygun eğitimi planlamak ve sunmak için, öncelikle onların gelişim evrelerinin göz önünde bulundurulması gerekir. Her öğrencinin kişiliği ve gelişimi özgün olmakla birlikte aynı yaşlarda gösterdikleri benzer özellikler vardır.
Columbia Üniversitesinde (Çocuk ve Psikoloji Clarice kestenbaum beş-on yaş arasında iki dönemi iki evreye ayırmaktadır, Bunlar
beş-·yedi yaş ve yedi-on yaş evreleridir.)

-Beş-yedi yaş evresinde çocukların göstermiş olduğu ortak özellikler: Dikkatleri birincil olarak kendilerine yöneliktir ve bu duygularını öğretmenleri ve arkadaşlarına yayabilirler.
Gurup içinde çalışma ve oynamaya hazırdırlar, paylaşmayı bilirler, oturup öğretmeni dinleyebilirler, yönergeleri izleyebilir ve konsantre olabilirler, ne zaman ve nasıl sessiz olunması gerektiğini bilirler.
-Kendileri ile barışıktırlar.
-Hayali oyunlar oynayabilirler, artistiktirler ve mizah yüklü bir düşünce yapısına sahiptirler.
-Cinsel kimliklerinin farkındadırlar.
-Bazı değer yargıları oluşmuş, yanlış ve doğru duygusu gelişmeye başlamıştır, başkaları hakkında keskin yargılar geliştirebilirler.
-Bedenlerinin zarar görmesine karşı duyarlıdırlar. Örneğin, bir yerleri kesildiğinde vücutlarındaki bütün kanın boşalmasından korkabilirler.
-Özellikle beş yaşında ayrılık kaygısına sahip olabilirler.
-Aktif bir hayal güçleri vardır. Sanki "diledikleri gerçekleşecekmiş" gibi bir hayal dünyası kurabilirler. Öğretmenler ve veliler bu hayali düşünceleri sıkça "yalan" gibi yorumlamaktadırlar. Dr. Kestenbum bu yaşlarda bunun korkulacak bir durum olmadığını, bir çocuğun hayali birinin sütünü döktüğünü ya da boyalarını devirdiğini söylerken buna gerçekten inandığını ve bu türden fantezilerin somut mantıkla yan yana olabileceğini açıklamaktadır.
-Soyut düşünme becerilerine henüz sahip değildirler.
-Ben merkezcidirler ve sıkça kendilerini başkalarının yerine koymayı beceremezler.
-Ayakkabılarını bağlama, üç ya da iki tekerleklï bisiklete binme, top atma, zıplama, atlama ve ritimli el vurma gibi motor becerilere sahiptirler.
-Bu evredeki uyarı işaretleri Basmakalıp ya da tekrara dayalı oyunlar ya da sadece kendi başına oynama.
-Kayıtsız kalma ve duygusuz davranışlar.
-Sınıf içinde sorunlar çıkararak kendini ifade etme.
-Bu yaşlarda çocuklardaki en önemli gelişimsel değişim, öğretmenin bulunduğu ortamlarda öğretmene gereksinim duymaksızın çalışabilme becerisidir. Okul öncesi çağda öğretmenle doğrudan birlikte çalışma gereksinimi duyan çocuk yedi yaşına geldiğinde kendi başına çalışabilir.
Dr. Kestenbaum 5-7 yaş evresini, çocukların dünyayı heyecan verici bir yer olarak algıladıkları "Harika Yıllar" şeklinde tanımlamaktadır. Bu evrede çocuklar inanılmaz bir büyüme ve gelişme göstermektedirler. Erken gelişimsel evrede verilmesi gereken uygun eğitim konusunda görüş ayrılıkları vardır. Bazı uzmanlar okul öncesi eğitim döneminde resmî akademik eğitime karşı çıkarken, bazı uzmanlar da sorunun akademik eğitim verilmesinden değil, kullanılan öğretim metotlarından kaynaklandığını öne sürmekte ve bu evrede hiçbir becerinin, aynı zamanda ve aynı yolla kazanılmayacağını savunmaktadırlar.
İkinci önemli gelişim evresi olan 7-10 yaş döneminde çocukların sahip olduğu özellikler ve beceriler :
-Sezgisel düşünmenin yerini mantıksal düşünmeye bıraktığı "nedensellik dönemi'' başlar.
-Bilişsel büyümenin büyük bir bölümü bu dönemde gerçekleşir.
-Bu evrede çocuklar örgün eğitim için hazırdırlar.
-Motor becerilerin kazanılmasında inanılmaz bir gelişme gösterirler.
-Dinleme becerilerinde kaydedilir bir gelişme gözlenir.
-Uzlaşma ve işbirliği için kazandıkları yeni becerileri kullanarak yakın arkadaşlıklar kurma becerisi geliştirirler.
-Oyunda yenilgiyi kabul edebilirler ve yenildikleri için yıkılmazlar.
-Kuralları kabullenir ve harfiyen uygularlar.
-Karne, not ya da öğretmenin övgüsü gibi somut ödüllere cevap verirler.
-Korkuları kabullenmezler.
-Bu evredeki uyarı işaretleri:
-Yaş guruplarından kendini soyutlama ya da mahrum bırakma.
-İyi yapamama korkusu, sürekli olarak ödül ve övgülere gereksinim duyma.
-Her zaman birinci olma ve kazanma gereksinimi.
Karma Yaş Gurupları :
Çocukların farklı derecelerde gelişim göstermesi nedeniyle eğitimciler öğrencilerin kronolojik yaşlarına göre değil, gelişim düzeylerine göre gruplandırılmaları gerektiğini savunmaktadırlar. Birçok uzman örneğin çocuk gelişimi uzmanı David Elkind karma yaş gruplandırmasının küçük çocuklar arasındaki doğal çeşitliliği sağlamak açısından en etkili yol olduğuna inanmaktadır.
Bu yöntemde, ileri düzeydeki küçük çocuklar daha büyük ama daha yavaş çocuklar ile gruplandırılabilir, ya da büyük çocuklar küçük çocuklara rehberlik etmeleri için kullanılabilir. Bu uygulama her iki tarafa da önemli ve yararlı öğrenme yaşantıları kazandırabilir.
Çoğu stratejide olduğu gibi karma yaş gruplandırmasında da sınırlılıklar vardır.
İki ya da üç farklı gelişim düzeyi için ayrı öğretim programı uygulama, öğretmen öğrenci arasında zayıf iletişim,
büyük çocukların velilerinin direnci ile karşılaşma gibi.
Fakat Elkind bu sorunların hiçbirinin başa çıkılmaz türden olmadığını ve karma yaş gruplandırmasının yararlarının ağır bastığını belirtmektedir. Bu konuda çeşitli öğretmen görüşleri karma yaş gurubu uygulamasını onaylayan veriler sağlamaktadır.
Örneğin:
Karma yaş guruplu sınıflarda çocuklara olgunlaşmaları için yeterli zaman sunulmaktadır.
Karma yaş gruplandırması ile doğal bir öğrenen topluluk yaratılmaktadır.
Sınıf giderek genişleyen bir aileye dönüşmektedir.
Hepimiz birbirimize öğretmekte ve birbirimizden öğrenmekteyiz.
Öğrenciler kendi öğrenme düzeyleri ile gelişim göstermektedir.
Müfredat programı ve değerlendirme her öğrenci üzerinde bireysel olarak odaklanmaktadır.

İLKOKULA BAŞLARKEN

Okula başlama ve Okul Olgunluğu

Okula başlama, zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan bir “hazırlık oluşu” gerektirir. Artık 6 yaş çocuğu gerçek yaşama girmeye hazır gibidir. O öğrenme alanında çalışmaya ve gerekli becerileri kazanmaya hazırdır.

Okula başlayan çocuğun belirli bir zihinsel olgunluğa ulaşarak sınıf içi etkinliklerde de başarılı olabilmesi için, bedensel ve psiko-sosyal olarak gelişmesi gerekir.  Aksi taktirde çocuk dışlanır ve okulun önde gelen toplumsallaştırma işlevinden yararlanamaz.

Her çocuk kendisinin önemli olduğunu, istediğini ve bir şeyler yapabileceğini hissetmelidir. Güven ve yeterlilik duyguları, başarıda önemli rol oynar. Okula kendileri hakkında olumlu duygularla başlayan çocuklar şanslıdır. Kabul edildiklerini bilirler, nasıl başarılı olacaklarını öğrenmişlerdir.

Çocuğun okula hazırlıklı oluşunu etkileyen önemli bir faktör de yakın çevre koşullarıdır. Anne-babanın okul kurumuna verdiği önem, değer ve buna bağlı olarak geliştirdiği tutum kadar, çocuğa sunduğu olanaklar da büyük önem taşır.

Öğretmen, çocuğun gelişim düzeyine uygun bir öğrenme-öğretme ortamı hazırladığı, bilgiyi onun ilgisini çekecek,ihtiyacını karşılayacak onun düzeyine uygun bir şekilde sunabildiği taktirde okula uyumu kolaylaşır ve çocuk için okul bir anlam taşır.

Okulun Önemi ve İlk Gün

Bir çocuk için okul daha önce hemen hemen hiçbirini tanımadığı çok sayıda çocukla karşılaşma zorunluluğuyla, uyulması gereken kurallarıyla ve başlaması gereken öğrenim görevleriyle dolu yepyeni bir sosyal çevredir.

İlk gün çocuk heyecan ve umut dolu beklentilerle uyanır, okula gitmeye hazırdır. Öğretmenin ilk günle ilgili amaçları, öğrencileri sevdiğini göstermek kadar, onlara birçok yeni şeyler öğreteceğini anlatmak olmalıdır. İlk dersteki izlenimler çok önemlidir. Öğretmene ve derse yönelik olumlu ve olumsuz tutumlar ilk derste şekillenmeye başlar (Özyürek,1998)

Özellikle ilk gün, öğrenciler üzerinde ders ve kendinizle ilgili yaratılacak izlenim çekici olmalıdır. Bunun için ilk derste, ele alınacak konularla ilgili ve öğrencilerin katılımıyla bir grup etkinliği planlama, dersi ve öğretmeni çekici kılabilir. Öğretmen sınıf içinde dolaşarak, iyi çalışma örneklerini ödüllendirmelidir. Böylece iyi çalışmanın kuralları öğretilmiş olur. Daha sonra, öğrencilerin birbirini tanımasına yardımcı olacak etkinliklere yer verilmedir.

Okul Sendromu

İster okula ilk başlasın ister ara sınıf öğrencisi olsun, bazı çocuklar okula gitmekten kaçınma yönünde yoğun bir çaba sarf eder. Bu yineleyen çaba zaman zaman kaygı verici boyutlara varır.

Okul sendromu adını verdiğimiz bu kaçınma tepkisinin altı uyarı işareti vardır:

  1. Heves ve enerji kaybı
  2. Alıngan ve sinirli olma
  3. İştahsızlık
  4. Uykuda huzursuzluk
  5. Ortada bir neden yokken gözyaşlarına boğulma
  6. Baş ve karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi psiko-somatik belirtilerde artış.

TEMEL ÖĞRETİM BECERİLERİ

Sınıfta Etkili Öğrenme Ortamı Nasıl Oluşturulur:

 Etkili öğrenme ortamının temel ilkesi öğretim etkinliklerinin öğrencinin öğrenme ihtiyacına ve hızına uygun,onu belli düzeyde zorlayacak şekilde düzenlenmiş olmasıdır. Eğer öğrenci öğretilen bilginin kendi yararına olduğuna inandırılır, bu bilgi de onun ihtiyacına cevap verirse istekle öğrenir.

Yorumlar

Yorum Bırakın