ÇOCUĞUNUZ KEKEMELİK DAVRANIŞI GÖSTERİYORSA

Kekemelik davranışı gösteren çocukların tedavisinde iyi sonuç alınabilmesi için terapist ile anne-babanın işbirliğine ihtiyaç vardır. Öğretmen için okuldaki iletişiminde, anne-baba için evdeki iletişiminde aşağıdaki önerilere uymamız, uymanız yararlı olacaktır. Kekemelik konusunda kendi olumsuz duygularınızı giderin.

Sizin geriliminiz ona da yansıyacaktır. Çocuğunuzu “normal çocuk” gibi kabul edin. Unutmayın ki hecelerin %10’unda kekeliyorsa, %90’ını da kekelemeden söylemektedir. “İleride ne olur?”diye endişelenmek yerine; ona nasıl yardım edeceğinizi düşünün.

Çocuğunuzun üzerindeki konuşma baskısını azaltın.

  1. Çocuğunuz konuşurken onu dikkatle dinleyin. Gözleriniz onda olsun. Yüzünüzde endişeli veya gerilimli bir ifade olmamasına özen gösterin.
  2. Çocuğunuz konuşurken sabırla bitirinceye kadar bekleyin. Sözünü kesmeyin. Bitirdikten sonra acele cevap vermeyin. Çocukla olan diyaloğunuz telaşlı bir hava içinde geçmesin.
  3. Sürekli soru sormaktan vazgeçin. Sorularınız “EVET,HAYIR”veya kısa ifadelerle yanıtlanabilir olsun. Kendi arzusuyla konuşmaya başlarsa ona istediği kadar zaman tanıyın.
  4. Onunla konuşurken kullandığınız ses tonuna da dikkat edin. Bazen kelimelerle ifade etmediğinizi ses tonunuz ele verir.
  5. Çocuğunuzun üzerindeki genel stresi azaltın.
  6. Gündelik hayatınız çok konuşmalı mı geçiyor? Dinlenmeye ve gevşemeye zaman kalmıyor mu? Çocuğunuz ne yalnız kalmalı, ne de aşırı bir telaş ve koşuşma içinde yaşamalı. Sakin bir yaşayışı olmalı.
  7. Davranış ve tutumunuz çocuğu utanç ,suçluluk ve yetersizlik duyguları içine itmemeli. Çocuk kendisini reddedilmiş, itilmiş, hor görülmüş hissetmemeli. Bu gibi duyguların oluşturduğu endişeler sonradan kekemelik olarak ortaya çıkabilir.
  8. Çocuğunuza zaman ayırın.
  9. Çocuğunuzla elinizden geldiğince birlikte olmaya çalışın. Nasıl konuşursa konuşsun sizin için değerli olduğunu, konuşma şeklinin ve düzeninin önemli olmadığını çocuğa hissettirin. Çocuğunuza uygun bir ses tonuyla ve hecelemeden, akıcı bir üslupla bol bol okuyun. Seçtiğiniz kitap ve konuların içeriğinin çocuğun akademik düzeyine uygun olduğu kadar; grameri, dilinin ağırlığı açısından da çocuğun durumuna uygun olmasına dikkat edilmeli.
  10. Okuma konusunu bitirdikten sonra,çocuğun cümleleri tekrarlamasına bazen de hikayeyi kendi sözleriyle size anlatmasına izin verin. Kitap hakkında soru sormaktan kaçını.

Kitap okumak yerine masal,hikaye,hatırada okunabilir,  anlatılabilir. Çocuklar  küçüklük hikayelerini dinlemeyi çok severler.

  1. Çocuğunuzun dil ve konuşmayla ilgili deneyimleri zevk verici olsun. Konuşmasını kızmak, azarlamak, cezalandırmakla değil mutluluk veren olaylarla destekleyin.
  2. Duygu ve heyacanlarını sözle ifade etmesine imkan tanıyın, söylediklerini önemseyin. İfadede güçlük çekiyorsa ona yardımcı olun. Ama asla ifade ve sözcüklerini çocuğun ağzından alıp siz söylemeyin.
  3. Çocuğunuzun konuşmasına siz iyi bir model olun.
  4. Gerek konuşurken, gerekse de okurken konuşma ve okuma hızınızı yavaşlatın. Bu konuda kendinizi eğitmeniz gerekebilir. Cümleler ve kelimeler arasındaki zamanı uzatmakla işe başlayın. Sonra kelimeleri de yavaş söylemeye gayret edin. Asla heceleyerek okumayın.
  5. Konuşmanızı yavaşlatmanız yanı sıra zahmetsiz ve yumuşak tarzda konuşmaya çalışın. Çocuğunuzun da öğrenmesi gerekecek olan budur.
  6. Çocuğunuzun kekelemesine uygun tepkiler verin.

A.“uygun tepki” çoğu zaman hiç tepki vermemek, KEKELEMİYORMUŞ gibi sabırla çocuğu dinlemek, konuşmasını alay yapmamaktır.

  1. Ancak bazı kelimeleri söyleyememek, takılmak çocuğa çok sıkıntı verebilir. Böyle zamanlarda sizden tepki gelmemesi daha da kötü olabilir. Bir şey söylemek ihtiyacı duyabilirsiniz.
  2. Bu gibi durumlarda ses tonunuzda acımak,olumsuz bir yorum,kaygı ya da şaşkınlık ifadesi bulunmaksızın, hatta alaysız bir tarzda hafifçe gülümseyerek “bu kelime uğraştırdı seni”, “bazen zor oluyor değil mi?” gibi sözler söylemeniz gerekebilir. Bu gibi sözler çocuğun gayretini tanıdığınızı ve kekelediği için onu suçlamadığınızı ifade edecektir.
  3. “Konuşmasını düzeltmekten , daha yavaş konuşursan kekelemezsin, yüzünü öyle yapma” gibi iyi niyetli ama olumsuz ifadelerden kaçının. Bu gibi davranışların çocuğu kekelemesinin sorumlusu yapmak gibi suçlayıcı etkisi vardır.
  4. Kekelemesi hakkındaki duygularını onunla konuşmaktan çekinmeyin. Kekelemesinin üzerinde durulmamalıdır. Ancak çocuk duygularını açtığı taktirde onun duygularını tanıyın, paylaşın. Kekelemesi hakkında konuşmak tabu değildir. Yalnız “kekelemek” yerine “konuşma zorluğu” ifadesini kullanırsanız onu damgalamaktan kurtulursunuz. Herkesin bir takım zorlukları olabileceğini ifade edin.                                                     

KEKEMELİK

1- Kekemelik uygarlıktan etkilenen ve uygarlıkla arttığı söylenilen bir özürdür. Örneğin Amerikalı Kızılderili kabilelerinin bazılarında hiç kekeleyen bulunmadığı gibi dillerinde kekemelik karşıtı sözcükte bulunmadığını gösteren araştırmalar vardır. Kekemelik oranı toplumdan topluma, kültüre ve hatta aynı toplumun içinde sosyo-ekonomik düzeye göre bu oran değişebilmektedir. Bizde 760 öğrenciyi kapsayan bir araştırmada oran %2 olarak bulunmuştur. (ÖZSOY,1974)

2- Kekemelik cinslere göre farklılık göstermektedir. Genel olarak kızlara oranla erkek çocuklarda daha sık rastlanmaktadır. Kekemelik erkeklerde kızlara göre daha uzun süren bir sorun olmaktadır. Erkek çocuklarda daha çok görülmesinin sebebi kesin olarak bilinmemektedir. Schuell göre neden şu olabilir. Erkek çocukların, fizik, sosyal ve dil gelişim hızı kızlara oranla daha yavaştır. Bu onları kızlarla eşit olmayan yarışmaya ve kıyaslamaya zorlamaktadır. Bunun sonucu erkeklerde daha çok engellenme güvensizlik ve duraksama görünmektedir. Öte yandan kız çocuklarına her yaşta daha ılımlı davranılmaktadır. Bundan dolayı kekemelik kızlarda daha az görülebilir.

3- Kekemelik genellikle 2-4 yaş arasında oluşan bir özürdür. Bu yaşlar konuşmanın kazanıldığı yaşlardır. Çocuk çoğunlukla kekemeliği okul öncesi çağda geliştirmeye başlamaktadır. İlk çocuklukta başlayan kekemelik yaş ilerledikçe artar. Buluğ çağında kuvvetlenir.18-20 yaşından sonra hafifleyebilir. Kekemelik bazen birdenbire, bazen çok hafif belirtilerle başlayabilir. Gelişimi yavaş yavaş olur. Aile ne zaman başladığını bilemez.

4- Çocukların çoğu 2-4 yaş arasında kekemeliğin sınırına gelir. Bazı çocuklarda bu sınır 6-7 yaşa kadar uzanabilir.

Çocuk 2-4 yaş dönemi konuşmayı öğrenir. Çocuğun ne söylediğine ve nasıl söylediğine dikkat edilir. Bu dönem çocuğunda düşünme hızı, sözcükleri çıkarabilme hızından fazladır.Bu sebepten çocukta geçici bir kekemelik görülebilir.

Bu dön. çocuğun dikkati konuşması üzerine çekilmezse,bu dön. 7-8 yaşlarına doğru düzgün konuşmayla tamamlanmış olur.

5- Kekemelik derece ve süreğenlik açısından farklılıklar gösteren bir özürdür. Kekeme her zaman ve sürekli olarak kekelemez. Kekemenin rahat ve düzgün konuştuğu zamanlarda vardır. Orta derecede bir kekeme sözcüklerin ancak %10'nun da kekeler. Kekeme koroda şarkı söylerken, kendi kendine konuşurken, çalışma sırasında konuştuğunda kekelemez. Spor etkinliği sırasında, karanlıkta rahat konuşur.

Kekemelik sürekli değildir. Bireyin kekelemediği zamanlar vardır. Bu zamanlar onun kekemelik derecesine ve yaşam havasına göre azalıp çoğalır.

Kekemeliğin şiddeti de değişebilir. Çocuğun yaşantısı, heyecan, yorgunluk bu değişikliğin nedenlerindendir.

6- Kekemelik gelişimsel bir özürdür. Gelişimi içinde kekemelik belli bazı dönemlere ayrılıp incelenebilir.   Çoğunlukla kabul edileni "birinci dönem kekemeliği" ile "ikinci dönem kekemeliği" diye adlandırılan ikili ayrımdır.

BİRİNCİ DÖNEM KEKEMELİĞİ

Kekemeliğin başlangıç dön. diye adlandıra bileceğimiz bu dön.konuşmanın yalnızca sesine ilişkindir.Çocuğun konuşmasında tutulma,duraksama,yineleme dinleyenler tarafından fark ediliyor,fakat çocuk bunların farkında değil ve çekinmiyorsa böylesi özürler birinci dön. kekemeliğindir denilebilir.Çevremizde bu tür konuşmalara çok rastlarız.Onun için böylesi belirtiler gösteren her çocuk kekeme değildir.Bunun ölçüsü şudur;Konuşmadaki duraksama,tutulma yineleme ve uzatmalar dinlerken bir tek kişinin değil de çok kişinin dikkatini çekiyorsa ve dinleyenin dikkatinin ne konuşulduğundan çok nasıl konuşulduğuna çeviriyorsa o bireyin konuşması birinci dön. kekemeliğe girebilir.

İKİNCİ DÖNEM KEKEMELİĞİ

Bu dönem konuşmasında, duraksama, tutulma uzatma ve yinelemelerden başka birtakım yüz, el, kol ve vücut devinimlerinin eklenmesiyle konuşma daha çok nasıl'a dikkat çeker hale gelir. Konuşanda ne söyleyeceğinden daha çok nasıl söyleyeceğine dikkat eder haldedir.

Bu dön. Kekemeliğinde konuşmanın akıcılığının bozulmasının yanı sıra öncede söylenildiği gibi bir takım görsel belirtilerde ortaya çıkar.

Konuşma anında burun deliklerinin fazla açılması, dudakların çarpılması ya da gerilmesi, alt çenenin olağan dışı hareket ettirilmesi, göz kırpmalar boyun kaslarında gerilmeler, kol ve ellerin gerilmesi, bacakların gerilmesi, ayakların tepiklenmesi, karın kaslarının fazla devinmesi gibi durumlar.

NEDENLER

Daha öncede denildiği gibi, kekemeliğin nedenleri konusunda birlik yoktur. Bu bakımdan, ortaya atılmış görüşleri olabildiği kadar birleştirerek açıklama yoluna gidilecektir.

1-Kekemelik yapısal nedenli bir özürdür

Bu nedeni öne sürenler kekemeliği bedensel fizyolojik ya da nörolojik bir nedene bağlamaya çalışırlar. Örnek verecek olursak;

ARİSTOTLE kekemeliği dildeki bir özüre, yapısal bir bozukluğa bağlamaya çalışmıştır.

COLOMBAT'a göre kekemelik beyin sinirleriyle, ses çıkarma organlarını devindiren sinir ve kaslar arasında yeterli uygunluk ve beraberlik olmayışından ileri gelmektedir.

SCHULTES kekemeliğin hançeredeki ses bantlarında oluşan bozukluktan ileri geldiği görüşündeydi. Bu görüşü savunanlara göre kekeme olan insanlar aslında kekemeliğe uygundurlar. Eğer çevre koşulları kekemeliği önleyecek durumdaysa önemli değildir. Fakat çevre koşulları çocuğun bünyesiyle bağdaşırsa kekemelik gelişir. Bu gruptakiler kekemeliği soyla da bağdaştırırlar. Bunlara göre kekeme kişinin soyunda kekeme vardır. Solaklık kekemeler arasında daha çoktur. İkizler arasında kekemelik daha çok görülür.

2-Kekemelik öğrenilmiş bir davranıştır

Bu görüşü savunanlara göre; kekemelerle kekeme olmayanlar arasında kalıtım, fizik gelişimi, sağlık, zeka yönünden hiç bir ayrıcalık yoktur. Kekemelik öğrenilen bir davranıştır. Konuşmanın kendisi öğrenilen bir süreçtir.

Kekemeler konuşmanın akıcılığındaki tutukluğun yanlış değerlendirilmesi sonucu, bu özrün zorla kazandırıldığı bireylerdir. Konuşma gelişimindeki bu kritik dönemde, ana-baba, öğretmen ve diğer yetişkinler tutulma ve duraklamaya karşı aşırı duyarlılık gösterir, endişelenir ve telaşlanırlar. Bunu çocuğa da aktarırlar. Çocuk kekemelik belirtilerini benimser ve bilinçli hale getirir. Sonrada kekeme olur çıkar.

3-Kekemelik bir kişilik bozukluğudur

Bu kümede, çoğunlukla ruh bilimciler ve ruhsal sağaltımcılar toplanmaktadır. Bunlara göre kekemelik kişilik bozukluğunun belirtisidir. Kekemelik konuşma bozukluğu değildir. Kekemelik benlik ve rol çatışmasıdır. Birey kekeleyerek konuşmakla düzgün biçimde konuştuğunda doyuramadığı bir takım ruhsal gereksinimlerini doyurmaktadır. Kekemelerde belirli bazı kişilik özellikleri vardır. Bebeksi, zorlayıcı, çekingen, endişeli, güvensiz, bağımlı, yalnız, utangaçtırlar.

Kekemelerin aileleri aşrı titiz kuralcı olmakta ve kekemelikte ruhsal etkenlerin payı büyük ölçüde görülmektedir. Eğer bir çocuğu kekeme yapmak istiyorsanız, onu çok kesin kurallara göre hiç yanılgısız ve yalanışsız davranması için zorlayın.  

Konuşma öğrenilmiş olan işlevlerden biridir. Şayet öğrenilme döneminde, işlev iyice pekişmeden, güçlenmeden bir baskıyla karşılaşırsa konuşma bozuk olur. Bu birinci dön. kekemeliği biçiminde görülür. Konuşma kazanıldıktan sonra herhangi bir baskı karşısında çözülür, bozulursa bu ikinci dön. kekemeliği biçiminde görülür.

4-Bir direniş belirtisi olarak kekemelik

Bu görüşte olanların hareket noktası, insan oğlunda değişikliğe karşı bir direnmenin var oluşudur. Değişiklik fizyolojik organik olduğu gibi ruhsal ve sosyal olabilir.

Eğer birey direnmeye neden olan bir durumun etkisi altındayken konuşmaya zorlanır ya da kişi kendini kendini konuşmak için zorunlu hissederse, direnme etkisini onun konuşmasında gösterir.

5-Kekemelik tek bir nedene bağlanamaz

Bu görüşte olanlara göre kekemelik her zaman bir tek nedene bağlı olarak açıklanamaz.

RİPER'a göre kekeme çocuklar duygusal çatışmaları olan bir geçmişe, konuşmada olağan sayılacak tutukluğu kekemelik diye tanılayan bir aileye; kendilerini kekemeliğe kadar götürebilecek uygun bir bünyeye; konuşmalarının akıcılığını engelleyen bir çevreye ve sınırlı hoş görüye sahiptirler.

PROBLEMİN DÜZELTİLMESİ

Kekemelikte özrün düzeltilmesi "tanılama" ve "sağaltım" alt başlıkları altında açıklanacaktır.

TANILAMA

Özrün düzeltilmesi, konuşmanın geliştirilebilmesi için özürlü bireyin tanınması ve özüre ilişkin doğru bir tanının konulabilmesi önemlidir.

Kekemeliğe özgü olarak kekemeliğin; gelişim biçimini, olasılı nedenlerini, devam etmesini ve ağırlaşmasını etkileyen koşulları, sağaltımında yardımcı olabilecek koşulları ortaya çıkaracak türden bilgilerin toplanılmasına yardımcı olabilecek koşulları ortaya çıkaracak türden bilgilerin toplanılmasına özen gösterilmeli. Bunu sağlayabilmek için çocuğun kendisiyle ve çevresiyle gerektiği kadar görüşme yapılmalıdır. Bu incelemeler sırasında kekemeliğin belirtileri, kekemelikle birleşen diğer olumsuz özelliklerin neler olduğu, kekelenen durum ve koşulların neler olduğu, kekemeliğin ağırlık derecesi, yakınların kekemeliğe ve çocuğa karşı tutumu, çocuğun duygusal uyumu ve gelişimi, sağlık durumu gibi bilgiler toplanmalıdır.

Her incelemede olduğu gibi bu tür inceleme sonunda da uzman; Çocuğun hangi dönem kekemesi olduğu, kekemeliğin olasılı nedenlerini, kekemelikle birleşen başka özellik olup olmadığını, kekemeliği ağırlaştırıcı konular varsa neler olduğu, çocuğun ve ailenin sağaltıma karşı tutumlarını, sağaltımın ne kadar yararlı olabileceğini belirten bir özet rapor hazırlanmalıdır.

Sağaltımın ne kadar yararlı olabileceğini kestirmek için yukarda belirtilen hususlara ilişkin bilgilerin yeterli ve doğru olmasına çalışılmalıdır.

SAĞALTIM

Kekemeliğin nedenini yapısal bozukluğa bağlayan ya da o görüşte olan uzman sağaltımda o yöne ağırlık verecektir. Kekemeliği bir kişilik bozukluğu olarak gören uzman ise ruhsal sağaltım savunur ve onu uygular. Kekemeliği başlatan nedenler ruhsal olmasa bile sonradan, kekemeliğin bir ruhsal sorun haline düştüğü açıktır. Bir bakımdan kekemeliğin düzeltilmesinde ruhsal sağaltım ile konuşma sağaltımın birlikte düşünülmesi gerekmektedir.

Konuşma sağaltımı ve ruhsal sağaltım yöntemleri kekemeliğin birinci ya da ikinci dön. oluşuna, ağırlık derecesine, bireye ve sahip olunan olanaklara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Sağaltımda bir genel kural kekemeliği yaratan, sürdüren ağırlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılması ya da etkilerinin azaltılmasına çaba göstermesidir.

Kekemeliğin sağaltımı birinci ve ikinci dönem oluşuna göre farklılıklar gösterir.

BİRİNCİ DÖNEM KEKEMELİĞİN SAĞALTIMI

Birinci dön. kekemeliğiyle 5-6 yaş çocuğu konuşması arasında ayrım yapmak oldukça güçtür. Bazen aile çok fazla titizlik gösterir. Çocuklarının konuşmasında görülen olağan sayılabilecek akıcılık bozukluğunu kekemelik sanır. Bu gibi durumlarda, aileyi çocuklarının kekeme olmadığı konusunda inandırmak gerekir.

SAĞALTIMIN AMACI

Birinci dönem kekemeliğinde sağaltımdaki amaç; kritik olan bu konuşma döneminde çocuğun en az zararla atlatmasını sağlamaktır.

Çoğu durumlarda çocuk konuşmasında akıcılık bozukluğu olduğunu ya da kekelediğinin farkında değildir. Bu gibi durumlarda ikinci amaç çocuğa konuşmasında bozukluk olduğu hissettirilmemelidir.

Birinci dönem kekemeliğinde sağaltım çoğunlukla dolaylı olmaktadır.

Dolaylı sağaltım çalışmaları

B u tür çalışmalar çocuğun çevresindekilere yöneltilen ya da yöneltilmesi gereken çalışmaları kapsamaktadır.

1-ANA BABAYI KAYGIDAN KURTARMA

Çocuğun kekelediğini düşünüp telaşa kapılan ailenin bu telaş ve kaygıdan kurtulması önemlidir.

Çocuğun konuşmasına konulan tanı aileye ustalıkla söylenilmelidir. örneğin; “evet çocuğunuz kekeliyor. Fakat kekemeliği çok değişik. Biz buna birinci dön. kekemeliği diyoruz.Aslında bu tam kekemelik sayılmaz.Zaten konuşması akranlarından çok az farklı.Bu farkı daha da azaltabiliriz" denilebilir.

Aileye konuşma gelişimi hakkında bilgi verilmelidir. Örneğin;

1-Her çocuğun kendine özgü konuşma gelişim hızı olduğu söylenebilir.

2-Çocuğun aile içindeki yeri ve sırası, cinsiyeti, zekası, ana babanın konuşma becerisi ve düzeyi çocuğun konuşma gelişimini etkiler. Bunlar çocuğun kendi elinde olmayan durumlardır. Bu etmenlerden dolayı çocuğu sorumlu tutmak yararsız ve yersizdir.

3-Soğuk kanlı ve kararlı aileler telaşlı ailelere göre çocukların konuşmasında daha yararlıdır.

4-Büyükler çocuğa konuşmayı sevilir hale getirmelidir. Çocuklar konuşmaya özendirilmelidir.

5-Akıcı konuşma bir anda olmaz. Zaman gerektirir. Bunun içinde biraz sabırlı olmak gerekir.  

 2) ANA-BABANIN BEKLENTİ DÜZEYİNİ GERÇEĞE İNDİRME

  Aile, daha bebek dünyaya gelmeden bir beklenti içinde olmaktadır. Kafalarında bir tür ideal bebek tasarlamaktadırlar. Bundan dolayı da bebek olduğu gibi değil de olması gerektiği gibi görülür, görünmek istenir.

  Bu konuda yapılabileceklerden birisi, aileye çocuğu tanıtılmalıdır. Sağlık durumunu, fizik gelişimini, zihin, duygusal, sosyal gelişimini, ilgilerini fark ettirmek, ona o gözle bakmalarını sağlamak gerekir.

  Bu konuda diğer yapılabilecek, çocuğun gelişmesi ve eğitimi konusunda kendilerinin sahip oldukları olanakları düşünmektir. Aileye, sahip olduğu olanaklarla gerçekte çocuğun istenilen düzeye çıkarılıp çıkarılmayacağının düşündürülmesidir.

  3) ÇOCUĞUN TÜM GELİŞİMİNDE HIZLANDIRICI ÖNLEMLER ALMA

 Çocuğun, konuşma özürünün üstesinden gelebilmesi onun tüm gelişimiyle sıkı sıkıya ilgilidir. Çocuğun bedenen sağlıklı olmasına özen gösterilmelidir. İstirahatı, beslenmesi düşünülmelidir.

 DOĞRUDAN SAĞALTIM ÇALIŞMALARI

 Bundan önce açıklanan çalışmalar ve alınan önlemlerde uzman daha çok ikinci plandadır. Birçok olgularda böylesi dolaylı yöntemler etkili olur ve çocuk dönemi sağlıklı olarak atlatır. Fakat bazen etkili olmaz. Çocuğun kendisiyle çalışmak gerekir. Bu gibi durumlarda aşağıdaki hususların dikkate alınması yararlı olur.

  (1)  Çocuğun kekemeliği düzeltilmeye değil tüm konuşması düzeltilmeye çalışılmalıdır. Çocuğun dikkatini konuşması üzerinden başka tarafa çekmek yararlı olur. Çocukta kekemelik dışında konuşma güçlükleri varsa düzeltilmelidir (ekleme bozukluğu, ses bozukluğu gibi). Çocuğun kendine güveni artar. Çocuğun kişiliğini güçlendirmek yararlıdır. Birinci dönem kekemelerinin birçoğu, onlara yeni beceriler ve sosyal yandan kabul görecek özellikler kazandırmak düzeltilebilmektedir.

  (2)  Oyun sağaltımına yer verilmelidir. Birinci dönem kekemeliğinde oyun sağaltımının yeri büyüktür. Uzman çocukla iyi ilişki kurar. Kendini sevdirirse başarılı ilk adımı atmıştır. Uzman çocukla herhangi bir oyun oynarken kendi kendine yüksek sesle oyunla ilgili konuşmaya başlar. Bu sırada uzman, çocuğun konuşmasındaki akıcılığın temelini yakalamaya çalışır. Akıcılığın temeli, çocuğun kekeleme belirtisi göstermeden konuşabildiği konuşma hızıdır. Temel hız saptandıktan sonra uzman, konuşmasını yavaş hızlandırır. Çocuktan da hızlandırmasını ister. Çocuk kekeleme belirtisi gösterirse uzman konuşmayı durdurur ve yeniden temel hıza döner. Bunun dörtten fazla yapılması gerektiği söylenir. ( Riper, 1963, SS. 359-361 ) Çocukla yapılacak çalışmalarda, çocuğun gerginliğinin azaltılması ve rahatlatılması önemlidir.

  İkinci dönem kekemeliğinin sağaltımının da değişik yöntemleri kullanılmaktadır.

 SAĞALTIMIN AMACI

  Çağdaş konuşma sağaltımında kekemelik için saptanan değişik amaçlar şöyle maddelenmiştir.

  1)   Bireyin genel güvenini ve moralini geliştirmek
  2)   Durumsal ve sessel kaygısını azaltmak
  3)   Kekemeliği pekiştirici etkileri azaltmak
  4)   Konuşmanın mevcut akıcılığını geliştirmek

Yukarıdaki amaçlar dikkate alındığında, yapılacak sağaltım çalışmaları iki kümede toplanabilir.

1-Kekemeliğin belirtilerini ortadan kaldırma

2-Ruh sağaltımı

KEKEMELİĞİN BELİRTİLERİNİ ORTADAN KALDIRMA

Bu yaklaşımın hareket noktası, her kekemenin bu belirtiden kurtulmak istediği ve arayış içinde oluşudur. Belirtileri ortadan kaldırmaya yarayacak çalışmalar şöyle sıralanabilir.

1-Kekemeliği oluşturan, sürdüren, ağırlaştıran etmenler ortadan kaldırılmalı

2-Çocuk problemin farkına vardırılmalı, özürü yenmesi için istekli hale getirilmeli

3-Kekemeliğin belirtileri fark ettirilmelidir.

4-Kekemelik çocuğun ve çevrenin hoş görü düzeyine indirilmelidir.

5-Özellikle solunum araştırmaları üzerinde durulabilir. Genellikle, kekemelerin konuşma sırasında soluklarını iyi kullanamadıkları görülür. Soluklarını iyi kullanır hale geldiğinde konuşması olumlu yönde değişiklik gösterecektir.

6-Kekemeye söylenenleri yineleterek onun konuşma hızını, vurgusunu da değiştirmek elimizdedir. Uzman, çocuğun durumuna uygun tümceler seçerek çocuğun söylenilenleri yinelemesini ister. Böylelikle çocuk öykünme yoluyla konuşmasını düzeltecektir.

RUH SAĞALTIM

Kekemeliğin belirtilerini ortadan kaldırmak önemlidir. Fakat kendi başına yeterli değildir. Kekemenin kendisine, konuşmasına, çevresine karşı olan tutumunu değiştirmek gerekir. Ruh sağaltımı ile konuşma sağaltımının iş birliği önemlidir. Konuşma sağaltımı esas alınarak aşağıdaki çalışmalar yapılabilir.

1-Özrünü tanıtma; Çocuk ayna karşısında konuşturularak, konuşmasını banda kaydedip tekrar kendisine dinletilerek çocuğa özrü tanıtılır.

2-Kendini tanıma ve anlamasına yardım etme; kekeme çocukta kendini daha çok kekeleyen bir kişi olarak görme alışkanlığı olduğundan diğer özelliklerinin farkında değildir. Bunlar çocuğa fark ettirilirse çocukta konuşma düzelecektir.

3-Boşalmasına yardımcı olma; kekemelerin konuşmasındaki özüründen dolayı sürekli bir gerilim içinde oldukları bilinmektedir. Onları bu gerilimden kurtarmak için dikkatleri başka yöne çekilebilir. (resim, şiir, düzyazı vs)

4-Başkalarını tanıma ve anlamada yardımcı olma; Kekeme çevresindekileri hep kendiyle alay eden, küçük gören, hor gören insanlar olarak görebilir. Çocuğa çevresindekilerinin iyi yönlerinin olabileceği buldurulmalıdır. (Eğitsel kol çalışmalarına katılma, gezi gözlemler gibi)

5-Çocuğa güç kazandırma; çocuğun kekemeliğinden dolayı yitirmiş olduğu güven duygusu, başka özellikleri güçlendirilerek sağlanabilir.

6-Konuşma etkinliklerine katılım sağlama; çocuğa konuşma başarı hazzı tattırılmalı. Sesli düşünme etkinlikleri yapılmalı. Yüksek sesle konuşma ve okuma çalışmaları yaptırılmalıdır.

7-Uzman, ana baba ve sınıf öğretmeniyle yapılacak iş birliği çok önemlidir.

SINIF ÖĞRETMENİNE DÜŞEN GÖREVLER

Birinci dön. kekemeliğinde öğretmen şunlara dikkat etmelidir.

1)Çocuğu kekeme diye damgalamayınız.

2)Çocuğun konuşması üzerine aşırı titizlik göstermeyiniz.

3)Çocuğu konuşmada acele ettirmeyiniz.

4)Hiç bir zaman çocuğa "dur, acele etme”, “yeniden başla”, “önce derin bir nefes al" gibi uyarılarda bulunmayınız.Bütün bu uyarılar çocuğun dikkatini konuşması üzerine toplar.

5)Çocuk konuşurken onun dudak hareketlerine değil gözünün içine bakınız.

6)Sınıfta rahat bir hava oluşturun

7)Hızlı konuşmaktan, askerce emirler vermekten sakının

8)Alayı ve acı şakaları disiplin yolu olarak kullanmayınız.

9)Çocukla samimi ve candan ilgilenin

10)Çocuktan yapabileceğinin üzerinde şeyler beklemeyin.

11)Sınıfın kekeme çocuğa karşı durumunu kontrol edin.

12)Sınıfta yapılacak koro çalışmaları, toplu söylenen marşlar, ritmik etkinliklere kekemenin de katılımı sağlanmalıdır.

13)Çocuğun başarılı olduğu işlelerle kendini sınıfa kabul ettirmesine yardımcı olunuz.

14)Sınıfta yapılan küme çalışmalarında ona görev veriniz.

15)Çocukların yanında başkalarıyla onun özürü hakkında konuşmayınız.

16)Aileyi tanıyıp onlarla iş birliği yapınız.

İkinci dön. kekemeliğinde öğretmene düşen görevler.

1)Kekeme, kekemelik gibi sözcükleri kullanmaktan sakınınız.

2)Onun konuşmasını olduğu gibi kabul ediniz. Siz kabul ederseniz bunu çocukta kabul eder.

3)Çocuğun en az kekelediği durum ve koşulları saptayınız.

4)Çocukla problemi hakkında konuşunuz.

5)Çocuğun kekemeliğine kendinin gülebilmesini sağlayınız.

6)Çocuk kekelemeden konuştuğunda farkına varınız ve beğeninizi belli ediniz.

7)Konuşurken çocuk belli bir tutulma gösterirse çocuğun dikkati başka yöne çekilmelidir.

8)Çocuk konuşurken bir sözcük ya da seste tutulursa onu tamamlamak için yardım etmeyiniz

9)Her türlü konuşma pekiştirme etkinliklerine sınıfta yer veriniz.

ÇOCUĞUNUZ KEKEMELİK DAVRANIŞI GÖSTERİYORSA (II)

 Kekemelik davranışı gösteren çocukların tedavisinde iyi sonuç alınabilmesi için terapist ile anne-babanın iş birliğine ihtiyaç vardır. Öğretmen için okuldaki iletişiminde, anne-baba için evdeki iletişiminde aşağıdaki önerilere uymamız, uymanız yararlı olacaktır.

  1. 1. Kekemelik konusunda kendi olumsuz duygularınızı giderin.

Sizin geriliminiz ona da yansıyacaktır. Çocuğunuzu “normal çocuk” gibi kabul edin. Unutmayın ki hecelerin %10’unda kekeliyorsa, %90’ını da kekelemeden söylemektedir. “İleride ne olur?” diye endişelenmek yerine; ona nasıl yardım edeceğinizi düşünün.

2.Çocuğunuzun üzerindeki konuşma baskısını azaltın.

  1. A. Çocuğunuz konuşurken onu dikkatle dinleyin. Gözleriniz onda olsun. Yüzünüzde endişeli veya gerilimli bir ifade olmamasına özen gösterin.
  2. B. Çocuğunuz konuşurken sabırla bitirinceye kadar bekleyin. Sözünü kesmeyin. Bitirdikten sonra acele cevap vermeyin. Çocukla olan diyaloğunuz telaşlı bir hava içinde geçmesin.
  3. C. Sürekli soru sormaktan vazgeçin. Sorularınız “EVET, HAYIR” veya kısa ifadelerle yanıtlanabilir olsun. Kendi arzusuyla konuşmaya başlarsa ona istediği kadar zaman tanıyın.
  4. D. Onunla konuşurken kullandığınız ses tonuna da dikkat edin. Bazen kelimelerle ifade etmediğinizi ses tonunuz ele verir.
  5. 3. Çocuğunuzun üzerindeki genel stresi azaltın.
  6. A. Gündelik hayatınız çok konuşmalı mı geçiyor? Dinlenmeye ve gevşemeye zaman kalmıyor mu? Çocuğunuz ne yalnız kalmalı ne de aşırı bir telaş ve koşuşma içinde yaşamalı. Sakin bir yaşayışı olmalı.
  7. B. Davranış ve tutumunuz çocuğu utanç, suçluluk ve yetersizlik duyguları içine itmemeli. Çocuk kendisini reddedilmiş, itilmiş, hor görülmüş hissetmemeli. Bu gibi duyguların oluşturduğu endişeler sonradan kekemelik olarak ortaya çıkabilir
  1. 4. Çocuğunuza zaman ayırın.
  2.  Çocuğunuzla elinizden geldiğince birlikte olmaya çalışın. Nasıl konuşursa konuşsun sizin için değerli olduğunu, konuşma şeklinin ve düzeninin önemli olmadığını çocuğa hissettirin. Çocuğunuza uygun bir ses tonuyla ve hecelemeden, akıcı bir üslupla bol bol okuyun. Seçtiğiniz kitap ve konuların içeriğinin çocuğun akademik düzeyine uygun olduğu kadar; grameri, dilinin ağırlığı açısından da çocuğun durumuna uygun olmasına dikkat edilmeli.
  3. Okuma konusunu bitirdikten sonra, çocuğun cümleleri tekrarlamasına bazen de hikayeyi kendi sözleriyle size anlatmasına izin verin. Kitap hakkında soru sormaktan kaçını.

Kitap okumak yerine masal, hikâye, hatırada okunabilir, anlatılabilir. Çocuklar küçüklük hikayelerini dinlemeyi çok severler.

  1. C. Çocuğunuzun dil ve konuşmayla ilgili deneyimleri zevk verici olsun. Konuşmasını kızmak, azarlamak, cezalandırmakla değil mutluluk veren olaylarla destekleyin.
  2. D. Duygu ve heyacanlarını sözle ifade etmesine imkan tanıyın, söylediklerini önemseyin. İfadede güçlük çekiyorsa ona yardımcı olun. Ama asla ifade ve sözcüklerini çocuğun ağzından alıp siz söylemeyin.
  3. 5. Çocuğunuzun konuşmasına siz iyi bir model olun.
  4. A. Gerek konuşurken gerekse de okurken konuşma ve okuma hızınızı yavaşlatın. Bu konuda kendinizi eğitmeniz gerekebilir. Cümleler ve kelimeler arasındaki zamanı uzatmakla işe başlayın. Sonra kelimeleri de yavaş söylemeye gayret edin. Asla heceleyerek okumayın.
  5. B. Konuşmanızı yavaşlatmanız yanı sıra zahmetsiz ve yumuşak tarzda konuşmaya çalışın. Çocuğunuzun da öğrenmesi gerekecek olan budur.
  6. 6. Çocuğunuzun kekelemesine uygun tepkiler verin.
  7. “uygun tepki” çoğu zaman hiç tepki vermemek, KEKELEMİYORMUŞ gibi sabırla çocuğu dinlemek, konuşmasını alay yapmamaktır.
  8. Ancak bazı kelimeleri söyleyememek, takılmak çocuğa çok sıkıntı verebilir. Böyle zamanlarda sizden tepki gelmemesi daha da kötü olabilir. Bir şey söylemek ihtiyacı duyabilirsiniz.
  9. Bu gibi durumlarda ses tonunuzda acımak, olumsuz bir yorum, kaygı ya da şaşkınlık ifadesi bulunmaksızın, hatta alaysız bir tarzda hafifçe gülümseyerek “bu kelime uğraştırdı seni”, “bazen zor oluyor değil mi?” gibi sözler söylemeniz gerekebilir. Bu gibi sözler çocuğun gayretini tanıdığınızı ve kekelediği için onu suçlamadığınızı ifade edecektir.
  10. “Konuşmasını düzeltmekten, daha yavaş konuşursan kekelemezsin, yüzünü öyle yapma” gibi iyi niyetli ama olumsuz ifadelerden kaçının. Bu gibi davranışların çocuğu kekelemesinin sorumlusu yapmak gibi suçlayıcı etkisi vardır.
  11. Kekelemesi hakkındaki duygularını onunla konuşmaktan çekinmeyin. Kekelemesinin üzerinde durulmamalıdır. Ancak çocuk duygularını açtığı taktirde onun duygularını tanıyın, paylaşın. Kekelemesi hakkında konuşmak tabu değildir. Yalnız “kekelemek” yerine “konuşma zorluğu” ifadesini kullanırsanız onu damgalamaktan kurtulursunuz. Herkesin birtakım zorlukları olabileceğini ifade edin.

Yorumlar

Yorum Bırakın