DÜŞÜNME VE YARATICILIĞI ÖĞRENME
1. DÜŞÜNME
1.1. DÜŞÜNMEYİ ANLAMAK VE DÜŞÜNMEK
1.1.1. DÜŞÜNMENİN KONSEPTİ VE ANLAMI
Düşünme; içinde bulunulan durumu anlayabilmek amacıyla yapılan aktif, amaca yönelik organize zihinsel sürece verilen addır. Her şey düşüncede yatar, düşüncelerle yönetilir ve üretilir. Zihin, beden ve ruh arasındaki dengeyi oluşturarak düşünceleri bütünleştiririz. Bilinçaltımız düşünceleri oluşturur. Ancak bu düşüncelerden etkili olanının seçilmesi için elemeler yapılmalıdır. Bu da eleştirel düşünerek gerçekleştirilir. Sorunların çözümünde etkili bir yoldur. Genel geçer, daha önce düşünülmemiş fikirleri ortaya koyarken yaratıcılık ön plana çıkar. Yaratıcılığın yapıcı olarak kullanılması ve kendini yönetme yoluyla düşünce gücünün nasıl kullanılacağı yolunda adımlar atılır. Hayatı oluşturan şeyler düşüncenin sürekli değişen kreasyonlarıdır. Düşünce; düşünmenin ürünüdür ve yaşamımızın her yönünde kullanırız. İnsanların düşünme sürecini bilinçli olarak en sık kullandıkları dört alan vardır:
1. Sorunu Çözme
2. Belirli Amaçları Gerçekleştirme
3. Bilgi ve Olayları anlamlandırma
4. Karşılaştığımız Kişileri Daha İyi Tanıma
1.1.2. DÜŞÜNCENİN KRİTİK İLKELERİ
Belli bir sorunu çözerken düşüncelerimizi kullandığımızda şu adımlar izlenirse en etkili
çözüme ulaşılır.
• Sorunun tanımı
• Değişik çözüm yollarının dökümü
• Her çözüm yolunun avantaj ve dezavantajlarının karşılaştırılması
• Seçilen çözümün işleyip işlemediğini gözleme
Karşılaştığımız sorunları çözmede yardımcı olan düşünce, amaçlarımızı
gerçekleştirmede de bize yardımcı olabilir. 1
1.1.3. DÜŞÜNSEL MODEL
Düşünsel model , “yaygın olarak kullandığımız “ zihniyet kelimesiyle ilgili, ancak biraz
daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Bu kavramın ne olduğunu ve önemini açıklayabilmek
için, bir eşyanın modelini veya maketini örnek olarak kullanabiliriz.
Bir eşyanın modeli, gerçeğin tam anlamıyla kopyası olamaz. Boyutları, renkleri,
kullanılan malzemeler veya diğer özellikleri gerçek olandan farklıdır. Bu fark, modelin
amacından kaynaklanıyor olabilir. Örneğin model sergide kullanılacaksa, hediye olacaksa ya
da eğitimde kullanılacaksa farklı boyut ve yapılarda tasarlanır. Modelin benzerliği aynı
zamanda, yapan kişinin eşyanın aslı hakkındaki bilgilerine, işine önem verip vermediğine,
becerisine ve modeli yapmak için kullandığı araç ve gereçlerin uygunluğuna bağlıdır. Ne
kadar özen gösterilirse gösterilsin, model tam olarak gerçeğe benzemez. Şimdi iki ayrı
model yaptığımızı düşünelim. Ölçü malzeme araçlar veya modeli yapan kişi gibi faktörlerin
bir tanesini değiştirirsek karşımıza iki ayrı model çıkar. Hatta hiçbir şeyi değiştirmesek bile,
iki model birbirinin aynısı olmaz. Özetle, bir eşyanın modeli kendisine, iki ayrı modeli ise
birbirine tamamen benzemez.
Dünyaya bakışımız, gerçek ile modeli arasındaki ilişkiye benzer. Hepimiz zihnimizde
kendimize özgü bir dünya modeli kurar, kendimizi ve çevremizi bu modele göre
değerlendirir, düşünür ve ona göre davranırız.2
1.2. DÜŞÜNMENİN STRATEJİK ÖNEMİ
1.2.1. DÜŞÜNCE SONSUZDUR
Düşünme ve düşünce üretmenin bir sınırı yoktur. Her an her yerde zihnimizden yüzlerce
düşünce geçmektedir. Aynı anda birçok şeyi düşünebilir, birçok fikir üretebiliriz.
1.2.2. DÜŞÜNCE PAYLAŞILDIKÇA ARTAR
Herhangi bir konu veya bir sorunun çözümü üzerinde çalışılırken değişik fikirlere ihtiyaç
duyulur. Bu çeşitliliği ancak düşünceleri paylaşarak ve üretilen her fikri değişik yönleriyle
tartışarak sağlayabiliriz. Özellikle beyin fırtınaları yöntemi değişik fikirlerin üretiminde sıkça
kullanılır.
1.2.3. DÜŞÜNCE DENETLENEMEZ
Düşünme işi çok değişik konular üzerinde olabilir. Hatta beynimiz biz farkında olmadan o
kadar çeşitli düşünce üretir ki buna engel olmamız imkansızdır. Bunların doğruluğunun,
yanlışlığının veya uygunluğunun denetlenmesi göreceli kavramlar olduğundan çok zordur.
1.2.4. DÜŞÜNCE FARKLI OLAYLARA FARKLI BAKIŞ AÇILARI VERİR
Düşünme süreci içinde olayların ilk bakışta görülemeyen yönlerinin farkına varırız.
Sorunları değişik yönleriyle irdelemek doğru çözümlere ulaşmada büyük kolaylıklar sağladığı
gibi çözümlerin etkinliğini de arttırır.
1.2.5. DÜŞÜNCE KESİN DEĞİLDİR
Düşünceler soyut ve değişken olduklarından kesinliğinden söz edemeyiz.
1.3. DÜŞÜNME YÖNETMENİN YOLU
1.3.1. BİLİNÇALTI BİLEŞKELERİ
Bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak
yürümesini sağlar. İster uyuyor olalım, ister uyanık, büyük istem dışı hayat sürer. Kalbimize
atmasını, midemize yemekleri sindirmesini, kanımıza damarlarda dolaşmasını söylemek
durumunda olsaydık ne kadar zor olurdu.
Bedenin gelişimi; tüm fonksiyonları bilinçaltı tarafından yönetiliyor. Aslında bedenin her
hücresinde ve atomunda bir zeka var ve bu zeka bilinçaltına bağlıdır.
1.3.2. DÜŞÜNME YOLUYLA KİŞİSEL SINIRLARI AŞMA
Kişiler kendilerine has yasalar, kurallar geliştirirler. Bu kendi kendini hipnoz etmenin bir
biçimidir. Gereksiz sınırlamalar getirirler. Bilinçaltlarında birtakım olayların imkansız
1 Doğan CÜCELİOĞLU, İyi Düşün Doğru Karar Ver ,(Sistem Yay.B21,İst: 1997), s.242.
4olduğuna kendilerini inandırırlar. Bu sendromdan kurtulmak için kişi kendini yönetme yoluyla,
sınırları kaldırarak yeni bir önerme oluşturabilir ve bilinçaltının bunu gerçeğe dönüştürmek
için harekete geçebileceğine kesinlikle inanır.
1.3.3. BİLİNÇALTININ YAŞAMIMIZA ETKİLERİ
Bilinçaltımıza yalnızca biz emir verebiliriz. Başka birinin bizimle ilgili düşüncelerinin
kararlarımızı etkilediğini düşünebiliriz, ancak bu etki yalnızca biz kabul ettiğimiz için
oluşmaktadır. Bu hayatta öğreneceğimiz en önemli şey şudur: Düşüncelerimizi yalnızca biz
seçiyoruz ve bu düşünceler hayatımızı biçimlendiriyor.
Hepimiz bilinçaltımızı nasıl temizleyeceğimizi, bir gün gerçekleşmesini istemediğimiz
düşünceleri oradan nasıl söküp atacağımızı öğrenmek zorundayız. Düşüncemize ve
dolayısıyla hayatımıza hakim olabileceğimizi, bilinçaltına emirler verebileceğimizi ve evrenin
gücü ve bilgeliği sayesinde bu emirlerin yerine getirileceğini kanıtlamak zorundayız.
1.3.4. BİLİNÇALTI ZAMANI NASIL KULLANIR?
Bilinçaltı, bilinç gibi zamanın farkında değildir. Bilinçaltı bilincin direktiflerini soru
sormadan ve tam olarak uygular. O, sabah tam istediğimiz saatte bizi uyandıran gönüllü
hizmetçidir. Saate bakmadığı için çalar saatten çok daha kesindir. Kendimize uykumuzun
çok hafif olduğunu ve garip bir nedenden ötürü her gece saat üçte uyandığımızı söylersek o
harika, itaatkar bilinçaltımız bunu bir emir olarak kabul edip bizi her gece üçte
uyandıracaktır. Bilinçli olarak kabul ettiğimiz her şey gönüllü hizmetçi olan bilinçaltı
tarafından yerine getirilir. Zaman konusunda, kendini yönetme hayatımızda önemli bir rol
oynar. Sonuçta tamamıyla bilincimizin direktifleri doğrultusunda hareket ettiğini görebiliriz.3
1.4. DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENME ENGELLERİ
1.4.1. EĞİTSEL
Orta öğretimin sonuna kadar verilen eğitim öğrencileri tamamen ezberciliğe yöneltmekte
ve yaratıcılıklarını kullanmalarını engellemektedir. Bu yüzden eğitim sisteminin kendisi
düşünmeyi öğrenme önünde başlı başına bir engeldir.
2 Ramazan YILDIRIM, Yaratıcılık ve yenilik,(Sistem Ya.No.157,B.1,İst.: 98),s.31.
3 Jack E. ADDINGTON,(Çev. Birol ÇETİNKAYA), %100 Düşünce Gücü, (Akaşa Ya.B.3, İstanbul:1998),s.134.
1.4.2. FİZİKSEL
Çalıştığımız mekanların, duygu, düşünce ve eylemlerimiz üzerinde hissedilir bir etkisi
vardır. Düşünmek için tercih ettiğimiz ortamların yapısı bizi belli bir görevin yapılması için
teşvik eden kaynağa göre değişebilir. Zihinsel çalışma gerektiren işler için gereken ideal
ortamları deneyerek belirleyebilir ve ihtiyaç duyduğumuzda bunları tekrar oluşturabiliriz.
1.4.3. YÖNTEMSEL
Bir işyerinin yapılanma tarzı, yönetim politikaları, işletme prosedürleri ve işyeri içinde
kullanılan iletişim kanalları gibi unsurların hepsinin, işgörenlerin performansı üzerinde büyük
etkisi vardır. Parlak ve faydalı düşünce sahipleri de ödüllendirilirse, düşünsel zenginlik ve
motivasyon da artacaktır. Orijinalliğe ve yeniliğe giden yoldaki engelleri kaldırmak ve
çalışanlarını düşünce üretimi ve bunları uygulama konusunda teşvik eden işletmeler, hem
ortaya çıkan sorunları daha hızlı çözebilir hem de eleman gelişiminin önünü açarlar.
1.4.4. DURUMSAL
Kişisel açıdan; çevremizdeki ortamın üzerimizdeki olumsuz etkilerini bilmek, sorunları
çözmemizi kolaylaştıracaktır. Böylelikle, her ne kadar üzerinde fazla kontrolümüz olmadığını
düşünsek de, çevremizi sorunların çözümüne yönelik olarak teşvik edebilir ya da
yönlendirebiliriz.
1.4.5. SOSYOKÜLTÜREL
Bireyler, kendi gayretleriyle büyük başarılar elde etme güdüsüne sahip olmalı ve değişimi
bir imkan olarak değerlendirmelidirler. Bazılarımız belli bir süre tahdidi altında çalışmayı
teşvik edici bulabilirken, bazılarımız bunun doğru olmadığını ve bir engel teşkil edeceğini
düşünebilir.
1.4.6. PSİKOLOJİK
Bir nesneye bakar, birkaç ana hattını inceledikten sonra ona hemen bir etiket iliştiririz.
Aslında burada yaptığımız yeterince bilgilenmeden çıkarımlar yapmak ve bizi yanlış
tedavilere sürükleyecek yanlış teşhisler koymaktır. Görmeyi umduğumuz şeyleri görmek,
sorunları etkili bir şekilde tanımlayamamak, basmakalıp düşünmek ve sorunları yanlış
isimlendirmek, sorunu belli bir açıdan görememek gibi... Aynı durum birçok durumda söz
konusu olabilir. Düşünmeye yönelik psikolojik unsurlardan en kolay değiştirebileceğimiz,
algılama ile ilgili olanlardır. Bunun için tek yönlü değerlendirmeler güvenmemeli kavramlar
tanımlanıp analiz edilmelidir.4
1.5. DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİREN MODEL VE TEKNİKLER
1.5.1. DÜŞÜNCE HARİTALARI
Çoğu amaç için düşüncelerimizi hazırlama ve düzenleme yolu cümlelerle değil, listeler
şeklinde olmaktadır. En uygun yol yaratıcı zihin haritası kullanmaktır, çünkü yaratılan fikirler
sadece çok daha fazla sayıda olmayacak, aynı zamanda otomatikman kendi bağlantılı ve
mantıklı düzenlerinde yerlerini alacaklardır.5
1.5.2. AKICILIK EGZERSİZİ
Akıcılık düşünce üretimin rahatlığıdır. Akıcılığı hızlandıracak olan hayal gücüne yönelik
birçok eğlendirici egzersizler vardır.
Akıcılık teknikleri çok basittir. Tek yapmamız gereken bir yada iki dakika gibi kısa bir
zaman dilimi içinde aklımıza gelen tüm düşünceleri bir liste olarak yazmaktır. Örneğin
sıradan bir nesneyi seçerek onunla ilgili olarak mümkün olduğu kadar çok kullanımı yazmak
olabilir. Düşünce esnekliği de bu tür egzersizlerle ortaya çıkarılır. Ne kadar esnek olursanız
o kadar fazla düşünce üretebilirsiniz.
1.5.3. TARTIŞMALAR
Yeni düşüncelere ulaşmanın en basit yolu, sorunu diğer kişilerle tartışmaktır. Eğer
kendileri direkt olarak çözüme katkıda bulunmasalar bile, onların söyledikleri size ilham
verebilir. Özetle tartışma, değerli ve çok kullanışlı bir düşünce üretme tekniğidir.
1.5.4. HAYAL KURMA
4 Michael STEVENS (Çev:Ali ÇİMEN),Daha İyi Nasıl Sorun Çözümleme,(Timaş Ya.No:449 ,B1.İst 1998) s.20-29.
5 Tony BUZAN(Çev: Banu ERGÜDER), Aklını En İyi Şekilde Kullan,(Arion Ya, B1,İst 1995)s . 167.
Hayal kurmak her ne kadar verimsiz ve vakit kaybı olarak değerlendirilip hoş
karşılanmasa da , iyi sorun çözücülerin en çok kullandığı zihinsel becerilerin başında
gelmektedir. Bir çok avantajı vardır:
• Alışılmış kalıpların dışına çıkmamıza imkan tanır.
• Düşüncelerin üzerinde kolaylıkla oynanabildiği için potansiyel engelleri farketmek
kolay olur.
• Hedeflerimize götürecek bilgi ve fırsatlara ulaşmamız için gereken planları
yapmamıza imkan tanır.
• Düşünce ve duyguları barındırdığından düşünsel yeteneklerimize bir değer
kazandırır.
1.5.5. GÖRSELLEŞTİRME
Düşüncenin görselleştirilmesi mantığına dayanır. Birçok sorunun çözümünde faydalı
olabilecek bir tekniktir. Eğer spiral bir merdiveni kaplamak için ne kadar halı gerektiğini
hesaplayacak bir formül üzerinde çalışıyorsanız, hemen aklınızda otomatik olarak o
merdiveni canlandırırsınız. Oradan hareketle basamakların şekline göre hesaplamalara
başlarsınız.
1.5.6. KONTROL LİSTELERİ
Düşünceyi teşvik eden listeler vardır. Belirli bilgilerin araştırılmasını hızlandırabilir ve
birtakım yeni düşünceler canlandırabilirler. Düşünce üretimine yönelik kontrol listelerinin
çalışma mantığı, bazı bilgileri belirli şekilde kullandığımız zaman ortaya çıkabileceklere
yönelik sorular sormaya dayanır. Bunlar birtakım düşünceler ve hedefler üzerinde
kullanılabilir ve değişik hedeflere hizmet etmeleri için geliştirilmişlerdir.
1.5.7. BENZETME
Benzetmeler bir sorunun içyüzünün anlaşılmasında büyük rol oynarlar. Örneğin Alman
matbaacı Johannes Gutenberg, bir şarap yapımı partisinde, fıçılar içinde ezilen üzümleri
gördükten sonra arada kurduğu benzerlikle matbaayı tasarladığını söylemiştir. Gerçek
dünyada da benzerliklerin en çok yararlanıldığı başında mühendislik ve tasarım gelmektedir.
Bir sorun üzerinde çalışırken onun bir başka şeyle olan benzerliğini bulmaya çalışırsınız,
ilginç çözümler ortaya çıkarabilirsiniz.
1.5.8. KEŞİF TURLARI
Keşif turları , synectics olarak adlandırılan grupsal sorun çözümleme tekniğine atıfta
bulunmak için kullanılır. Amaç sorunun olduğu ortamdan tamamen uzaklaşarak, farklı
ortamlarda çözüm yada çözüme yönelik ipuçları aramanızdır. Bunların pratikte bir değeri
olmayabilir ama sorunlarınızı çözmeye doğru bir bağlantı noktasına sahip olmaya
1.5.9.SERBEST İLİŞKİLENDİRME
Bu teknik herhangi bir istikamet göstermeksizin akması ilkesine dayanır. Sizi harekete
geçirici bir sembol, kelime, resim ya da düşünceden hareketle aklınıza gelen ilk şeyi
söylersiniz ve ondan sonra bu süreci üst üste tekrarlayarak bir çağrışım akıntısı ortaya
çıkarabilirsiniz. Burada önemli olan ard arda gelen düşünceler arasındaki bağlantıyı
doğrulamaktan kaçınmaktır. Bu hem doğallığı hem de ateşleyici kelimeyle ilgili olan fikirlerin
ortay çıkmasını teşvik edecektir.
Serbest ilişkilendirme, hafızanın bilinmeyenlerine doğru araştırmalar yaparak düşünce
haritaları örneğinde olduğu gibi birbirinden uzak düşünceler arasındaki ilişkiyi keşfetmemize
yardımcı olur.6
1.5.10.ELEŞTİREL DÜŞÜNME
1.5.10.1.Tanımı Ve Aşamaları: Eleştirel kelimesi elemek kelimesinden türemiştir. Kum
gibi ufak parçacıklardan oluşan nesneleri değişik eleklerden geçirerek istediklerimizi ,
istemediklerimizden ayırırız. Eleştirel düşünce de bunun gibidir. Düşünceleri inceleyerek
uygun olanını tercih ederiz.
6 STEVENS, s.69-76.
Kendi düşünce süreçlerimizin bilincinde olarak, başkalarının düşünce süreçlerini göz
önünde tutarak,öğrendiklerimizi uygulayarak kendimizi ve çevremizde yer alan olayları
anlayabilmeyi amaç edinen aktif ve organize zihinsel sürece “eleştirel düşünme” denir.
Eleştirel düşünme, belirli bir konuda mevcut farklı düşünceleri değişik eleklerden
geçirerek etkili olan ve olmayanları birbirinden ayırır. Eleştirel düşünceyi kullanmazsak, aynı
konuda yararlı yararsız , etkili etkisiz, ilgili ilgisiz birçok düşünce birbirine girer ve kafamızı
karıştırır, verimli bir çözüme yada karara ulaşmamızı önler.
Eleştirel düşüncenin temelinde kendi düşüncemizi gözleyebilme ve bu gözlemleri
anlamlandırabilme yeteneği yatar. Ancak kalıplaşmış insan kendi kalıplarından başka hiçbir
şeyden haberdar değildir. Kendi düşüncesini gözleyebilme yeteneği gelişmemiştir. Kişi
kendi düşünce sürecini gözleyebildiği derecede eleştirel düşünme yeteneğini oluşturabilir.
Uygulama olmadan eleştirel düşünme alışkanlığı elde edilemez. Eleştirel düşünmeyi
sürekli uygulayan kişi, farkında olmadan, eleştirel düşünmeyi zamanla alışkanlık haline
Eleştirel düşünmeyle ilgili önemli kavramların dökümünü şöyle sıralayabiliriz.
• Kendi düşünce süreçlerini göz önünde tutmak.
• Başkalarının düşünce süreçlerini göz önünde tutmak.
• Öğrendiklerimizi bilerek uygulamak.
• Aktif olmak amacı bilmek.
• Organize olmak.
Bu özellikleri nedeniyle eleştirel düşünme “gelişmiş” paradigmasına uyar. Kalıplaşmış
insan paradigmasına uymaz.
1.5.10.2.Elştirel Düşüncenin Boyutları: Eleştirel düşünme bir bütündür. Bu bütünün
aktiflik, açıklık ,bağımsızlık gibi bir çok boyutu vardır.
Eleştirel düşünmeyi kullanırken zekamızı, bilgimizi, belleğimizi, bilişsel becerilerimizi aktif
olarak kullanırız. Aktif olarak düşünen kişi kendini etkileyen olayın dışında seyirci olarak
kalmaz; kolları sıvar ve elinden geldiğince olaylara yön vermeye çalışır. Harekete geçmek
için başkasından bir buyruk yada dürtüleme beklemez, kendisinin vermiş olduğu kararla faal
duruma düşer. Sorunla uğraşmaktan hemen vazgeçmez, çözmeye karar verdiği sorunu
sonuç alıncaya kadar izler.
Eleştirel düşünme bağımsızdır. Ancak bağımsızlık kolayca elde edilecek bir sonuç
değildir. Bağımsız olabilmemiz için “ gelişmiş” insan paradigmasına sahip olmamız gerekir.
Eleştirel düşünme fikirlere açıktır. Kendi düşüncesinden farklı düşünceleri dinlemek
istemeyen, başka kişilerin aynı konuyla ilgili algılamalarını öğrenmek istemeyen kişi
savunucu bir kişidir. Savunuculuk kalıplaşmış insan paradigmasının doğasında vardır. Diğer
yandan “gelişmiş” insan paradigması birbirinden farklı değişik algılama yollarına daha
açıktır,değişik seçeneklerin daha çabuk farkına varabilir.
Kendi düşüncelerinin dışına çıkmayan kişi, insan ilişkilerinde başarılı olamaz. Ancak
şunu da belirtmekte yarar vardır. Başkalarına ait her görüşü savunucu olmaktan
çekindiğimiz için hemen kabul etmek savunucu olmak kadar zararlı bir davranıştır. Kişinin
karşılaştığı fikirleri destekleyen neden ve kanıtları iyice incelemesi gerekir.
İşte bu açıklık boyutlarıyla anlatılmak istenen şudur, eleştirel düşünen kişi kendi
düşüncelerinden, farklı düşünceleri dikkatle dinlemesini ve incelemesini bilir. Farklı
düşüncelerden yararlanarak ilk düşüncesini zenginleştirir ve daha boyutlu hale getirir.
1.5.10.3.Sorunların Çözümünde Eleştirel Düşünme: Sorunlarla karşılaşan insan
değişik tepkiler gösterir. Örneğin: Düşünmeden taşkınlıkla hareket ederler, başkalarının
verdiği akılla hareket ederler, olayların kendi kendine hallolmasını, sorunun ortadan
kalkmasını beklerler vs..
Eleştirel düşünmeyi kullanan birinin, karşılaştığı bir sorunu çözmek için 5 adım içeren bir
yöntemle soruna yaklaşır. Bu adımlar:
1.Adım: Sorunun tanımı: Karşılaşılan sorunun özünü anlamaya yönelir. Sorunu
tanımlarken iki sorudan yararlanılır:
• Hangi sonuçlara ulaşmak istiyorum?
• Sorunu açıkça nasıl ifade edebilirim?
2.Adım: Hangi seçenekler var? Bu aşamada şu sorular sorulur:
• Sorunun kapsamı ne? Sınırları belli mi? (Sosyoekonomik koşullar)
• Bu sınırlar içinde mümkün seçenekler neler?
3.Adım: Her seçeneğin avantaj ve dezavantajları neler?
• Seçeneklerin sağladığı avantajlar neler?
• Dezavantajları neler?
• Tümleşik değerlendirme yapabilmek için başka bilgilere ihtiyacım var mı?
4.Adım: Çözüm ne?
• Hangi seçenek en uygun çözümü sağlıyor?
• Bu seçeneği uygulayabilmek için hangi adımları atmam gerekiyor?
5.Adım: Uygulanan seçenek sorunu tümüyle halledebiliyor mu?
• Getirilen çözümde yapılması gereken yeni ayarlamalar var mı?
Eleştirel düşünerek sorunu etkili bir şekilde çözmeye çalışan bir insan bu sorulara
yanıtlar arar.7
2.YARATICILIĞI ÖĞRENME
2.1.TANIMI VE KAPSAMI
Yaratıcılık, genelde yeni bir şeyler ortaya koyabilmek kapasitesi ve yeteneği olarak
düşünülür. Bu kısmen doğru olmakla birlikte esas olarak yanlış bir yaklaşımdır. Her yenilik
yaratıcı kişiliklerin eseri olmadığı gibi , gerçekten yaratıcı kişiler de her zaman bir şeyler
yaratma olanağı bulamamaktadır. Yaratıcılık “Toplumla aynı olguya bakan fakat toplumdan
farklı olarak algılayan ve farklı reaksiyon veren kişilerin sahip olduğu özellikler olarak
verilebilir.8 Kuruluşun bir ortaklaşa algılama şekli bulunur ve buna uymayan bireyleri dışlar.
İşte yaratıcı birey bu dışlanmaya direnebilen ve kendi olarak varolabilme şansını
yakalayabilen bireydir.
Yaratıcılık, bireylere çekici gelen “sihir, deha ,üstün yeteneklilik vs. gibi çoklu kavramları
çağrıştıran bir kişilik özelliği olarak bilinmektedir. Yaratıcılık , sorunlara; bozukluklara, bilgi
eksikliğine, kayıp öğelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olma; güçlülüğü tanımlama, çözüm
arama, tahminlerde bulunma ya da eksikliklere ilişkin denenceler geliştirme .bu denenceleri
değiştirme ya da yeniden sınama, daha sonrada sonucu başkalarına iletmektir.
2.2.GEREKÇELERİ
2.2.1.TOPLUMSAL GEREKÇELER
Yaratıcılığı artıran bir toplum, içsel ve dışsal bir deneyimi özendiren bir toplumdur. Bireyi
pasif, tekdüze çözümlere alıştıran yönelimler, yaratıcılık için zararlıdır. Yapma- Yasak-
Yapamazsınlar la dolu bir toplum, yaratıcılık için gerekli ortamı yok eder. Değişim ve yenilik,
risk getiren olayların başında gelir. Çünkü henüz denenmemiş ve test edilmemiştir.
Yaratıcılığı güçlendirmek isteyen toplum, yurttaşlarına dört farklı özgürlük verir. Bunlar
araştırma, kendini ifade, çalışma, kendi kendisi olma özgürlüğü dür. Yaratıcılığı ütopyalar
katından indirip her bireye yaratma şansını geri verebilmek, yani yaratma eylemini bireysel,
örgütsel, toplumsal gerçekliğe ulaştırabilmek için yeni tutumlara gereksinimimiz vardır.
Yaratma işlevini sadece kendisi üstlenen bir gurup, başkalarını, kendilerinin yaratıcı
olmadıklarına inandırmaktadırlar. Hırsız ve çalınanla yaratan ve yaratılanları tekrar tekrar
üreten arasındaki bu suç ortaklığına son vermek için yeni değerlere gereksinmemiz vardır.
2.2.2. BİREYSEL GEREKÇELER
7 CÜCELOĞLU, s.255-260.
8 http://www.merih.com (Stratejik Yönetim Web Sitesi)
Uygulamaya konulmuş yaratıcı bir düşünce, bir keşif, bir yenilik, bir değişim ve sentez
olabilir. Yaratıcı kişi; sorunlara duyarlı, akıcı düşüncelere sahip, özgün düşünceli,
düşüncelerinde esnek, girişimci ve hırslıdır.
Bir toplumun kaderi, o toplumdaki insanların yaratıcılığına bağlıdır. Etkili ve yaratıcı
kararlar verebilen insanlar, demokratik toplumun yaşamasında kilit faktörleri oluştururlar.
Herkes için yaratıcılık kültürü en önemli gereksinmemizdir.
Hayatı, emirlerimizi yapması için zorlamaktan vazgeçip, içimizdeki yaratıcı hayat
prensibiyle uzlaşmaya başladığımız, bizimle yaşamasına izin verdiğimiz zaman yaratıcı bir
yaşam sürmenin yollarını bulacağız.
2.2.3.ÖRGÜTSEL GEREKÇELER
Bir örgüt genel olarak yaratıcı iklime sahip olmak zorundadır. Yaratıcı iklimin genel
amacı, örgütün sorunları üzerinde yaratıcı düşünceler geliştirmeyi özendirmektir. Hiçbir
düşüncenin örgütün düşüncesi olmadan engellenip bir yana atılmasına izin vermemektir.
Değişimle karakterize edilen ve yeni fikirlerin başat olduğu örgütler yaratıcı örgütlerdir.
Yenilik olmadan yaratıcılık amaçsız; yaratıcılık olmadan ise yenilik sonuçsuzdur. Yaratıcı
örgüt, sorunları standart alır ve disiplinlerden ayrı biçimde inceler. Bu sorunlara özgün ve
disiplinler arası yaklaşımlarla, klasik sınıflama ve bilgiyi dışlayarak yaklaşır.
Orijinal ve uyarıcı düşünce süreci potansiyel olarak değerli ve örgütün finansman,
pazarlama, halkla ilişkiler,araştırma-geliştirme, tedarik, insan ilişkileri gibi çeşitli alanlarına
uygulanabilir olduğunu kabul etmek gerekir. Örgütsel yaratıcılık alana hakim olma becerisi
ile birlikte örgüt amaçlarına ve göreve yönelik güdülemeyi de sağlayacaktır.9
2.3. OLUŞUM SÜRECİ
2.3.1. YARATICI KİŞİNİN ÖZELLİKLERİ
9 Nuray SUNGUR, Yaratıcı Düşünce, ( Evrim Ya,No:54, B2,İst 1997) s.278-280.
Sıradan olmayan, tabulara, alışılagelmiş hareketlere, düşüncelere uyma zorunluluğu
hissetmeyen, etrafındaki eksiklikleri görebilecek kadar dikkatli, bu sorunların kaynağını
bulabilecek kadar zeki, sorunlara çözüm getirebilecek kadar bilgi ve tecrübeye sahip kişi
yaratıcıdır. Yaratıcı kişi; özgün olmalı, hata yapmaktan korkmamalı, olumlu düşünebilmeli,
özgür olmalı ve kendini sevmelidir. Pratik zekaya sahip olmalı, olaylara bakış açısı ve
hayalleri sınırlandırılmamış, önyargılardan arınmış olmalıdır. Ayrıca problem çözme yeteneği
olmalıdır.
Yaratıcı kişi;
• Ortalamanın üzerinde sıradışı olmalıdır.
• Diğer insanların üzerinde etkili olabilmelidir.
• Karizmanın haricinde onları motive edebilmelidir.
• Ele aldığı olaya toplumun baktığı açılardan farklı belki de çocukça bakabilmelidir.
• Kalıpların dışına çıkmayı, tabuları yıkabilmeyi bilmelidir.
2.3.2. KİŞİLİK ÇİZGİLERİ
Duygular: Yaratıcılık, başından sonuna dek duygu yüklü bir süreçtir. Tüm yaratıcılık
türleri de duygu elemanları ve heyecansal faktörler taşırlar. “Öç alma, düşmanlık,
kıskançlık”, hareketli birer yaratıcılık kaynağıdır.
Başat Olma: Ben algısı açık ve olumlu, kendine güvenli, ilgilerinden emin, ben merkezci
olan yaratıcı bireyler, ikna edici kişilerdir ve belli bir liderlik tipi ortaya koyarlar. Bu tutum, tüm
engellerden bağımsız davranma, kendini ifade etme, düşüncelerini geliştirme, sürekli
gelişme isteğinden kaynaklanmaktadır.
Yalnızlık: Yaratıcı kişiler daha az sosyal, bir araya gelmeye daha az eğilimli, kişiler arası
ilişkilerden kaçan bireylerdir. Bu yalnızlık, kendi kendine yetebilme kapasitesinin sağladığı
özellikle var olabilmektir.
Merak: Merak, algılanan bir yeniliği araştırma ve herhangi bir şey hakkında bilgi
aramadır. Merak; bireyi, yeni durumlar, yeni objeler aramaya yönelten zihinsel bir zevk
yönelimidir.
Bağımsızlık: Yaratıcı bireyin en önemli özelliği bağımsızlıktır. Otoriteyi, hiyerarşiyi,
sosyal statüyü ve standartları yok sayar. Ancak; guruba ait olma gereksinmesi yokmuş gibi
davranırken, aynı anda başkalarının duygu ve düşüncelerine duyarlık gösterir ve empatiden
yararlanır.
Çaba: Yaratıcı birey, aşırı çalışan bireydir ve başarısını her şeyin üstünde tutar.
Oyun: Yaratıcı eylemin hem bir parçası hem de nedeni olan ve herhangi bir karmaşadan
yeni bir düzen kurmayı amaçlayan oyun, yaratıcılığın temelidir.
Çelişkiler: Yaratıcı birey, hem aşırı duyarlı hem de tutarlı olabilir. Varolan kuralları yıkıp
yok eder; ama etkinlik içinde yaratıcıdır.
2.3.3. YARATICI TİPLER NASIL DÜŞÜNÜR VE HAREKET EDERLER?
Yaratıcılık şimşek gibidir, düzensiz aralıklarla görülür. Bunun nedeni ve sonucu vardır.
Dikkatli bir çalışmayla her ikisi de bilinebilir. Genellikle yaratıcı tipler normal olmayan ve tam
açıklanamayan çocukluk çağına sahiptirler. Farklılaşma ve aksilik beraberinde yaratıcı
gelişmeyi vücuda getirir. Yaratıcı tipler muhalif düşünür, hemen karşılaştırma yapar ve tek
vücut haline getirirler.
Yaratıcı kişilerin her türlü problemleri algılama şekilleri tamamen farklıdır. Yaratıcılığın
özü, müzikal yeteneğe benzer. İsterseniz teori ve tekniği öğrenebilirsiniz, istediğiniz kadar
alıştırma yapabilirsiniz, özelliğinizi üstün bir şekilde geliştirebilirsiniz fakat sahip olduğunuz
zihinsel yeteneğin bazı sınırları vardır.
2.3.3.1. Kavramsal Akıcılık: Yüksek yaratıcılar, düşük yaratıcılığa sahip olanlara göre
daha yüksek sayıda fikri hızlı ve farklı olarak oluşturabilmektedirler.
2.3.3.2. Kavramsal Esneklik: Yüksek yaratıcılar, çok daha kolay olarak yaklaşımlarını
veya örneklerini değiştirebilirler.
2.3.3.3. Orijinallik: Yüksek yaratıcılar, önceden haber verilmeyen sorunlara
beklenmeyen cevaplar vermeye eğilimlidirler.
2.3.3.4. Karmaşıklık İçin Tercih: Yüksek yaratıcılar, kolayın ve netin arkasında bir
şeyler görmeyi arzularlar.
2.3.3.5. Yargıda Bağımsızlık: Yüksek yaratıcılar, özellikle anlaşmazlık sırasında
düşüncelerinde çok daha fazla sabit ve inatçıdırlar.
2.3.3.6. Sapma: Yüksek yaratıcılar, kendilerini az önemsenen yaşam faktörleri gibi
hissederler. Kendilerini farklı görürler ve yalnız olduklarını düşünürler.
2.3.3.7. Otoriteye Karşı Davranış: Yüksek yaratıcılar, otoriteyi kalıcı olduğundan çok,
geçici olarak görürler. Kesin emirle doğrulanmış anlık performansın rastlantısal olduğunu
düşünürler. Onlara göre kişisel bağlılık zorunluluklara göre daha fazla ilişkinin parçasıdır.
2.3.3.8. Uyarı Kabullenme: Yüksek yaratıcılar uçuk olmayı, vahşi ifadeleri ve maymun
iştahlı fikirleri beğenirler. Kendi içlerindeki sesi dinlerler, özgündürler ve “biraz tuhaf” olarak
adlandırılmak onlar için kompliman olarak kabul edilebilir.10
2.3.4. FİKİRLER NEREDEN GELİRLER?
Neden büyük şirketler, ayaklarını masalarının üzerine uzatıp, dinlenmekten başka bir şey
yapmıyormuş gibi görünen fikir adamlarına en yüksek maaşları verirler? Çünkü bu insanlar
tüm kuruluşun başarısını sağlayan fikirleri üretirler.
Neden bazı insanlar diğerlerine göre daha yaratıcıdırlar? Çünkü her gerçek yaratıcı,
direkt temas kurduğu evrensel bilinçaltına, tüm fikirlerin görünmeyen kaynağına güvenmeyi
öğrenmiştir. Kullandığı araç, sezgisidir. Sezgi; direkt bilme, yüce yol göstericilik, aydınlanma
olarak adlandırılır. Nereden geldiği anlaşılmayan ve içimizin derinliğinden çıkıp gelen fikirler
hep sezgidir. Dikkate alırsak hayatımızdaki en değerli şeydir. Gerçek anlamda başarıya
ulaşanlar sezgilerinin sesini dinlemeyi öğrenip onu izleyenlerdir.11
10 SUNGUR, s. 15-25.
11 ADDINGTON , s. 64-65.
2.3.5. FİKİR ÜRETME SÜRECİ
Yaratıcı fikirler belli bir sürecin tamamlanmasıyla ortaya çıkar. Bazen bu süreç çok kısa
sürdüğü,bazen ise bilinçaltında gerçekleştiği için fark edemeyiz. Ancak hepimiz dört aşamalı
bu süreci fark edebileceğimiz deneyimleri mutlaka yaşamışızdır.
2.3.5.1. Hazırlık: Yaratıcı eylem beynimizin konu üzerine odaklanmasıyla başlar.
Konuyla ilgili olarak belleğimizdeki kayıtları değerlendirir, bilgi toplar, bunları amacımıza
uygun biçimde düzenler ve değerlendirmeye başlarız. Bu esnada birtakım sembol, resim, ve
modeller kullanır, kural ve genellemeler yaparız. Yaratıcılık kavram ve olaylar arasında yeni
ilişkiler kurmaya dayandığına göre, elimizdeki malzeme, yani konuyla ilgili bilgilerimiz ne
kadar çoksa yaratıcı bir fikir üretmemiz o kadar kolaydır.
2.3.5.2. Kuluçka: Hazırlık aşamasını kuluçka evresi izler. Bu evre çok kısa olabileceği
gibi uzunca bir zamanı da gerektirebilir. Araya başka düşünceler girse, o konuyu unutsak,
hatta uyusak bile beynimiz çalışmasını sürdürür. Çoğu zaman başka işlerle de uğraşmak
zorunda olduğumuzdan veya dikkatimizin dağılmasından dolayı çalışmamıza ara vermek
zorunda kalabiliriz. Oysa çözümü zor konular üzerinde sürekli çalışmak yerine, zaman
zaman ara vererek kuluçka evresini bilinçli biçimde yaratmamız da büyük yararlar
sağlayacaktır.
2.3.5.3. Fikrin Doğması: Beyin bilinçli veya bilinçaltında konuyu düşünürken, bir “uyarı”
aranan ilişkinin doğmasını sağlar. Artık resmin son parçası tamamlanmış, yeni fikir
yaratılmıştır. Bazen yeni fikrin doğuşunu sağlayan uyarının ne olduğunu bile fark edemez,
birden aklımıza geldiğini sanırız. En önemli sorunlara çoğu zaman üzerinde çalışırken değil,
farklı ortam veya konumlarda çözüm buluruz.
2.3.5.4. Fikrin Gelişmesi: Yaratılan her fikir hemen uygulanacak kadar iyi olmayabilir.
Çoğu zaman bunun neden iyi bir çözüm olduğunu bile açıklayamayız. Sadece aradığımızı
bulduğumuzu hissederiz. Sonra bu fikri geliştirir ve uygulanabilir hale getiririz. Bu esnada
birçok zayıf noktayı keşfeder, fikrimizi yeni biçimlere sokarız. Mantıksal düşüncemiz bu
aşamada devreye girer.12
12 YILDIRIM, s . 40.
2.3.6. YARATICI TUTUM VE DAVRANIŞLAR
Yaratıcılığı geliştirebilmek için en etkili yol yaratıcı insanları incelemek ve onların
yöntemlerini kullanmaktır. Bilim , sanat veya iş dünyasındaki yaratıcı kişileri incelediğimizde,
bireysel yeteneklerinin yanında birtakım ortak yöntem ve davranış biçimleri sergilediklerini
görürüz. Kalıtım, eğitim ve çevre koşullarından büyük ölçüde bağımsız ve kullanımı oldukça
kolay olan bu yöntem ve yaklaşımları şöyle sıralayabiliriz:
• Farklı olabilmeyi göze alabilmek
• Yargılamayı geciktirebilmek
• Esnek düşünebilmek
• Çabuk düşünebilmek
• Kavram oluşturabilmek
• Kavramları ilişkilendirebilmek
• Hayal gücü
• Konuya odaklanabilmek
Bu tutum ve davranışlar birbirinden bağımsız değildir. Örneğin, esnek düşünebilmek için
yargılamaya erteleyebilmek, kavramları birbiriyle kolay ilişkilendirebilmek için hem esnek
olmak hem de kavram oluşturabilmek gerekir.13
2.3.7. YARATICILIĞI GELİŞTİRME
2.3.7.1. Zeka: Araştırmacılar yüksek düzeyde zekanın, yüksek düzeyde yaratıcılığı
garanti etmediğini, yaratıcılıkla zeka arasında bir bağ olmadığını, daha zeki bir bireyin daha
yaratıcı birey anlamına gelmediğini belirtmektedirler. Yaratıcılık için çok fazla ayırıcı özelliğin
bulunmadığı, yaratıcı insanların;
• Çok çalışmaya eğilimli
• Uzun saatler boyu çalışabilen
13 SUNGUR ,s . 25.
• Bu çalışmalarının kaynağını aldığı bir motivasyona sahip
İnsanlar olduğu yine bu araştırmaların sonucudur.
2.3.7.2. Yaş: Çocuğun ve genci yaratıcı olabilmesi için olaylara, nesnelere, olgulara
ilişkin sürekli sorular sormaları, dış dünya ile kendi duygu ve düşüncelerini etkileşime
sokmaları gerekmektedir. Yetişkin insan sevgi ve çalışmadan hoşlanma duygularını genç
yetişkinlik döneminde geliştirir. Çalışmasının karşılığında bir şeyler ortaya çıkarır. Yaratıcı ve
üreticidir. Yaratıcı bir zihin yapısına sahip orta yaşlılık döneminde bu yeteneklerin en olgun
ürünlerini verirler. Orta yaşta tepe noktasına ulaşan yaratıcılık ileri yaşlara kadar sürer.
2.3.7.3. Cinsiyet: Araştırmalar, kadınların erkeklerden daha yaratıcı olduklarını ortaya
çıkarmıştır. Ancak bu araştırmalar, kullandıkları testlere, örneklem ve araştırma desenlerine
göre farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Cinsiyetin yaratıcılık üzerine etkisi önemli ölçüde
kültürel değişkenlere bağlıdır. Ancak, araştırmalar yüksek düzeyde yaratıcı bireylerin karşıt
cins rollerini daha kolay kabul edebildiklerini ortaya koymaktadır.
2.3.7.4. Denetim Odağı: Denetim odağı kavramı,bireyin inancı ile olayların nedensellik
odağına ilişkin genelleştirilmiş beklentidir. Bir uçta elde ettikleri ödülleri kendi özellik ve
davranışlarına ilişkin algılayan içten denetimli bireyler, öteki uçta bunları kader, şans, talih
gibi dışsal etkenlere bağlayan kişiler, dıştan denetimliler yer almaktadır. Araştırmalar dıştan
denetimli insanların daha yaratıcı olduklarını ortaya koymuşlardır.
2.3.7.5. Patoloji: Yaratıcı insan biraz “çılgın” bir insandır ve ona kimse yardım edemez.
Eğer gerçekten yaratıcı ise neden rehberliğe gereksinmesi var? sorusu akla gelebilir.
Rehber öğretmenlerin de bu konuya katkıları ve yaratıcı çocukları tanımaları için ortada
görünen çok az nedenleri vardır. Bu nedenlerin başında ruh sağlığı gelmektedir. Okullar,
resmi biçimde çocukların, ergenlerin, üniversite öğrencilerinin ve yetişkinlerin ruh sağlığı ile
ilgilenirler. Öğrencilerinin ruhsal çöküntülere uğramamaları ve sağlıklı bir kişilik geliştirmesi
için çalışırlar. Yaratıcılığın söndürülmesi yaşamdan doyumun engellenmesine ve yüksek
düzeyde gerilimlere, sinirsel bozukluklara neden olmaktadır.
Yaratıcılık ne hep, ne de hiç kapsamında ele alınmalıdır. Bireyler ne her zaman, ne de
hiç yaratıcı olarak ele alınamazlar. Sağlıklı her bireyin gizilgücü olan yaratıcılık bir hastalık
değil, normalin türevidir. Yaratıcı ve yenilikçi bireyler karakterlerinin dayanıklı ve normal
boyutlarına yaslanırlar.
2.3.8. YARATICILIĞI GELİŞTİRMEK İÇİN DÖRT KURAL
1 .Düşüncelerinizi bir noktada yoğunlaştırın: Bir fikri alıp onunla birlikte yaşarsanız
gördüklerinizle büyülenirsiniz. Hangi yöne gideceğinizi iyi belirleyin ve her seferinde tek bir
fikri içeri alın.
2 .Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez. En iyi sonuçlar için projenizi bilinç altınıza
tam anlamıyla yerleştirmeniz gerektiğini unutmayın.
3 .Fikirler geldiğinde yakalamaya hazır olun. Sezgiler kısa ömürlü, gelip geçici
düşüncelerdir. Bu düşünceler kelebek gibi gelir ve çabucak uzaklaşıp giderler. İçinden gelen
sesi dinlemeyi öğrenen yaratıcı insan, not defterini ve kalemini yanından ayırmaz. Fikirler
genellikle uyanmak üzereyken ya da gece boyunca geldiği için kağıt kaleminiz yatağınızın
başucunda olsun.
4 .Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız. Bundan önceki basamaklarla işiniz bittikten
sonra artık eleyici olabilirsiniz. Şimdi bir çok fikir içinden hangilerini kullanmak istediğinize
karar verme, kalanları eleme ya da gelecekte kullanmak üzere depolama zamanıdır. Bir
saatlik yaratıcı düşünme, çok uzun süre kullanabileceğiniz fikirler üretebilir ve her fikir
yenilerini doğurur. Gerçekten de sezgi, Sonsuz’ la bağlantımızdır.14
2.4. BİLEŞENLERİ
2.4.1. UZMANLIK
Uzmanlık, bir kişinin bildiği ve işinde yapabileceği şeylerin tümünü sarmalayan bir
genişliğe sahiptir. Örneğin, bir ilaç şirketinde çalışan ve hemofili hastaları için kan pıhtısı ilacı
geliştirmeye çalışan bir bilim adamını ele alalım. Onun uzmanlığı hem bilimsel olarak
düşünme konusundaki temel yetenekleri hem de ilaç,kimya, biyoloji ve biyokimya
alanlarında sahip olduğu bilgiyi ve teknik yetenekleri kapsar. Onun uzmanlığı, sorunları
14 ADDİNGTON , s.70-71.
keşfedip çözebileceği entelektüel bir alana sahiptir. Bu alan ne kadar genişse sonuç o kadar
iyi olur.
2.4.2.YARATICI DÜŞÜNME
Yaratıcı düşünme, insanların problemlere ve çözümlere nasıl yaklaştığıyla mevcut fikirleri
yeni kombinasyonlarla bir araya getirme kapasiteleriyle ilgili bir şeydir. Bu yetenek bir miktar
kişiselliğe, o kişinin nasıl düşünüp çalıştığına bağlıdır. Çok çeşitli alanlardan bilgileri bir
araya getiriyor ve problemleri ters yüz etmeyi başarıyorsa yaratıcılığı daha da ileri
gidebilecektir. Uzmanlık ve yaratıcı düşünme kişilerin “hammaddeleri” , doğal kaynakları
olarak düşünülebilir.
2.4.3. MOTİVASYON
Motivasyon, insanların gerçekte ne yapabileceklerini belirler. Dışsal ve içsel olmak üzere iki
tür motivasyon vardır. Dışsal motivasyon, motivasyon unsuru ister sopa ister havuç olsun
kişiye dışarıdan gelir. Bir maçı kazanmaları için kulüp yöneticilerinin sporcularına para veya
ekstra pirimler vaadetmesi gibi .. İnsanların işlerine tutkuyla, coşkuyla yaklaşmalarına neden
olan ilgi – bir insanın bir işi yapmak için içinden duyduğu istek – içsel motivasyondur. İşin
kendisi motive edicidir. İnsanların ilgi, tatmin ve meydan okuma gibi içsel motivasyon
unsurlarına sahip olması, dışsal motive edici unsurlara yaratıcılıklarını daha da
artırmaktadır.
2.4.4. İHTİYACI BELİRLEME
Bir sorunu çözmeye başlamadan önce onun gerçekten ne olduğunu anlamamız gerekir.
Çünkü her zaman gerçek sorun ile ifade edilen şey aynı değildir. İhtiyacımızın ne olduğunu
tam olarak belirledikten sonra buna uygun fikirler geliştirebiliriz.15
2.5. YARATICILIĞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
2.5.1. BİREYSEL ENGELLER
2.5.1.1. Alışkanlıklar: Çoğumuzun olgun birey olarak daha az yaratıcı davranmamızın
nedeni alışkanlıklarımızın kurbanı olmamızdandır. Eğitim ve yaşantılarımızın sonucu
15 Teresa. M. AMAİBLE, “Yaratıcılık Nasıl Öldürülür ? “,Power Özel Ek, Ekim 1998
düşüncemizi katılaştıran alışkanlıklar geliştirmekteyiz. Bu da sorunlara imgesel (hayalî)
yaklaşmamızı engellemektedir.
2.5.1.2. Geçmiş Yaşantı: Yeni sorunların çözümüne ipucu aramak için hayal gücümüzü
serbest bırakarak geçmiş yaşantıların sınırı içinde düşüncelerimizi sınırlayan alışkanlıkları
söküp atmamız gerekir. Bunun için de kendimizi şartlanmış duygu ve eylemlerden
kurtarmamız gerekir.
2.5.1.3. Eğitimin Düşünce Biçimine Etkisi: Her eğitim sistemi, kendi türüne göre
yaratıcılığa engel oluşturan birincil faktörlerden birisidir. Okul eğitimi, düşünme biçimlerimiz
hatta algılarımızı şekillendirmekte; kişisel girişimi gündeme getirmek yerine geleneksel
anlayışı savunmakta, ilginin kuşaktan kuşağa geçişini ve normlara saygıyı özendirmektedir.
2.5.1.4.Kendine Güvensizlik: Kendine güvenmeme, fikirlerinin işe yaramayacağını
düşünmek yaratıcılığı önemli ölçüde etkiler.
2.5.1.5. Mükemmeli İsteme ve Uyumculuk: Yaptığı işlerde mükemmeli isteyen ve
kurallara aşırı uyum gösteren bireyler yaratıcılıklarına gem vurmaktadırlar.
2.5.1.6. Hata Yapma Ve Eleştirilme Korkusu: Büyük buluşlar birçok hatanın ardından
yapılmışlardır. Bu yüzden yaratıcılık sürecinde hata yapmaktan korkmamak, aksine
hatalardan ders çıkararak olaylara değişik açılardan yaklaşmak gerekir.
2.5.2. ÖRGÜTSEL ENGELLER
2.5.2.1. Değişmeye Direniş: Değişmeden kalmaya direnen bir yönetim, eski modellerin
baskısı ve bunlara eklenen hiyerarşinin üst düzeydekilerinin astlarına güvensizliği ve kurulu
düzene bağlılığıdır.
2.5.2.2. Bürokratik Yaklaşımlar: Baskıcı, hiyerarşi ile donatılmış, bürokratik yaklaşımlı
bir örgüt, yaratıcı bireylerin örgütten kaçmasına ya da yaratıcılıklarını iş dışında ifade
etmelerine neden olacaktır.
2.5.2.3. Önceden Ve Sürekli Özeleştiri: Eğer işgörenler denetenlerin ve birlikte
çalıştıkları kişilerin olumsuz tavırlarına maruz kalırlarsa yaratıcı düşünce kaynaklarını ve
düşüncelerini salıvermeyeceklerdir.
2.5.3. TOPLUMSAL ENGELLER
2.5.3.1. Toplumsal Değerler ve Dengeler: Yaratıcı birey topluma tam anlamda uymuş
bir birey değildir. Bulunduğu kültür ile özdeşleşmek istememekte ve onu onaylamamaktadır.
Kimi alanlarda kültür ile iyi geçinir, ne var ki kültürün tümü ile çok derin ve anlamlı biçimde
uzlaşmaya direnir. Tüm yenilikler, her zaman şaşırtıcı, güvensizlik yaratan, bazı toplumsal
dengeleri sarsan olaylardır.
2.5.3.2. İdeoloji ve İnançlar: Bir uygarlık, kendi gelişim sürecine uygun teknikler,
ideolojiler, inançlar ve dünya görüşünden oluşan veriler yelpazesine sahiptir. Bütün bunlar
da, tüm buluş ve keşif formlarını belirleyecek, onların değerlendirme ölçütlerini oluşturacak
süreçte önemli rol oynarlar. Bir toplumda, uyumculuğa değer verildiği zaman yaratıcılığa
engel hazırlanmış demektir.16
3.TÜRKİYE PERSPEKTİFİNDE DÜŞÜNME VE YARATICILIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.1. TÜRKİYE İŞLETMECİLİĞİNDE YARATICILIĞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Kültür ve yaratıcılık sözcüğü birlikte kullanıldığı zaman önyargıları, kendi toplumuna
hayranlığı (ethnocentrisizm) ve kolay tanımlamaları da peşinde getirme tehlikesini ortaya
çıkarmaktadır.
Bu nedenle yukarıdaki başlık altında incelenecek olan, yargı ve önerilere alışılmış
söylem(mitos)lerin dışında, yazarın labaratuvar çalışmalarında elde edilen test sonuçları,
yetişkinlerle yapılan çalışma ve seminer kayıtları, eğitim sisteminin çeşitli alt düzeylerinde
yapılmış bilimsel araştırma sonuçları temel alınacaktır.
Diğer kültürlere benzer biçimde, Türk kültürü de kendi içinde yaratıcı düşünceye ilişkin
yanlış söylemleri barındırmaktadır. Bu söylemler, giderek kuşaktan kuşağa aktarılmakta
yaratıcı çocuğun, gencin bireyin, yöneticinin ve tüm toplumun cesaretini kırmaktadır. Bu tür
yanlış söylemler, dayanaklarını kimi zaman yanlış biçimde oluşmuş ama süregelen
“bireysel” ve “toplumsal güvensizlik” duygusundan almaktadır. Eleştirel bakışla ele
alındığında, bilimsel araştırmalar ve incelemelere konu edildiğinde yanlış, kolay, aceleci
yargıların yerini yeni değerler almaktadır.
• Türk kültürü egemen kültürün etkisi altındadır; yaratıcı ürünler ortaya koyması mümkün
değildir.
• Yaratıcı olmak zeki olmak demektir. Bu da ancak “eğitilmiş” kişilerden başkası olamaz.
• Türk kültürü dinsel, cinsel, siyasal tabu ve yasaklarla doludur. Yaratma işlevi her alanda
Kurumsal ve uygulamalı çalışmaların beni kendi toplumumuzda yaratıcılığa ilişkin şu
gözlem ve sonuçlara götürdü :
1. Yaratıcılık bir zeka sorunu olmayıp kişilik,tutumlar, kendine güven ve anlamlı bir amaç
ile ilgilidir.
2. Yaratıcılık, açığa çıkartılabilir, geliştirilebilir. Engelleri ortadan kaldırabilir.
3. Yaratıcılığı engelleyen bireysel faktörlerin dışında, Türk toplumunda engelleyici
faktörler,
a)Yöneticiler
b)öğretmenler
c)Anne – Baba ‘lar oluşturmaktadır.
Her alandaki yaratıcı süreçlerin gelişmesi için önerebileceğim yeni değerler şunlardır.
1. Bireyler için,yaşamın anlamlı amacına ulaşacağı yolda psikolojik ve hata yapma
özgürlüğü,
2. Yöneticiler için, başkalarına duyarlı olma ve toplumsal sorumluluk,
3. Toplum için, başkalarının düşünce doğruyu arayabilme ve bireysel olana saygı
3.2. TÜRKİYE İŞLETMECİLİĞİNDE YARATICILIĞIN DEĞERİ
Çoğu örgütler kendi sıradan işgörenlerinin fikir üretme yeteneklerine yeterince değer
vermezler. Aksi durumda da bireylere fikir üretmeleri ve yaratıcı olmaları için olanak
verilmez. Bir örgüt genel olarak yaratıcı iklime sahip olmak zorundadır.
16 SUNGUR ,s. 275.
Yaratıcı iklimin genel amacı, örgütün sorunları üzerinde yaratıcı düşünceler geliştirmeyi
özendirmektir. Hiçbir düşüncenin örgütün düşüncesi olmadan engellenip bir yana atılmasına
izin vermemektir. Bunun yanında örgütün gereksediği yada gereksinme duyabileceği
konularda eğitim,kurs,vs. özendirmeleri uygulamaya koymaktır. Bu iklimi yaratmak bu
tutumu yaşatmak en üst yöneticinin görevidir. Açık bir tavırla, sorunlara ,” köklü “ ve “ yeni “
çözümlere olumlu baktıklarını göstermek zorundadırlar. Yaratıcı örgüt iklimini özgül
sorunlara doğru ve amaçlara yönlendirerek daha iyi işler yapılabilir.
Mc Gregor, örgütteki psikolojik ortamın önemini vurgulayarak, yaratıcı örgüt iklimini
oluşturacak şu temel varsayımları ortaya koymaktadır.
• İş ortamında fiziki ve zihni çabanın harcanması oyun yada dinlenme kadar doğaldır.
• Dışarıdan yönetim ve ceza ile korkutma, çabayı örgütsel amaçlara yöneltecek tek yol
değildir.
• Amaçlara bağlılık onların elde edilmesiyle ilgili ödüllere bağlıdır.
• Uygun koşullar altında, sıradan bir kişi sorumluluğu kabul etmeyi değil aramayı da
öğrenir.
• Örgütsel sorunların çözümünde nispeten büyük ölçüde imge, ustalık ve yaratıcılık
kullanma yeteneği, insanlar arasında dar değil, geniş ölçüde yaygındır.
• Çağdaş endüstri yaşantısının koşulları altında normal bir insanın yeteneklerinin sadece
bir kısmından yararlanılmaktadır.
3.3. BÜTÜNLEŞİK DEĞERLENDİRME, KATKILARI VE YARATTIĞI DEĞERLER
Rogers’a göre, küçük bir çocuğun değerlere karşı tutumunun bir özelliği değerlerinin
kaynağını kendi içinde bulmuş olmasıdır. Bir çok yetişkinin tersine küçük çocuklar neyi
sevdiklerini ya da neyi sevmediklerini çok iyi bilirler. Bu seçimin kaynağı da tümüyle kendi
içlerindedir. Kendi değerlendirme sürecinin merkezinde bulunurlar ve seçimlerini
gerçekleştirecek öğeleri yine kendi duyguları oluşturur. Ana – Babasının, kilisenin ve bu
26
konudaki en son uzmanın seçmesini istediği, reklam firmasının önerdiği seçeneklerden
Kendi öznel yaşantıları yoluyla, sözel olmayan biçimde, Bu benim için iyidir. Bu benim
için kötüdür. Bunu seviyorum ya da bunu sevmiyorum diyebilir. Bizim değerler konusundaki
sorunumuza güler ve hayretlere düşer.
Bireylerde olduğu gibi işletmelerde de değerlerin belirlenme süreci, bir çok açıdan küçük
çocuğunkine benzer,aynı anda ondan ayrılan noktaları vardır. Bu süreç, akıcı, esnek, belli
bir an üzerine kurulu hatta o anın doyurucu ve kendini gerçekleştirici olması niteliğine bağlı
bir süreçtir. Yaratıcı işletmeler kendi değerleri üzerine asılı kalmaz, onları durmadan
değiştirirler.
Değerler konusundaki genel ilkeler, ayrıntıdaki ince tepkiler kadar yararlı değildirler.
Organizasyonları ile iletişim içinde olan işletmeler, özgürlük ,kendini yönetme, çalışanlarına
duyarlılık(katılım), kendini tanıma, toplumsal sorumluluk gibi değerleri seçmeye eğilimli
görünmektedirler.17
17 SUNGUR ,s.199.
Yorumlar