HERKES YALAN SÖYLER (Mİ?)
"Yalancı insandan daha kötüsü olamaz. Hep doğruyu söylemelisin "On yaşındaki Tyler belki de milyonlarca kere annesinden aynı cümleyi duymuştu. Vazonun nasıl kırıldığı sorulduğunda bilmezlikten gelmişti; ama küçük kız kardeşi annesine, Tyler topu attığında vazoya geldiğini ve vazonun da kırıldığını söylemişti.
Aynı gün öğleden sonra, çalan telefona Tyler cevap verdi. Ailenin sürekli gittiği kilisenin papazının aradığını öğrenen anne, Tyler'a "burada olmadığımı söyle. Benden muhakkak yeni kilise kulesi için para yardımı yapmamı isteyecektir "dedi.
Spencer'in ailesi sinirden ateş püskürüyordu. “Bütün sömestr boyunca derslere devam etmedim de ne demek, Biz seni serseri ol diye mi yetiştirdik ?"diyerek Spencer'i azarlıyorlardı. Ailesi Spencer'ı iyi bir üniversiteye kayıt ettirmiş ve okul harcını yatırmıştı. Fakat Spencer'ın sene başından bu yana bir tek derse bile girmediğini öğrenmişlerdi. Spencer, ailesi ile yaptığı telefon görüşmelerinde, sınavlarından ve dönem ödevlerinden bahsediyor, hatta hocalarından dert yanıyordu. Ailesi geç de olsa Spencer'ın söylediği her şeyin uydurma olduğunu anlamıştı. Öğrenci dekan yardımcısı ile bir görüşme yapan Spencer'ın ailesi, çocuklarının neden böyle davrandığını kesinlikle anlayamadıklarını ifade ettiler ve "Spencer'dan beklentilerimiz hep fazlaydı; ama o da şimdiye kadar bizim yüzümüzü hiç kara çıkarmamıştı. “diye eklediler.
Yalan İkilemi
Tyler'ın annesi, bir yandan yalan söylemekten daha kötü bir şey olmayacağını söylerken, diğer yandan papaza yalan söylemesi için Tyler'ı kullanır. Spencer'ın ailesi yalan söylediği için Spencer'a kızar. Oysa Spencer onlara sadece duymak istedikleri şeyleri söylemiştir.
Enerjimizi anlık sorunları çözümlemeye çalışarak tüketiriz. “Acaba dün gece, gerçekten geç vakitlere kadar çalıştı mı?" "Bu reklama inanmalımıyım, yoksa beni oltaya mı düşürmeye çalışıyorlar." "Araba acaba satıcının söylediği gibi sorunsuz bir araba mı?" İnsanlar bir yandan bilgi alışverişinde bulunurken, diğer yandan bu bilgilerin doğruluğunu değerlendirmek zorunluluğu hissederler.
Herkes Yalan Söyler
Amerikalılar arasında yapılan bir ankette; insanların en çok duyguları, gelir seviyeleri, işleri, cinsel hayatları ve yaşları ile ilgili konularda yalan söyledikleri yazmaktadır. Yalanın günlük hayatımızdaki önemini anlayabilmek için öncelikle değişik durum ve konumlarda söylenebilecek yalanlara bir göz atmakta yarar vardır.
İşyerlerinde Söylenen Yalanlar
İş arayanlar, mezun oldukları okuldan tutunda kaç yıl nerelerde çalıştıklarına kadar çeşitli yalanlar söylemektedirler. Erkeklerin söyledikleri tipik yalan, üniversite yıllarında futbol oynadıklarıdır. Kadınlar ise hep kızlar grubunun lideri olduklarını öne sürerler.
Çalışanlar arasında yalan oldukça yaygındır ve birtakım çıkar çetelerinin işine geldiği için destek dahi görmektedir. Bazen de yalan, her şeyi olduğundan daha karmaşık hale getiren denetçilere rapor verirken kullanılan bir sorun çözme yöntemidir.
İyi idarecilerin çalışanları üretken kılmak için hile ve yalan ile karışık birtakım yöntemler geliştirdiklerini saptamıştır. Çalışanlara ilerlemelerini sağlayacak olanaklar ile ilgili yalanlar atmak, yüklerinin çok ağır olmasından yakınan çalışanları yakında her şeyin düzeleceği konusunda kandırmak, tiyatral yetenekler kullanarak aşırı kızgın rolü oynamak, çeşitli kinayelerle çalışanları birbirine düşürmek ve ispiyoncuları kullanarak çalışanlar ile ilgili bilgiler toplamak idarecilerin en çok başvurdukları hilelerdir.
İdareciler ve çalışanlar birbirlerine bir muhalif olmaya başlarlarsa yalan, sıkıştıkları her an kullandıkları bir yöntem haline gelir. Kuşkusuz doğrunun daha az ifade edilmeye başlaması, o kuruluşun görevlerini tam anlamıyla yerine getirmesini de etkileyecektir.
Reklamcıların Söyledikleri Yalanlar
ABD'nin önde gelen reklam dergilerinden birinde şu sözlerle başlayan bir makale vardır ; "1991 yılında pazarlama ve gerçek kavramları artık tezat iki kavram haline geldi" Makalenin yazarı Fara Warner, reklamcıların ürünleri dürüstçe, gerçek yönleri ile sunmak yerine, Pinokyo kompleksine kapılıp gerçek dışı, ahlaksız ve sahte iddialarla piyasaya sürdüklerini iddia etmektedir.
Belirli bir ürüne ihtiyaç duyan tüketici, bilgi edinmek için reklamlardan faydalanmak ister. Halbuki çok az reklam ürün ile ilgili gerçek bilgi verir. Gerçek dışı olduğunu her haliyle belli eden simgeler, abartı ve "oltayı at ve tuzağa düşür “gibi teknikler kullanarak sanki o ürünü alırsa tüketici ihya olacakmış havası yaratılıp, tüketici tavlanmaya çalışılır. Şimdi kısaca bu tekniklere bir göz atalım:
-Gerçek Dışı Simgeler Kullanma
Esasen gerçek dışı simgeler kullanan reklamlar, genellikle daha alt tabaka tüketici gruplarına yöneliktir. Bu tür reklamlara resimli gazetelerde sıkça rastlanır.
-Abartma
Reklamlar da ürünün yaratacağı etkiler oldukça abartılır. On yıl öncesinin bir karikatürünü hatırlıyorum. Karikatürde, üç tane hamburgerci olan bir cadde çizilmiştir. Birincisinin tabelasında "Amerika'nın en iyi hamburgerleri burada satılır. "İkincisinin tabelasında "Dünyanın en iyi hamburgerleri burada satılır" yazıyordu. Üçüncü dükkân da ise diğerlerine göre daha alçak gönüllü bir tabela vardı: “Bu caddenin en iyi hamburgerlerini burada bulabilirsiniz. "Üstünlük belirten sıfatların hâkim olduğu reklamların, yalan bilgi verip vermediğini belirlemek gerçek dışı simgelerin kullanıldığı reklamlarınkine göre daha zordur.
Şişirme tekniğinde, ürünün reklamı edebi sözcükler kullanılarak değil ima edilerek yapılır; “Bir şişe Pepsi ya da Coca Cola içeni kimse yenemez. “gibi.
Yapılan araştırmalar şişirme tekniğinin tüketiciyi etkilemekte oldukça başarılı olduğunu ortaya koymaktadır. Tüketici ürünü alıp denedikten sonra ileri sürülen özellikler doğru çıkmasa da şişirme tekniğinin kullanıldığı reklama inanmaya ihtiyaçları vardır. Bu yüzden de kendilerini ürünün mükemmel olduğu konusunda kandırırlar.
-Oltayı At Ve Tuzağa Düşür
Oltayı at ve tuzağa düşür tekniğinin iki farklı türü vardır: Belirlenmiş bir fiyat üzerinden elektrik süpürgesi reklamı yapmaktadır. Potansiyel tüketici mağazaya geldiğinde tüketiciye reklamda belirtilen fiyatın bir önceki modelin fiyatı olduğu, biraz daha fazla para ödenerek daha iyi bir model alabilecekleri söylenir. Ya da reklamı yapılan ürünün bittiği, fakat diğer modellerin tabii ki fiyat farkını ödeyerek satın alınabileceği söylenir.
-Çağrıştırma
En sinsi ve hain reklam hilesidir. Tüketici reklamı yapılan ürünü alırsa kazancının büyük olacağına inandırılır. Aynen bazı tüketicinin romantizmi çağrıştırıyor iddiasıyla gemi yolculuğu yapmaya ikna edilmesi gibi. Sözlü olmayan ipuçları çoğu zaman kelimelerden daha etkilidir. Reklamlarda kullanılan sözlü olmayan simgelere en güzel iki örnek resim ve müziktir. Mitchel ve Olson, küçük bir kedi yavrusunun yanında duran pamuk paketinin yumuşaklığı çağrıştırdığını vurgular. Çağrışım tekniğinde görselliğin kelimelerden daha başarılı olduğu üzerinde durulur. Müzikte aynen resim gibi insanlarda değişik şeyler çağrıştırmak için kullanılır. Örneğin, bira reklamında ortamın rahatlığını ve huzur dolu olmasını vurgulamak için müzikten yararlanılır. Ayrıca, sözlü olmayan mesajlar yoluyla, gerçek dışı imajlar oluşturularak reklamlar etkili hale getirilebilir.
-Yalan Psikolojisi Geliştirmek
Bazı kişiler doğruyu söylemek işlerine geleceği zaman bile yalan söylemeden duramazlar. Bazıları da özlerinde iyi niyetli olmalarına rağmen yalan söylerler. Beynin bazı fonksiyonlarının eksik olmasının bunlara yol açtığı kanıtlanmıştır. Yalanın en yaygın olanı kişinin kendine yalan söylemesi yani kendini kandırmasıdır. Neden insan kendine yalan söyler? Bu oldukça tuhaf değil mi? Esasında insanın başkalarına ve kendine yalan söylemesi arasında çok büyük bir benzerlik vardır.
Genetik ve patolojik faktörler, beynin yapısı ve fonksiyonları yalanın çeşidini belirler. Tıbbi ve nörolojik veriler beynin fonksiyonunu tam olarak yerine getirmemesinin sonucu olarak. İnsanlarda yalan söyleme patoloji-sinin oluştuğunu ortaya koymaktadır.
Beynin yapısının bilgi üretimin etkilediği ve bireylerde yalan söyleme patolojisi oluşturduğu doğrudur. Fakat herkesin yalan söylediği de yadsınamaz bir gerçektir. Kişinin psikolojik gelişim süreci kişinin kendisi ve diğer insanlarla nasıl iletişim kurduğuyla ilgilidir. Kişi büyüdükçe başarılı bir şekilde yalan söyleme becerilerini kazanır, ne zaman ve nerede nasıl yalan söyleyeceğini öğrenir. Yalan, birey olmanın temel özelliğidir.
İnsanların neden yalan söyledikleri araştırılırsa, yalan söylemenin birçok nedeninin olduğu ortaya çıkar. İhtiras, istediğini elde etmek, sadist arzular, başkalarını hırpalamak bunlardan birkaçıdır. Başkalarına yalan söylemek insanın kendini kandırmasını da kolaylaştırmaktadır. Esasında insan kendini kandırmak için başkalarına yalan söylemekle yetinmeyip, karşıdaki kişinin de yalan söylemesi için ortam hazırlarlar. Böylece, kendilerini yüzde yüz kandırma yolunda adım atmış olurlar.
Kişi kendini kandırırken son derece kişisel metotlar izler. Bu klinik boyutta kişilik bozukluğu ile ilgilidir. Psikanalizde, histeriklerin baskı uygulayarak istediğini elde etmeye çalıştığı, obsesiflerin (belirli şeyleri takıntı yapmış insanlar) ise özerk olmak ve her şeyi kontrol altında tutmak için yalana başvurdukları ileri sürülür. Alkol ve uyuşturucu bağımlıları yalan söylemekte ustadırlar. Alışkanlıklarını örtbas etmek ve kendilerini kandırmak için sürekli yalan söylerler.
-ÖZET
Yalan söylemek, başkalarını ve kendimizi kandırmak, sosyal ilişkilerimizi, hatta yaşamımızı yönlendirmektedir. Yalan, toplumsal açıdan çelişkili mesajlar verebilir. Çocuklarımıza nasıl daha iyi yalan söylendiğini öğretir, yalanı kusur olarak görmemize rağmen, insanlara yalan söylemeleri için uygun ortam hazırlarız. Yalan psikolojisinin gelişim sürecini anlayabilmek için, söylenen yalanların biyolojik, fiziksel ve toplumsal etkileri göz önünde bulundurulmalıdır.
YALANIN TANIMI
Yalanın dili oldukça ağdalı ve karmaşıktır. Yalan bazen bilinçli, bazen bilinçsiz çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Bu bölümde yalanın çeşitli tariflerine göz atacağız.
Yalan Söylemek: Başkalarını Kandırmak
Webster Collagıate Sözlüğü, yalan söylemeyi;
1) Konuşmacının kandırmak niyetiyle gerçek olmayan bir şey ortaya atması,
2) Kişinin yanlış yönlendirilmesi olarak tanımlamaktadır. Yaygın şekilde kullanılan bu tarif, iki temel unsur içermektedir: Birincisi yalanı söyleyenin konunun doğru olmadığını bilmesi, ikincisi yalanı söyleyenin niyetidir. İlginç olan bu tarife kelimelerin değil, niyetin ön plana çıkmasıdır.
Yukarıdaki tariften de anlaşılacağı gibi ortaya çelişkili durumlar çıkabilir. Kişi bir yandan doğruyu söylerken diğer yandan içinden yalan söyleme niyeti geçiyor olabilir. Örneğin; bir sekreter işe otuz dakika geç kalmasının nedeni olarak, patronuna karayolunda kaza olduğunu söyler. Ortada böyle bir gerçek vardır. Fakat sekreter bu gerçeği çarpıtarak, kendine uydurarak ifade etmiştir. Esasında kaza karayolunun diğer tarafında ol-muş ve sekreterin sadece bir iki dakika geç kalmasına neden olmuştur. Böylece sekreter gerçeği çarpıtarak karşısında ki kişiyi başarılı bir şekilde kandırmıştır.
Yalan Ölçeği
Yalanlar, karmaşıklık ve inceliklerine göre birbirlerinden ayrılırlar. Leekan yalanı üç boyutta inceler: Birinci boyutta kişi, karşısındakinin düşüncelerini etkileme niyetinden uzaktır. Sadece karşısındaki kişinin davranışlarını yönlendirmeyi hedefler. Leekan bu boyutta daha çok cezadan kaçmak isteyen suçsuz olduğunu söyleyerek ödül almayı hedefleyen çocukların yalan söylediklerini belirler. Böyle yalanlar genellikle başarısızlıkla sonuçlanır.
İkinci boyutta, yalanı söyleyen kişi karşısındakinin fikirlerinden haberdardır. Karşısındaki kişinin fikirlerini etkileyeceğinin farkındadır. Yalana maruz kalan kişi ise gelecekte fikirlerinin bilgi dağarcığına yeni ekledikleri ile nasıl etkileşeceğini düşünür ve kararının verir. Bu boyuttaki yalancılar birinci boyuta göre çok daha iyi yalan söyleyebilirler.
Üçüncü boyutta, yalanı söyleyen kişi karşısındakinin fikirlerin değiştirebilirken, aynı zamanda yalana maruz kalan kişide yalanı söyleyen kişinin fikirlerini değerlendirmeye çalışır. Becerikli bir yalancı karşısındakinin vücut dilini çok iyi bilmektedir. Eğer herhangi bir güvensizlik duygusu sezerse davranışlarını daha samimi ve güvenilir bir kılıfa sokarak ikna sanatını kullanmaya devam eder.
Yalanların Sınıflandırılması
Yalan ıle aynı anlama gelen yüzlerce kelimenin olması yalanın sınıflandırılmasının gereğini gözler önüne sermektedir. Bazı yazarları, yalanı söyleyenin patalojisini, yalanın hedefini ve içeriğini göz önünde bulundurarak sınıflandırmışlardır.
Yalanın Çeşidi Neden Söylendiği
Faydalı yalanlar İlişkilerimizin iyiliği için
Histerik yalanlar İlgi toplamak için
Savunma için söylenen yalanlar Kendimizi zor durumdan kurtarmak için
Telafi etmek için söylenen yalanlar Başkalarını etkilemek için
Kötülük için söylenen yalanlar Kişisel çıkarlar elde etmek için
Dedikodu için söylenen yalanlar Abartarak laf yaymak için
İmalı yalanlar Yarı doğru ile yanlış yönlendirme yapmak için
Aşka gelip söylenen yalanlar Başkalarının çıkarlarını gözetmek için
Patolojik yalanlar Kendimizi ve başkalarını hırpalamak için
Yalan çeşitleri
Aşağıdaki terimler yalanı çeşitlemek bağlamında oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır.
Beyaz Yalanlar
Karşımızdaki insanlarla ilişkilerimizi iyi tutmak için, tasarlamadan o anda söylediğimiz yalanlardır örneğin:
*Partiden çok hoşlandım. Beni davet ettiğin için teşekkürler.(Aslında parti çok sıkıcı geçmiştir ve nezaket icabı kabul edilmiştir)
Beyaz yalanlar genellikle kandırmak niyetiyle değil de sosyal ilişkilerimizi iyi tutmak için söylenen yalanlardır. Çoğu zaman karşımızdaki kişiyi övmek için söylenir mesela ilk örnekteki gibi bir durumda sadece "Bizi partinize çağırmakla gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz" denebilirdi.
Muziplik İçin Söylenen Yalanlar
Bu tür yalanlar karşımızdaki kişiyi eğlendirmek güldürmek için söylenirler. Fazlasıyla abartı içerirler:
*"Canım, partiye geldiğim için ne kadar mutluyum anlatamam davetini aldığımda tatildeydim tatilimi yarıda kesip hemen partine koştum.(Bu cümle yan komşusu tarafından bir aksam üstü bahçede mangala davet edilen biri, tarafından söylenmiştir.)
Başkalarını Korumak İçin Söylenen Yalanlar
Başkalarının çıkarlarını gözetmek sonradan üzülmeyi önlemek ve kendi benlik saygımızı garantiye almak için söylenen yalanlardır.
*"Bunun size acı verdiğini biliyorum, ama unutmayın ki cennette birlikte olacaksınız. "(Bu cümle, hastane rahibi tarafından aşırı dozda kokain almaktan ölen kızlarının arkasından ağlayan anne, babaya söylenmiştir)
Savunma İçin Söylenen Yalanlar
Kendimizi ve yeri geldiğinde diğer insanları korumak, saldırı ve cezaya karşı önlem almak, kendi benlik saygımızı kaybetmemek için söylenen yalanlardır:
*”Ne oldu anlayamadım. Bilgisayar birdenbire tuhaf sesler çıkarmaya başladı” (kazara bilgisayardan çok önemli bir dosyayı silen sekreter tarafından patrona söylenmiştir.)
Kırıcı Yalanlar
Karşımızdaki kişiyi üzmek, kırmak ve kendimize avantaj sağlamak için söylenen yalanlardır.
*”Öyle bayağı bir herifti ki, bana bir yemek bile ısmarlamadı.”(Bir kadın tarafından, kendisini bir kere çıktıktan sonra bir daha aramayan erkeğin arkasından söylenmiştir.
Patolojik Yalanlar
Kişi doğruyu söylemek kendisi için daha avantajlı olsa da yalan söyler. Önceden düşünmeden, o anda öylesine söylenen yalanlardır. Diğer bir deyişle, söyleyen kişinin gelişimine ve yaşamına zarar veren, onu zor duruma sokan yalanları, patolojik yalanlar olarak adlandırabiliriz.
Yanılgı Fantezisi
Patolojik yalanın bir başka türüdür. Yalancı, hem geçmişi, hem bugünü hem de geleceği içine alan hikâyeler uydurur. Önce hikâyeler inandırıcı gelir fakat zaman geçtikçe tutarsızlıklar ortaya çıkar ve hikâyeler niteliklerini kaybederler. Bazen, hikâyelerin uydurma olduğunu belirlemek oldukça güçtür. Çünkü fantezi ve gerçeğin usta bir birleşimidirler. Hikâyeler gerçekmiş gibi anlatılır. Anlatan kişinin duygusal boyutu eğer hikâyenin içeriği ile uyuşuyorsa, hikâye daha da inandırıcı görünür. öneğin; yanılgı fantezisi geliştiren kişi nişanlısı ve nişanlısını iki çocuğunun ölümüne yol açan trafik kazasını gözleri yaşlar içinde anlatabilir. Daha sonra tüm hikâyenin bir hayal ürünü olduğu ortaya çıkmıştır. Uydurdukları yalanlar yüzlerine vurulduğunda, yanılgı fantezisi geliştirenler doğruyu söylemediklerini kolaylıkla ifade ederler. Böylece, psikolojik bir rahatsızlıkları olmadığı imajını vermeye çalışırlar. Oysa açıklama getirirken bile yeni hikâyeler uydurmaya başlarlar Bu insanların ağzından doğru tek bir cümle duymak deveye hendek atlatmaktan daha zordur.
Sözel Olmayan Yalanlar
İletişim sözcüklerle kısıtlı değildir. İnsanlar, duygularını göstererek ya da saklayarak, jest ve mimiklerini kullanarak iletişim kurabilirler. Nasıl karşımızdakileri kandırmak için sözcükler kullanabiliyorsak, sözel olmayan iletişimi de aynı amaca yönelik kullanabiliriz. Yalan söylemede beceri kazanmış olanlar, jest ve mimiklerini kontrol altında tutmada oldukça başarılıdırlar. Örneğin, attığı her top diğer takım tarafından karşılanan beysbol oyuncusu, çalıştırıcı tarafından oyun dışına alınır. Oyuncu, sahayı terkelerken top attığı kolunu ovmaktadır. Burada verilen sözel olmayan mesaj “Ben kötü bir top atıcı değilim. Sadece bugün kolum biraz fazla ağrıyor.”dur. Fiziksel bir ağrı çekiyormuş gibi göstermek, karşımızdaki kişileri kandırmak için sözel olmayan iletişimin kullanılmasına bir örnektir.
Sözel olmayan iletişimi dört teknik ile açıklayabiliriz:
Azımsama, Yüceltme, Tarafsız kalma ve Yerine kullanma.
Azımsama
İnsanın çok güçlü ve yaşanan bir duygusallığı sanki önemsizmiş gibi gösterme eğilimidir. Örneğin bir cerrahın, ameliyat sonrası gittikçe kötüye giden bir hastası nedeni ile oldukça düşünceli ve kaygılı olmasına rağmen kendisini ailesine sakin ve soğukkanlı göstermeye çalışması gibi.
Yüceltme
Karşımızdaki kişiyi etkilemek için, duygularımız en aşırı haliyle yansıtmaktır. Çocuklar, düştükleri zaman daha fazla ilgi toplamak için bağıra bağıra ağlarlar.
Tarafsız Kalma
Hiç renk vermeyen bir yüz ifadesi ile (poker oyuncuları) olaylara tepkisiz kalma bu tekniğe girer. Psikanalizciler ve diğer psikologlar hastalara ön yargısız yaklaştıklarını göstermek için böyle bir ifade takınırlar.
Yerine Kullanma
İnsanların duygularını saklamak için kullandıkları diğer bir tekniktir. Negatif bir duygu taşınmasına rağmen hoşnutmuş gibi bir yüz ifadesi takınmaktır. Örneğin bir işçi hak etmediğini bildiği halde patronunun eleştirilerini gülümseyerek dinlemek zorunda kalabilir.
Kişinin Kendini Kandırması: Kişinin Kendisine Yalan Söylemesi
İlk bakışta insanın kendini kandırması gibi bir terim oldukça tuhaf görünür. Hâlbuki kendini kandırmak dilimize oldukça yerleşmiş bir kavramdır. (Lütfen kendini kandırma, Buna kalpten inanıyor musun?)
Şu andan Washington Üniversitesinde psikolog olarak çalışan Dr.Anthony GREENWALD, insan beyninin toptan benlik geliştirdiğini belirtmiştir. Bilgi akışı beyin tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Bununla, GREENWALD, insanların benmerkezci bir bilişsel eğilim gösterdiklerini uygular. Böylece çoğunlukla iyi şeylerden kendine paye çıkarırken, kötü şeylerden uzak durur. Bu yüzden olsa gerek yeni ve değişik bilgilere karşı hep direniriz. Buna bilişsel tutuculukta denebilir. GREENWALD, kendini kandırma mekanizmasının, bilgilerin düzenlenmesi, amaçlanan hedeflere ulaşılması ve sürekli akış gösteren, ikilem yaratan çelişkili bilgilerden uzak durulmasına yardımcı olduğuna da açıklık getirir.
Bilinç Dışı Kavramı
Kendini kandırma kavramını anlayabilmek için, bilinçsizce oluşan zihinsel faaliyetleri tüm hatları ile dikkate almamız gerekir. İnsanın kendini kandırması için, beyninde, birbiri ile ilişkili ama çelişkili en az iki fikrin olması gerekir. Kendini kandırma, çelişkili bir fikri bir yandan değerlendirirken bir yandan da kabullenme sürecinde ortaya çıkar. İnsanlar, benimsedikleri ve savundukları bir fikri başka bir zaman ve koşulda beğenmeyebilirler. Bu yüzden, ruhsal denge sağlanınca kendini kandırma gerçekleşir.
Savunma Mekanizmaları
Kaygıyı azaltmak ya da kaygıdan uzak durmak için kişilerin yaptıkları bazı tipik davranışları ilk olarak Ana Freud savunma mekanizmaları olarak betimlemiştir.
Her bir savunma mekanizması kişinin kendini kandırma sürecini destekler. Savunma mekanizmaları kendimizi aptal yerine koymamıza neden olurlar.
Aşağıda, Örneklerle tek tek betimlenecek olan savunma mekanizmaları çok yaygın olduklarından teorik bilgi gerektirmezler.
İnkâr Etme
Gerçeğin ve doğrunun reddedilmesidir. Hastalık belirtilerini bir türlü kabul etmek istemeyen insanlar buna örnek olarak verilebilir.
Dış Etkenleri Suçlama
Dış dünyanın gerçekleri ile ilgili sanrılar geliştirmektir. İç dünyamızın ihtiyaçları gerçeği altüst eder. Çapkınlığından suçluluk duyan bir adamın bunu karısının kendisine kötü davranmasına bağlaması buna örnek olarak verilebilir.
Çarpıtma
Kişinin, iç dünyasının ihtiyaçlarını karşılamak için dış dünyanın gerçeğini kendine göre şekillendirmesidir.
Oldukça dinine bağlı birisi, Tanrının onu hastalıklara karşı koruyacağına inanarak hiç ilaç almadan lenf bezi kanserini yeneceğine dair umut taşıyabilir.
Yansıtma
Kişinin kendi düşünce ve duygularını bir başkasına atfetmesi ya da yansıtmasıdır. Kocasını sinirli olmakla suçlayan bir kadın esasında kendi sinirlidir, âmâ duygularını adlandıramadığı için yansıtma yapmıştır.
Davranışa Vurma
Kaygı ya da içten gelen dürtüler sonucu ortaya çıkar. Saldırgan ya da depresif birinin uyuşturucu bağımlısı olup çıkması ya da kendine zarar vermesi, örneğin bileklerini kesmesi.
Pasif saldırganlık
Kişinin saldırganlığı kendisine yöneltmesidir. Pasif saldırganlık sergileyen kişi başkalarına kendilerini suçlu hissettirmek için kendi kendisini incitebilir. Aşırı zeki olmasına rağmen ailesinin sürekli başarısına odaklanmasından sıkılan bir gencin tüm sınavlarından kalması gibi.
Şizoid Fantezi
Dış dünyanın problemlerini inkâr etme ve kaçma politikasıdır. Genç yetişkin bir delikanlı, sınırsız maceralar ve fanteziler yaşayan bir asker olduğunu hayal ettiği kendi fantezi dünyasını yaratmıştır.
Karşıt Tepki Geliştirme
Kabul edilemeyecek nitelikte olan güdü, istek ve korkuların zıttı olan duygular ve davranışlar geliştirmektir. Yüksekten korkan birinin paraşütle atlama sporunu yapmaya karar vermesi gibi.
Umut Besleme
Gelecekte olması mümkün ruhsal rahatsızlıklara karşı gerçekçi planlar geliştirmektir. Tıp ya da hukuk öğrencisi çalışmak için saatlerini tüketir, çünkü çalışmasının ödülünü gelecekte alacağı umudunu beslemektedir.
Yüceltme
Güdü sel dürtülerin, toplum tarafından kabulünü sağlamak için yontulması, şekle sokulmasıdır. Genç yetişkin erkeklerin, enerji ve saldırganlıklarını, toplumda kabul görmeleri için spora katalize edilmesi gibi.
Dalga Geçme
Kişinin kendine gülebilme, kendisi ile dalga geçme kabiliyetini betimler. Alaydan farklılığı ise diğer insanlara karşı sadistçe saldırı içermemesidir. Şaka yapmak insanlarla ilişkiyi kuvvetlendirir. Böylece birey sosyal toplumsal yapıdan aldığı destekle daha güçlenebilir.
Savunma Mekanizmalarının Yalanla İlişkisi
Vaillant, insanların savunma mekanizmaların değerlendirmeye tabi tutmaları ve hayata geçirebilmelerini sağlayacak geleceğe yönelik bir çalışma ortaya koymuştur. Savunma mekanizmalarını en iyi hayata geçirebilen kişiler, ya olgun ya da nevrofik kişilerdir.
Savunma mekanizmaları dikkatli bir şekilde incelenecek olursa, Vaillant tarafından geliştirilen olgunluk çizelgesindeki aşamaların kişinin kendini kandırması ile paralel gittiği göze çarpar.
Savunma Mekanizmaları Aşama Çizelgesi
1.Aşama:Narsisizm 3.Aşama:Nevrotik 4.Aşama:Olgunluk
İnkar Bellek Çözülmesi Başkalarını düşünme
Başkalarını Suçlama Yer Değiştirme Umut besleme
Çarpıtma Ussallaştırma Yüceltme
Ayrımlaştırma İçinde Tutma
2.Aşama:Toyluk Mantığa Bürünme Kendinle dalga geçme
Yansıtma Karşıt Tepki Geliştirme
Davranışa vurma Baskılama
Kuruntuya Kapılma
Pasif Saldırganlık
Şizoid Fantezi
Birinci aşamada, gerçek çarpıtılmakta ve inkâr edilmektedir. Bu aşamada kendini kandırma o kadar fazladır ki kişi gerçeğin bile ne kadar gerçek olduğunu test eder. İkinci aşamada, kişi, düşüncelerin ve duyguların bu uyumsuzluk neticesinde mi yoksa reddedilip başkalarına yansıtılmasından mı oluştuğunun farkında bile değildir. Üçüncü aşamada, kendini kandırma zihinsel davranışların bir kılıfa sokulmaya çalışması ile ortaya çıkar. Kişinin duygu ve düşüncelerinin farkındalığına varmasında artış gözlenir. Dördüncü aşamada ortaya çıkan kendini kandırma ise daha kontrollü olup kolaylıkla yaşama aktarılabilir.
Sağlıklı bir ruhsal yapı için kişinin bir dereceye kadar kendini kandırması gerekebilir. Her şeyin ötesinde, kişinin, gerçeğin gerçekçiliğini gözden geçirecek dereceye kadar kendini kandırması oldukça tehlikelidir.
(ÇEVİRİ)
Yorumlar