İNTİHAR
TANIMI:
İntiharın tanımını yapmak aslında pek basit değildir. Kimilerine göre intihar, kendini öldüren insanın eylemidir. Bu anıma göre kaza ile zehir içen insanın ölümü de intihardır. Durkheim bu tanıma bir koşul koymuştur.Ölüme götüreceğini bilerek, girişilen olumsuz bir eylemin doğrudan doğruya yada dolaylı olarak meydana getirdiği ölüme intihar denir.
Delmast’a bu tanımı oldukça geniş bulmuş ve cambazların, tehlikeli inişler yapan pilotların, cesur savaşçıların ölümleri de bu tanıma göre intihar sayılır. Delmas intiharı; aklı başında bir insanın yaşamakla ölüm arasında bir seçim yapabileceği halde, her türlü ahlak baskısı dışında ölümü seçip kendisini öldürmesidir, olarak tanımlamıştır,
Durkheim öz kıyımı tümden toplumsal bir olgu olarak görür, ve her toplumda kolektif bir öz kıyım eğilimi bulunduğunu savunur. Toplumsal yapıdaki değişikliklerin intihar oranını artırdığı, bireyin toplumla bütünleşmesinin ise bu oranın azalmasına neden olduğunu savunur. Bireylerin topluma ait oldukları doygusu, o toplumun bir bireyi olduklarını duyumsamaları, ait oldukları toplumda gerekli desteği bulabilecekleri inancı, güçsüz zamanlarında toplum tarafından desteklenebilecekleri ve yalnız bırakılmayacakları düşüncesi onları yalnızlıktan ve çaresizlikten kurtarır ve öz kıyımı engelleyici bir etken yaratır. Tüm bunlar da aslında Durkheim’in bireylerin toplumla bütünleştikleri oranda öz kıyımların engellendiği savını desteklemektedir. Ancak Durkheim öz kıyımı tümüyle toplumsal olarak açıklamış ve dinamik güçleri önemsememiştir. Freud ise tam tersine öz kıyımı, dinamik güçlere dayandırmıştır. Günümüzde ise hem bireysel hem de toplumsal dinamik güçlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
İntihar ölüm problemini hatırlatmakta aynı zamanda insanın kendini yok etme yolu her zaman açık olsa bile hayata bağlandığını da hatırlatır. Ölüm de hayat kadar doğal karşılanabilir. İntihar da hayatın bir yönüdür, ve ürkmeden ele alınabilmelidir. İntihar, insanın ölüm ve yaşam fikrini bu her iki olanağı birden koruyabilmesi demektir. İntiharın anlamı herkese ve her kültüre göre değişiklik gösterebilir. Bazı kültürlerde intihar bir ilerleme, bir idealdir. Gerçekleşmesi sonsuz sükuna kavuşma, bazı kültürlere göre ise bir gerileme bir çözülme yok olup gitmektir.
Potansiyel halindeki intiharlarda, yani kendisini daha açığa vurmamış olan açıktan açığa aksiyon haline geçmemiş intihar niyetleri üzerinde önleyici etkiler yapmak mümkündür. (Odağ-İntihar; Psikiyatrik Ansiklopedi;)
ÖZKIYIM DÜŞÜNCELERİ:
“Kendimi öldürmeyi düşünüyorum” özgün bir özkıyım düşüncesidir. Normal insanlarda yaşamdan bıkılabilir yaşamayı istemesidir. Kısa bir süre için kendilerine kıymayı düşünebilirler. Belli durumlarda yaşamayı istememek, yaşamaktan bıktığını söylemek, dolaylı yollardan ölümü düşünmek bir hastalığın ya da özkıyım girişiminin bir belirtisi değildir. Bunlar kısa süreli ve geçicidir, hafiftirler, istenç ile uzaklaştırılabilirler. Özkıyım düşünceleri ise uzun süre kaybolmaz, inatçı ve şiddetlidirler.
- Özkıyım düşünceleri her şeyden önce yaklaşan bir tehlikenin habercileridir. Özellikle kişilerin bu düşündüklerini atamadıklarını söylemeleri hemen bir görüşme yapılmasını zorunlu kılar. Görüşme, özkıyım düşüncelerinden korkmuş kişi için önemlidir. Görüşme, uzmanın hastayı anlaması, onun yanında olduğunu belli etmesi içinde gereklidir. Özkıyım düşüncelerine korku, ümitsizlik ve yalnızlık duygularının eşlik etmesi büyük bir tehlikenin habercisidir.
- Özkıyım düşünceleri birden bire ya da yavaş yavaş ortaya çıkabilir. Yavaş yavaş gelişenlerin giderek şiddetlerini artırdıkları izlenir. İlk evrede kişi kendini öldürmeyi belirli belirsiz düşünür. Buna korku ve huzursuzluk eklenir. Kişi ilaç alarak ya da arabasıyla kaza yaparak kendini öldüreceğinden korkar. Bu evreyi plan yapma dönemi izler. Artık kişi kendisini nasıl öldüreceğinin planlarını yapmaktadır. Korku kaybolmuştur. Plan yapma aşamasındaki korkusuzluk ve ilgisizlik büyük bir tehlikenin habercisidir. Genellikle bu tanımların ardından özkıyım girişimleri gelir.
Özkıyım eyleminde bulunan kişilerde ölümün acı yanlarının algılandığı pek görülmez. Ölümün korkutucu ve uzaklaştırıcı yanları artık kendisini ve başkasını algılayamayacağı bir şeyi, sevemeyeceği, haz alamayacağı, her şeyin kaybolacağı, toprak altına gidip, çürüyeceği düşünceleri kişide yoktur. Ölümün dinginlik getirici, acıları dindirici, sorunları çözücü ve korkuları ortadan kaldırıcı nitelikleri düşünülür. Ölümün böyle tek yönlü ve bir kurtarıcı gibi algılanışı özkıyım riskini artırır.
Genellikle özkıyım eyleminin başlama yaşı 8’dir. Bu yaştan önce özkıyım girişimine rastlanmamıştır. Bunun nedeni çocuklar 5 yaşına kadar ölümü geriye dönüşlü olarak tasarlarlar. Ölüm bir yere gitme olarak algılanır. 6-7 yaşlarında ölüm tasarımları gelişse bile ölüm yine başkalarına ait, kendileri ile ilişkisi olmayan bir olgudur. 8 yaşına doğru ölümün geriye dönülmez bir olay olmadığını çocuk algılamaya başlar. Ciddi bunalım içindeki çocuk ölümü sıkıntı ve acının bitirici, zevk veren hoş bir durumun ortaya çıkışı biçiminde algılanması, çocukların özkıyım girişimini kolaylaştırır. 12-14 yaşlarında ölüm tasarımları erişkinlerin ölümden anladığı nitelikleri kazanır. Borderline kişilik bozukluklarında ve gençlerde özkıyım düşünceleri, özkıyım girişimlerinden daha çoktur. Yaşamın anlamı ergenlik dönemindeki gençlerin çok tartıştığı konulardan biridir. Özkıyım bu tartışma ortamında kolaylıkla ortaya çıkabilir. Dönemin çok önemli iki niteliği olan atılganlık ve taşkınlık özkıyım girişimini tehlikeli bir eyleme dönüştürebilir. Ergenlik döneminde akran grubunun önemi çok büyüktür. Kişinin yaşıtları ve onlarla kurdukları ilişkilerin önemi de o oranda önem kazanır. Bu süreçte genç, anne ve babadan uzaklaşır. Kimi akran gruplarında ölüm tasarımlarının sıcak duygular, romantik düşünceler ve sağlam bir arkadaşlık anlayışıyla beraber olması; aynı tasarımların arkadaş için yapılabilecek bir öz verinin ya da bağlılığının işareti, cesaretin bir kanıtı olarak anlaşılması özkıyım eylemini kolaylaştırır.
- Özkıyım eyleminde bulunan pek çok kişide düşünce kalıplaşma ya da kategorileşme eğilimindedir. Genellikle düşünceler “ya-ya da” kalıpları arasındaki dar bir alana sıkışmış, kategorisel bir görünümdedir.
Ölümü tek kurtuluş olarak görme bu kategorisel düşüncenin en tehlikelisidir. Kalıplaşmış, kategorisel düşüncenin değişik seçenekler içermesi ve bunların arasında çözüm olanaklarının bulunması, sonuçlanma açısından olumlu işaretler olarak değerlendirilmelidir. Çünkü ciddi özkıyım eylemlerinde rastlanan kategorisel düşünce biçiminde ikinci bir seçenek bulunmaz. Tek çözüm vardır: ÖLÜM...(Hawton;Catalon-İntihar Girişimi) (Sonuvar-Gençlerde İntihar Ve İntihar Girişimi)
ÖZKIYIM VE ÖZKIYIM GİRİŞİMİ BİÇİMLERİ:
Özkıyım yöntemleri çok değişiktir. Genellikle uygulanması kolay, az acı verdiği düşünülen ve herkesçe bilinen bazen de moda yöntemler seçilir. Yöntem seçiminde kişinin ruhsal yapısı, cinsi, yaşı ve toplumsal değerler etkilidir. Örneğin harakirinin Japonlara özgü bir yöntem olduğu bilinir. Buda dininde kendi kendini yakarak yok etme tercih edilen yöntemlerdendir. Goethe “Genç Werter’in Acıları”nı yayınladıktan sonra Almanya ve Fransa’da kafasına kurşun sıkarak kendine kıyma bir süre moda olmuştur.
Dünya Sağlık Örgütünün istatistiklerine göre silahla kendini vurma erkeklerde daha sık rastlanan yöntemlerdendir. Kadın ve erkeklerde uyku hapı alarak girişimde bulunma oranı % 90’dır. İlaç, öncelikle de uyku hapı alarak yaşamına son vermeyeceği inancı nedeniyle tercih edildiği düşünülmektedir. Yüksek yerden atlama, kendini uçurumdan atma, tabanca ile kendini vurma, bilek damarlarını kesme, tren ya da tramvayın önüne atlama, boğularak, hava gazıyla zehirlenme her ülkede yaygın olarak uygulanmaktadır.
Almanya’da son dönemlerde banyoya girip suya saç kurutucusuyla elektrik vererek yaşamına son verenler bulunmaktadır.
Bunun dışında ilginç intihar yöntemlerini kısaca belirtecek olursak:
Kendini yüksek bir ağacın tepesine asmak, kendini zehirlemek, çalışan bir testereye kendini atmak, ağzının içinde dinamit patlatmak, kızgın demiri boğazına sokmak, yanan sobayı kucaklamak, kışın soğuğunda soyunmak, boğazını dikenli tellerle parçalamak, kendini yanardağın içine atmak, dikiş makinasına bir silahı ustaca bağlayarak kendine ateş etmek, uzun saçını boğazına dolayarak kendini boğmak, zehirli örümcek yutmak, mantar açacağıyla kalbini delmek, el testeresiyle boğazını kesmek, iç çamaşırı parçaları yutmak, kendini atları koşumlarına bağlayarak kafasını koparmak, arap yağı dolu varilin içine atlamak, içinde sıvı cam bulunan yana kazana atlamak, kendi yaptığı giyotin aletiyle kafasını koparmak, kendi kendisini çarmıha germek...
Cinayet ile özkıyım sayıları arasında yer değiştirici bir ilişki olduğu görünürde yaygındır. Özkıyım sayıları düşük toplum kesimlerinde cinayetlerin sık, buna karşın cinayetlerin seyrek olduğu toplum kesimlerinde ise özkıyımların sık olduğu iddia edilir. Özkıyım ile cinayet arasındaki bu sayısal yer değiştirici ilişkiyi evli ve bekar olanlarda yapılan araştırmalarda destekler.
Bu araştırmalarda evlilerde cinayet işleme, bekar, dul ve boşanmışlarda ise özkıyım daha çoktur. Başkasına kıymanın suç sayılmadığı savaşlarda azalması da cinayet ile özkıyım arasındaki ilişkinin bir başka örneğidir.
Tabanca ile kendini vurma erkeklerde fazladır. Yöntem seçimlerinde uygulama kolaylıkları da etkilidir. İngiltere’de bir dönem “aspirin”le özkıyımların çokluğu, silahla yaşam yitimlerinin ise azlığı dikkat çekmektedir. Bu da “aspirin”e ulaşmanın kolay, silaha ulaşmanın ise zor olmasından kaynaklanmaktadır. Özkıyım eylemlerinde daha sert, özkıyım girişimlerinde ise daha yumuşak yöntemler kullanılmıştır.
Ülkemizde Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) 1992 verilerine göre özkıyım yöntemleri şöyledir:
Aşı ile % 51,2
Kimyasal madde ile % 15,4
Ateşli silahlar ile % 13,8
Kendini yüksekten atma % 11
Kendini suya atma % 3,1
Diğer yöntemler % 4,8 ‘dir.
Bu verilere göre ülkemizde en çok seçilen yöntemin aşı olduğu, kimyasal madde ve ateşli silah kullanımlarının ikinci ve üçüncü sırada geldiği sonucu çıkarılmaktadır.
Özkıyım girişimlerinin başka bir biçimini “çift özkıyımlar” oluşturur. “Özkıyım anlaşmaları” ya da “çiftli özkıyım” diye adlandırılan bu tür girişimler iki insanın genellikle aynı yerde kendilerini öldürmek üzere yaptıkları karşılıklı anlaşmaya dayalı bir eylem olarak anlaşılır. Bu özkıyımlara bir örnek haber şöyledir:
“Hayattan bıktığı için canına kıymak isteyen Norveç’teki bir genç internetteki chat odalarından birinde bulunduğu bir genç kızla birlikte 604 metre yükseklikten atlayarak intihar etti. 24 yaşındaki Norveç’li Daniel Vedoy, internetteki chat odalarına girerek intihar etmek istediğini bunun için kendisine eşlik edecek bir genç kız aradığını bildirdi. Kısa sürede biri Norveç’li diğeri de Avusturya’lı olmak üzere iki genç kız intihar etmek istediklerini ifade ettiler. Bunun üzerine adı açıklanmayan 17 yaşındaki Avusturya’lı genç kızla sürekli chat yapan Vedoy zavallı genç kızı ülkesi Norveç’e davet etti. Norveç’in Stavanger kentinde buluşan çılgın ikili ailelerine birer veda mektubu gönderdikten sonra 604 metre yüksekliğindeki Prekestolen Falezleri’nden atlayarak canlarına kıydılar. Çılgın gençlerin cesetleri falezlerin dibindeki kumsalda bulundu.”
Ayrıca medyada yer alan intihar haberlerinin izleyiciye sunuluş tarzı, insanların intiharı bir çözüm olarak görmesine neden olduğundan RTÜK bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:
Bazı yayın kuruluşlarının bültenlerinde intiharlara ilişkin haberlerin abartılı bir biçimde yer aldığını belirterek, bu haberler hazırlanırken intiharın teşvik edilmemesine azami özen gösterilmesini istedi. Üst kuruldan yapılan açıklamada bazı televizyonlarda intihar görüntülerinin ve pazarlıklarının dakikalarca ve tekrar tekrar yer aldığı ifade edildi. Bireyin öz benliğine yönelik bir şiddet eğilimi olan intihara ilişkin haberlerin ortalama izleyici üzerinde beklenmeyen etkilere yol açabileceğine işaret edildi.
“Bu tür haberler,bireysel ya da sosyal,ekonomik sorunlarını çözmekte güçlük çeken bireyleri intiharı bir çözüm olarak görmeye yöneltebildiği gibi, medyanın ilgisini bireysel sorunlara çekebilmek için intiharı bir yol olarak kullanmaya da itebilir. Nitekim boğaz köprüsü üzerinde intihar girişimlerinin veya istedikleri yapılmazsa binanın çatısından atlayacağını söyleyen kişilerin görüntülerinin televizyonlardan tekrar tekrar ve dakikalarca yayınlanması bu haberleri izleyen başkasında da intihar görüntüsü altında medyayı kullanarak istediklerini yaptırma arzusu uyanmasına yol açabilmektedir. Her intihar olayı aynı zamanda medya için bir haberdir. Medyanın haberi görmezden gelmesi beklenemez. Zaten sorun intiharın haber olması değil, intihar haberlerinin veriliş şeklidir. İntihar haberleri hazırlanırken haberin intiharı teşvik etmemesine azami özen gösterilmelidir” denildi. (Bekaroğlu-Adli Psikiyatri; KMM –Kriz Dergisi;)
Özkıyım Tehlikesini İşaret Eden Belirtiler:
1) Daha önce özkıyım girişiminde bulunma veya özkıyım düşüncelerini dile getirme.
2) Aile içinde ya da çevrede özkıyımın yaşanmış olması.
3) Çevreyi dolaylı ya da dolaysız olarak özkıyım girişimleriyle tehdit etmek.
4) Özkıyımı nasıl yapacağını ya da nasıl hazırlandığını bildirme.
5) Düşlerinde kendisine kıydığını, yüksek yerden düştüğünü görme.
6) Huzursuzluğun ve özkıyım düşüncelerinin ardından dinginleşme.
Özgül Belirti ya da Sendromlar:
1) Korkulu, ajite sendromlar.
2) Uzun süren uykusuzluk.
3) Duyguların yoğunlaşması ve saldırganlık birikimi.
4) Depresyonların başlangıç ve bitiş dönemleri.
5) Biyolojik kökenli bunalım dönemleri.
6) Şiddetli suçluluk ve yetersizlik duyguları.
7) İyileşmeyen ağır hastalıklar.
8) Alkolizm ve madde bağımlılığı.
Çevresel Koşullar:
1) Çocukluk döneminde aileleri dağınık ve sorunları olanlar.
2) İlişki azlığı.
3) Mesleksel güçlükler.
4) Parasal sıkıntılar.
5) Görev ya da amacın yokluğu.
6) Dinsel bağların eksikliği.
(Arkın-İntiharın Psikodinamikleri; Taretli-İntihar Ve İntihar Girişimleri; Odağ-İntihar;)
ÖZKIYIM VE ÖZKIYIM GİRİŞİMİ ARASINDAKİ FARK:
Ölümle sonuçlanan özkıyım eylemlerine özkıyım, ölümle sonuçlanmayanlara ise özkıyım girişimi adı verilir. Ancak yalnızca sonuca bakılarak bu iki kavram arasından ayrım yapmamız oldukça güçtür. Bu ayrım amaç ve sonuç kadar bilinç dışı başka ruhsal etmenlere de dayandırılmalıdır. Kendine kıyma kesin kararlılık özkıyımı, buna karşın çevreyi etkileme istemleri ve çevreden yardım beklentisi özkıyım girişiminin özgün niteliğidir. Özkıyımda çevreden tamamen uzaklaşma, özkıyım girişimde ise çevreye yönelme ağırlıktadır. Gençler ve kadınlar çevreyi etkileme amacı taşıyan ve gösteriş yanı daha önde gelen eylemleri özkıyım girişimleri olarak tanımlanır. Öz yaşama saldırı ile çevreyi uyarma, korkutma ve utandırma, çevreyi içinde bulunduğu durumdan haberdar etme ya da çevreden öç alma özkıyım girişimlerinde baskındır. Dayanılmaz acılar her iki eylemi de başlatan ortak uyarandır. Yalnızlık duygusu acılara eklendiğinde özkıyım riski artar. Özkıyım ve özkıyım girişiminde ortak amaç sorunun çözülmesidir. Özkıyımda çözüme kapalı, ilişkilerin kesildiği, içe dönük bir tablo çizilir. Özkıyım girişimi çözüme açık, ilişkilerin devam ettiği daha açık bir durumdur.
Susild’te (özkıyım) amaç, bilincin ortadan kaldırılması, Parasusild (özkıyım girişimi) yeni bir arayış,yeni bir örgütlenme söz konusudur. Her ikisinde de ortaklaşan duygular umutsuzluk, çaresizlik, yitim ve reddedilmenin doğurduğu duygulardır. Duygu farklılığı karar verme döneminde ortaya çıkar. Parasusildler de huzursuzluk görülürken, Susildler de karar döneminde dinginleşme görülür. Bu acının bitmesi değil, tehlikenin artması demektir.
Özkıyım da ölüm kalım şeklinde çok kısıtlayıcı iki seçenek bulunmaktadır. Özkıyım girişiminde ölüm-kalım, acı çekme gibi seçenek fazlalığı çözüm olanaklarını artırır. Özkıyım da kişi ölümün tek çözüm olduğu düşüncesine saplanmıştır. Özkıyım girişiminde ise kıyıma saplanma daha az çözüm olanakları daha çoktur. Özkıyım da ilişkiler kopmuş, artık her şeyin bittiğini bildirirler. Özkıyım girişiminde ise ilişkiler kopmamıştır. İyileşmeye, bakıma karşılık verirler. Yardım çağrısını dışlamazlar. Kriz döneminde özkıyım da kesin dönüşü olmayan tepkiler ortaya konur. Özkıyım girişiminde ise başkalarına yönelme söz konusudur. Örneğin; işyerinde çatışma olduğunda özkıyımcılar kendini kovdurur. Özkıyım girişimciler ise “lütfen beni kovmayın,yoksa hasta olurum” biçiminde ifade edebilecek bir yardım çağrısında bulunur.
Aynı kişi, değişik zamanlarda bazen özkıyımcı, bazen de özkıyım girişimcisine özgü belirtiler gösterebilir.
Özkıyım ile özkıyım girişimi arasında ayrım sağaltım açısından bazı sakıncaları vardır. Özkıyım girişimi tanısı konmuş eylemlere daha az korku duyularak yaklaşılması sonucunu doğurur. Kişinin ölüme özkıyım da olduğu kadar yakın olmaması bir rahatlık sağlamakta, bu rahatlıkta bazen girişime gereken önemin verilmesini engellemektedir. Girişimde, yardım çağrısının ön planda oluşu da bu rahatlığı sağlar ve birey girişimi hafiften alma eğilimini kolaylaştırır. Özkıyım girişimlerinin % 25’i yinelenir ve bunların % 30’u ölümle sonuçlanır.
DEPRESYONDA ÖZKIYIM:
Depresyon ile özkıyım birbirinden ayrılmayacak kadar benzerlikler gösterir. Özkıyımın, depresyonun bir belirtisi olduğunu bile düşünmüşlerdir. Depresiflerin % 60-70’inde özkıyım, özkıyımın eylemlerinde bulunanların % 60’ında depresif belirtiler olduğu saptanmıştır. Ancak fark şu belirtilerle ayırt edilebilir:
1) Duygulanım Belirtileri: Üzüntü, çökkünlük, isteksizlik ve umutsuzluk özkıyım tablosunu tamamlar. Ancak bu üzüntü ve çökkünlük genellikle bir kaygının, bazen şiddetli bir korkunun eşiğindedir. Özkıyım eylemini gerçekleştirecek kişi, “kendime bir şey yapacağımdan korkuyorum” diyerek çevresine de bildirir. Depresyonluların geleceğin kötü şeyler getireceğine ilişkin inançları ve umutsuzluklarına öz suçlamalar ve bunları hak ettikleri düşünceleri eklenir. Çökkünlük ve isteksizliklerine edilgen tutumları eşlik eder. Edilgen tutumları, çektiklerini hak ettikleri, hatta çekilen eziyeti aradıkları izlenimi verirler.
Oysa özkıyım olgusunun, huzursuzluğun şiddetlendiği, korkuların ortaya çıktığı, korku ile eylem arasında dolaysız bir ilişki kurulabildiği evresinde, depresyonluların edilgen tutumları yerine bir etkinlik gözlenir. Kendine kıyacağından korkan kişi, bir yandan etkince özkıyım girişiminde bulunma hazırlığı içindedir. Bu onun aynı zamanda içinde bulunduğu tehlikeden etkin kurtulma uğraşları vermesini engellemez. Bu aşamada üzüntü ve çökkünlüğe öfke de katılabilir. Daha ileri aşamada korku, üzüntü, çökkünlük, isteksizlik ve umutsuzluk giderek azalmaya, bunlar hatta yok olmaya doğru gider. Bu aşamada kişinin dinginleştiği gözlenir. Yabancılaşma ve çevreden tümden kopma bu evrenin en tehlikeli niteliğidir. Özkıyım eylemlerinde bulunacak kişi, artık yabancılaşmış ve tümden uzaklaşmıştır. Bu kişiye ulaşmak güç hatta olanaksızdır. Özkıyım eylemlerini de yalnızken gerçekleştirirler. Oysa depresifler de bunun tam tersi bir durum ortaya çıkar. Üzüntü, çökkünlük, isteksizlik ve umutsuzluk süreğendir. Kişinin çevreye olan ilgisi, çevrenin yakınlığına gereksinimi azalmaz. Depresif kişi çevreden tümden kopmaz, yabancılaşmaz.
2) Bilişsel Belirtiler: Özkıyımlar da değersiz olduğu inancı, kuşku ve kendi kendini değerlendirme, dayanılmaz acıların ve katlanılmaz korkuların gölgesindedir. Depresyonlular da ise aynı yaşantılara öz suçlamalar eşlik eder. Depresiflerin yetersiz oldukları inançlarını, kötü oldukları, hiçbir şeyi hak etmedikleri, değersiz oldukları, hiçbir şeyi beceremeyecekleri düşüncelerinden soyutlamak güçtür. Özkıyımlar da, yetersizlik duygusu, sorunların çözülmeyecek kadar ağır ve içinde bulunulan konumun değiştirilemeyecek kadar umutsuz olmasından kaynaklanır. Olumlu çözüm getirici bir olanağın tasarlanamaması yetersizlik duygularını artırır. Birde bunlara kontrolün kaybolacağı korkuları eklenir. Bilişsel yetilerde ölümü tek yanlı algılayan çarpıklıklara rastlanır. Bu çarpıklıkların ileri bir aşamasında bilinç yitimi ortaya çıkar. Oysa depresifler de ne bu tür bilinç yitimi, ne de bilişsel yetilerin azalması söz konusudur. Sanki bilişsel yetiler ve algılama en büyük eziyeti, en şiddetli acıyı ve ne derin kederi duyumsamak için sonuna kadar kullanılmaktadır.
3) Güdüsel Belirtiler: Depresif belirtilerde gözlenen hemen her alandaki edilgenliğe karşın, özkıyımlar da bir etkinlik göze çarpar. Etkinlik özkıyım olgusunda evrelere göre değişmeler gösterir. Korkunun, huzursuzluğun egemen olduğu başlangıç evresinde korku ve huzursuzluklar kişileri etkin önlem almaya itebilir. Korkuya özkıyım düşüncelerinin de eklenmesi, yakınlara durumun bildirilmesi ya da bir hekimin aranmasını kolaylaştırır. Oysa depresyonlarda hekime gidilmeden de yaşam devam ettirilebilir. Hastanın çökkünlüğü ya da edilgen tutumundan sıyrılarak kendiliğinden bir yardım araması çok güçtür. Yardım almayı zaten hak etmemiştir. Görevi acı çekmektir. Depresiflerin belirsiz kararsızlığına karşın özkıyımlar da karar verme yetisi bozulmamıştır. Özkıyımlar da karar eyleme götürücü bir etkinlik taşır. Karar vermeyi, planlama aşaması izler. Bu aşamada uykusuzluk dışında tüm depresif belirtiler kaybolur. Korkunun yerini korkusuzluğun, ilgisizliğin ve dinginliğin alması şiddetli bir tehlikenin işaretidir.
4) Bedensel Belirtiler: Depresifler de etkinliğin azalması, çökkünlük, yorgunluk, konuşma ve devinimde yavaşlama gibi belirtiler genellikle her hangi bir eyleme geçmeyi de çok güçleştirir. Oysa özkıyım olgusunda ayrı belirtilere rastlanır. Ama ne çökkünlük, ne etkinliğin azalması, ne de devinimde ki yavaşlama eyleme geçmeyi engellemez. Özellikle planlama aşamasında bu belirtilerin eylemi engelleyici etkileri tümden kaybolur. (Köknel-Depresyon; Hawton;Catalon-İntihar Girişimi;)
ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞINDA ÖZKIYIM:
Alkol ve madde bağımlılığı, özkıyım riskinin yüksek olduğu başka bir hastalık kümesidir. Alkol bağımlılarında ölüm nedeni olarak karaciğer bozukluklarının ardından özkıyım gelir. Her bağımlı kişi aynı zamanda özkıyım düşünceleri taşımaz ya da özkıyım girişiminde bulunmaz. O nedenle alışkanlığı özkıyım olgusuyla eş tutmamak gerekir. Ama alkol bağımlıların tümünde yıkıcı eğilimler görmek hiçte zor değildir. Genelde alkol almak tutkusuna yıkıcı eğilimler eşlik eder. Borçlanma, işinden ayrılma, evinden ayrılma, eşini yitirme, çevreden uzaklaşma, dışlanma ve yalnız kalma pahasına içme zorunluluğu şiddetli yıkım eğilimlerini de verir. Yıkımın bir başka sonucu alkol bağımlılarının dostlarını yitirmeleri, yalnız kalmaları, toplumdan soyutlanmaları ve yavaş yavaş yasaları çiğnemeye başlamalarıdır. Sağlıklarını, ilişkilerini ve mesleklerini kısaca tüm alanları kapsayan tümden bir kötüye gidiş değişmez yazgıları gibidir.
Bu tümden kötüye gidişin saygınlık yitimi ile birlikte oluşu durumu daha da kötüleştirir. Bağımlı kişi öncelikle öz saygısında bozukluklar gösterir. Buna karşıt olarak çevreninde saygısını yitirmeye başlar. Öz saygısını yitirmiş bir kişinin çevreden saygı görmesi güçleşir. Kendine yönelik gibi görülen yıkım eğilimlerinde çevre de etkilenir. Yakınların yaşattığı korku ve kaygıları anlar. Ama aldırmaz. Onların üzüntülerine yabancı kalır. Arada bir pişmanlık gösterileri sergiler ama ertesi gün içmeyi sürdürmesi kendisinin ve yakın çevresinin yıkımını sürdürür. Alkol bağımlılığı kimilerine göre uzamış bir özkıyım eylemi olarak tanımlanır. Alkol bağımlıların işlerine, bedenlerine ve ilişkilerine karşı gösterdikleri yıkıcı tutum gizli özkıyım eğilimlerinin belirtisi olarak anlaşılmaktadır. Alkol ve madde bağımlılarının özkıyım eylemi yerine alkol ve madde alarak tatlı bir yıkım yolu seçtikleri söylenir.
PSİKOZLARDA ÖZKIYIM:
Özkıyım riski durumları gösteren listelerde psikozlar üçüncü sırada yer alır. Psikiyatri kliniklerinde sağaltımı yapılan ruhsal hastalıklar arasında özkıyım sayıları en yüksek hastalık kümeleri şizofreni ve duygu durum bozukluklarıdır. Hastalığın ağır oluşu, klinikte kalış süresinin uzun olması, sık hastaneye yatırılma, çıkıştan bir süre sonra kötüleşme ve daha önce görülen özkıyım girişimleri riski artırıcı etmenlerdir. Verilen rakamlara göre hastaların 2/3’ü hastaneden çıktıktan sonra özkıyım girişimleri sonucu yaşamlarını yitirmektedirler. Bunların 1/3’ünü şizofrenikler oluşturur. Şizofreniler de özkıyım hastalığın etkisi altındadır. Hastanın işittiği ve ölmesini söyleyen varsanıları, izlendiği sanrıları özkıyım eyleminde etkili olabilir. Şizofreniler de oynak, beklenmedik anlarda ortaya çıkan depresif duygu durum özkıyım tehlikesinin önemli bir tehlikesidir. Özkıyım düşüncelerinin belirmesi ya da özkıyım eylemine geçilmesi bu değişken depresif duygu duruma bağlıdır.
YAŞLILARDA ÖZKIYIM:
İstatistiksel veriler, ileriki yaşlarda özkıyımın özkıyım girişimlerinden daha sık olduğu noktasında birleşmektedirler. Özkıyım riski yaşlanma ile artar ve 55-60 yaşından sonra en yüksek noktasına ulaşır. Bu yaşlarda eylemlerin iyi planlandığı ve ölümü garanti edici yöntemlerin seçildiği izlenir. Genellikle ve yaşanacak zamanın az olduğu bu kısıtlı zamanda çile çekmeye, yalnızlığa katlanmaya değmediği düşüncesi yaşlıların özkıyımla yaşamlarına son verme kararlarını etkiler. Yaşlılık kişiden kişiye büyük değişiklikler gösteren bir kavramdır. Bazı kişilerde olgunluğu bilgeliği simgeler. Bazılarında bunun tam tersi gerilemenin, güçsüzlüğün, çaresizliğin simgesidir. Histerik kişilik yapısı gösteren bir çok kadında yaşlılığın çirkin olarak anlaşıldığı ve bu yüzden yaşlılıktan korktuklarını biliyoruz. Yaşlılık onlara göre estetiği olmayan, çirkinliği içeren bir kavramdır.
Amerika’da genel nüfusun % 13’ünü yaşlılar oluşturur. Buna karşılık özkıyımların % 25’ini yaşlı kimseler oluşturur. 1980-1986 yılları arasında yaşlılarda özkıyım rakamlarında % 21’lik bir artış olduğu bildirilmiştir. 1990 yılında 65-74 yaşları arasındaki özkıyım sayıları 100.000’de 18,1 , 75-84 yaş gruplarında ise 100.000’de 26,1’dir.
ÖZKIYIM DURUMLARI:
Özkıyım Riski Taşıyanlar:
1) Depresif hastalar
2) Alkol ve madde bağımlıları
3) Yaşlılar ve yalnız olanlar
4) Özkıyım düşünceleri taşıyanlar
5) Daha önce bir girişimde bulunmuş olanlar
Özkıyım Riskinin Göreceli Olarak Yüksek Olduğu Bozukluklar:
1) Ruhsal çökkünlük
2) Kronik alkolizm
3) Yaşlılık çağı ruhsal ve organik hastalıkları
4) Şizofreni
5) Başka (sanrısal bozukluklar, kişilik bozuklukları, cinsel uyum sorunları)
ÖZTÜRK’e göre Özkıyım Riskinin Yüksek Olabileceği Durumlar:
1) Depresyonda olan bir hastanın yaşamına son vermek istediğini belirtmiş olması.
2) Daha önce başarısız özkıyım girişiminin bulunuşu.
3) Ağır umutsuzluk, çaresizlik, suçluluk duyguları ve bunaltının bulunduğu depresyonlar.
4) Alkoliklerde iş yitimi, aileden ayrılma ve yalnızlık durumları.
5) Şizofreniklerde özkıyım riskini belirleyen etkenler açık değildir. Postpsikotik depresyon riski yükseltebilir. (Köknel-Depresyon,Köknel-Zorlanan İnsan Odağ-İntihar;)
ÖZKIYIMA GÜDÜLENME (MOTİVASYON):
Özkıyıma güdüleyen nedenlerin başında kendisine ve başkasına duyulan öfke, kendisini ve başkasını cezalandırma istemleri bulunur. Özkıyım ister bir olgu, ister bir süreç, ister bir hastalık, ister bir hastalık olarak anlaşılsın özü saldırganlığın kişiye zarar verecek bir eyleme dönüşmesidir. Girişimin kişinin kendisini zarara uğratma amaçlı ve kendisine yönelik olduğu görüntüsü özkıyımın özgül ama çok şaşırtıcı yanlış sonuçlara götüren bir yanıdır. Çünkü eylemin bilinç dışı nedenleri araştırıldığında tek amacının özkıyım olmadığı ortaya çıkar. Kişiler dışardan görünenden başka bilinç dışı nedenler sonucu da özkıyım eylemine güdülenirler.
Öfke ve cezalandırma isteklerinin yanı sıra çevreye belli bir isteğin yerine getirilmesi için baskı yapmada özkıyımı güdüleyen nedenlerdendir. Bazı özkıyım girişimlerinde ulaşılmak istenen amaç ile eylem arasındaki ilişkiyi görmek çok kolaydır. Gösteri yanı ağırlıkta olan özkıyım girişimleri tehlikesiz eylemlerden sayılırlar. Burada asıl tehlike özkıyım girişiminde bulunanın hesaplarının tutmamasından doğar.
TOPLUMUN ÖZKIYIMA YÖNELİK TUTUMU:
Toplumların belirli olay ve olgulara yönelik tutumlara tarihin akışı içinde olumlu değişmeler göstermiştir. Ama ne yazık ki pek çok toplumun özkıyım girişiminde bulunanlara yaklaşımı ilkel düzeydedir. Özkıyımın lanetlemekle kalmayıp eylemde bulunanın evinin yakılması, gömülmesinin engellenmesi, ası yapılan ağacın kesilmesi, aşağı düzeydeki acımasız hoş görü eş duyumdan yoksun bir tutumun belirtileridir. Toplumları böylesi aşağı düzeyde olarak nitelenebilecek davranışlara iten güçlerin başında özkıyım eyleminin etkinleştiği korkular gelir. Eylemin anlaşılamaması, bilinmemesi ve doğurduğu çaresizlik bu korkuları şiddetlendirir. Buda ve Brahman dışındaki dinler özkıyımı bir günah olarak görmektedirler. Bazı Budist tarikatlar özkıyım eylemlerini din adına yapıyorlar ise hoş görmekte hatta desteklemektedirler.
ÖZKIYIMIN SAĞALTIMI :
Özkıyımı Engelleme Merkezi: 1958 yılında Farberow tarafından Los Angeles’te kurulmuştur. Özkıyımdan koruyucu 3 birim oluşturulmuştur:
1) Bağımsız çalışan birimler.Bunlar yer ve parasal kaynaklar açısından bağımsız, diğer kuruluşlarla işbirliği içindedir.
2) Bir hastaneye bağlı ya da bir hastane içindeki koruyucu birimler.
3) Toplum ruh sağlığı merkezi. Bu kuruluşta değişik uzmanlık dalları beraber çalışmaktadırlar.
Telefonla Yardım: Kriz içinde ya da kendilerine kıyacaklarından korkan kişilerin telefonla başvurabilecekleri birimlerdir. Birimde gönüllü ve kısa süre kurs görmüş kişiler çalışmaktadır. 24 saat açıktır. Özkıyım düşüncelerini kendilerine yabancı bulan, onlardan korkan, korku ve huzursuzluk içinde olan kişilere böyle bir birimin yararlı olacağı ortadır. Hastalar dinginleştikleri, plan yaptıkları dönemde genellikle yardım istemezler, telefonda etmezler. Yardım isteği, girişimden sonra yeniden belirebilir ya da şiddetlenir.
Sağaltımın İlkeleri :
Her türlü sağaltımda temel ilkenin nedeni, bulmak olduğunu biliyoruz. Saptanan neden sağaltımın belirleyicisidir. Özkıyım sağaltımının temel ilkeleri özetle şöyledir:
1) Özkıyım olgusunda toplumsal, bireysel, dinamik güçler etkilidir.
2) Özkıyım tek bir kuramın dar sınırlarına sığmayacak kadar karmaşık bir olgudur.
3) Özkıyım olgusu evrelerden geçer.
4) Olguda saldırganlık çatışmalarını temel bir sorun olarak görme eğilimi çok yaygındır.
5) Yalnızlık, baskı altında olma ve herhangi bir şeyin düzelebileceğine dair umudun yitimi olguda etkili ruhsal etmenlerdir. Yitirilmiş gibi görünen umudun aslında özkıyıma ve bilinç dışı özkıyım tasarımlarına bağlanması tehlikeyi artırır.
6) Kontrolün yitirileceği kaygıları ve tüm olumsuz duyguların birbirini şiddetlendirdikleri bir kısır döngü özkıyım eyleminde önemli roller oynar.
7) Eylemde bulunanların iki seçenek arasında kalmaları ve girişimin çözüm arayışını da içermesi olgunun unutulmaması gerekli nitelikleridir.
8) Kuramlarda bireysel ve toplumsal dinamik güçlerin özkıyım olgusunun nedenleri olarak anlaşılması sağaltımda da bunların ayrı ayrı üzerinde durulması sonucunu doğurur.
Sağaltımda Üç Dönem :
Özkıyımın sağaltımından genellikle özkıyım girişimlerinden sonraki sağaltım türleri anlaşılmaktadır. Özkıyım girişimlerinin ardından alınan önlemlerde sağaltımın kapsamındadır.
a) Girişimden Önceki Dönem: Özkıyım girişiminden önceki önlem alma dönemidir. Eylemden önce özkıyım girişimini önleyici tüm işlemleri kapsar. Özkıyım da pek çok nedenin rol oynadığı e bu yüzden sağaltımın güç olduğu gerçeğinin bilinmesi de bilinçliliği artıran bir başka etmendir. Özkıyım toplumun, kurbanın yakınlarının ve terapistin yetersizliklerini yüzüne vuran bir olgudur. Bu nedenle çevreyi yalnızca suçlayıcı değil aynı zamanda yaralayıcıdır. Tehlikeyi zamanında anlamada ilk görüşme çok önemlidir. Genellikle kendi korkularını yenememiş hekim, terapist ya da sosyal hizmet uzmanları tehlikeli buldukları soruları hiç sormaz, bazı çatışmalara yanaşmazlar. Burada hastaya açıkça kafasından bazen yaşamak istememe gibi bir düşüncesinin geçip-geçmediği sorulmalı, daha önceleri bir girişimde bulunup-bulunmadığı sorulmalıdır.
b) Girişim Dönemi: Girişimde bulunulduğunda alınan önlemlerin tümüdür: Mide yıkanması, oksijen verilmesi, dahiliyeye gönderme, gerekirse yoğun bakım gibi hizmetleri kapsar. Bu süreçte hasta ile konuşmadan sonuç alınmayacağı açıktır. Burada önemli olan hasta ile ilginin kesilmemesi ve bilinci açıldıktan sonra onu yoğun bakıma gönderen kişinin kendisi ile ilişki kurmaya çalışmasıdır. Kendine gelme genellikle bastırılmış dürtü ve duyguların, iç tepkilerin ve örtülü istemlerin dışa vurulduğu bir dönemdir. Bu dönemden yararlanılmaması sağaltım için iyi bir fırsatın kaçırılması anlamındadır.
c) Girişimden Sonraki Dönem: En uzun, en yorucu, en çok emek ve dayanma gücü isteyen dönemdir. Sağaltım genellikle özkıyım düşüncelerinin saptanmasında, çoğu kez de özkıyım girişimlerinden sonra başlar.
Hasta istemese bile onun yanında olma, onu anlamaya çalışma, onun için emek verme, ona değer verme, ilgi gösterme yapılacak işlemlerin en değerlileridir. Burada sağaltımın iki önemli ilkesi göze çarpar.
*Özkıyım girişiminde bulunan ya da özkıyım girişimi taşıyan herkese sağaltım gereklidir. Hiçbir yardım istemediklerini bazen bağırarak söylemelerine karşın bu kişilerle görüşme denenmelidir.
*Bir görüşmede birincil amaç özkıyım girişiminin önlenmesi olmamalıdır. Birincil amaç burada ve şimdi görüştüğümüz hastayı anlamaya ve ona ulaşmaya çalışmaktır. Yalnız olmadığını kendisine değer verildiğini göstermek olmalıdır. (Odağ-İntihar;)
KAYNAKLAR
- İNTİHAR(ÖZKIYIM) Tanım-Kuram-Sağaltım; Doç. Dr. Celal ODAĞ
- SOSYAL PSİKİYATRİ; Prof. Dr. Adnan ZİYALAR
- İNTİHAR GİRİŞİMİ; Keith HAWTPN-Jose CATALON (Çeviri; Doç. Dr. Birsen CEYHUN)
- ADLİ PSİKİYATRİ; M. BEKAROĞLU
- GENÇLERDE İNTİHAR VE İNTİHAR GİRİŞİMİ;Yrd. Doç. Dr. Birsen SONUVAR
- KRİZLE DERGİSİ; Krizle Mücadele Merkezi-Ankara
- İNTİHARIN PSİKODİNAMİKLERİ; Nezahat ARKIN
- DEPRESYON; Prof. Dr. Özcan KÖKNEL
- ZORLANAN İNSAN; Prof. Dr. Özcan KÖKNEL
- İNTİHAR VE İNTİHAR GİRİŞİMLERİ; Suna TANETLİ
- PSİKİYATRİK ANSİKLOPETİ
- BİRİNCİ BASAMAKTA RUH SAĞLIĞI VE BASAMAKLARI; TC. Sağlık Bakanlığı Yayınları
Yorumlar