KİŞİLİĞİMİZİ TANIYALIM

İnsan Nedir?

“İnsan, BİO-PSİKO-SOSYAL bir varlıktır”

Bu üç yön insanda sürekli olarak bir etkileşme içindedir. İnsan bu üç yönünde bir bütünüdür ve bu tanımla üç boyutlu olarak evrende yerini bulur.

İnsanın belirlenmesinde temel olarak, biyolojik yapının taşıdığı büyük önem son derce somuttur. Biyolojik bir olgu olan kalıtımın insan üzerindeki yönlendirici etkileri kana doğrudan doğruya karışan hormonların fiziki görünüşte, zekada, yeteneklere mizaçta ve şahsiyetin tümünde oluşturduğu yaşamsal değişiklikler ve sosyal yaşamımızda yankılanarak sosyal alışkanlıklarımızı, ruhsal davranışlarımızı biçimlendirir. Toplum içindeki yerimizin ,rolümüzün ve değerimizin saptanmasında etken olur.

İnsanın psikolojik ve sosyal yönünü ise, onun tüm davranışlarında açık seçik izlememiz mümkün. Ancak çoğu kez bu iki yön bir diğeri içinde erimiş gibidir.

Bir insanın herhangi bir derneğe üye olması kuşkusuz sosyal bir etkinliktir. Onun , niçin bir derneğe üye olmak istediği sorulduğunda, toplum içinde saygınlığı olan bir yere ulaşmayı amaçladığı söylenebilir. Niçin böyle bir amaca yöneldiği sorusuna karşın, bunun şahsi güvenlik gereksinmesinin bir sonucu olduğu belirtilebilir. Bu kez akla takılan soru, kişinin niçin böyle bir güvene gereksinme duyduğu olacaktır. Bunun yanıtı, o kişinin yabancı ortamlarda çekmekte olduğu konuşma güçlüğü nedeniyle çevresinden utanması olabilir. B konuşma güçlüğünün niçin oluştuğu araştırıldığında, bunun çocuklukta, çağından önce olgunlaşan küçük kardeşe karşı bir savunma olduğu ortaya çıkabilir. Görülüyor ki her hangi bir davranışın altında yatan psişik etkenler son derece karmaşıktır.

Bir insanın davranışı ister laboratuvarda, ister klinikte, ister toplum içinde incelensin; bunların hepsinde de, sosyal dünya hakkındaki algılamaların etkisi altında kalan bir insanın davranışları öz konusudur. Büyük bir olasılıkla toplumdan soyutlanmış bir kişiden söz edebilmek artık olası değildir. Bir insanın bir derneğe üye oluşu; diğer insanlarla geçirdiği deneyimlere, kişilerle olan eki ve yeni ilişkilerine, ne kadar yakın veya ne kadar uzak bulunursa bulunsun, tüm psikolojik etkinliklerine erişir. Her insan sosyal bir dünyada yaşadığı için hiçbir psikolog, ilgileri ne olursa olsun sosyal olmayan bir insanın davranışlarını inceleyebilme olanağına sahip değildir.

     İnsanı Tanıma Gerekliliği

    İnsan sosyal bir varlıktır kuşkusuz. Sosyal bir varlık ol­ması onun yaradılışından gelen bir zorunluluktur. Birey top­lumla bütünlenir. Toplum, kişinin yapısındaki  eksikleri gide­rirken, kendini de onunla tamamlar. Bu nedenle kişi içinde yaşadığı toplumdan soyutlanamaz..

      Birey, toplumla sürekli ilişki içindedir. Bu ilişkiler bireyim; daha dengeli, daha başarılı bir yaşama düzeyine, gereksinme­lerini ve umutlarını gerçekleştirebileceği ortama ulaşmasını amaçlar.

      Nelerdir kişinin gerçek gereksinmeleri, umutları, düşleri, yaşamdan beklediği, gerçekleştirmek istedikleri ? İnsan; yaşam denen süreçte nasıl bir yol izlemeli hangi uğraşı seçmeli, dostlarını nasıl edinmeli? Mutluluk nedir onun için ve ne değildir? Kimdi o? Kim değildir.

Kişi çoğu kez kendine en az çevresindekiler kadar yabancıdır. Yukarıdaki sorunların her biri ilk bakışta insana çok yalın görünebilir. Ancak bütün bunlar, çok karmaşıktır aslında; çünkü bu sorunlar insana ilişkindir. Gereksinmeler, amaçlar, istekler arasında türdeşlik ve bağdaşırlık olmadığı durumlarda ortaya çıkan çatışmalar, bireyin gereksinme, amaç ve isteklerini düzenleme zorunluluğunu ortaya koyar. Bu düzenleme, gereksinme, istek ve amaçları öncelik ve önem derecelerine göre sıraya koymaktadır.

               Bu sıralamayı yapmış kişi1igi oturmuş dengeli bir kişide, bir gereksinme veya amacın diğerlerinden öne alınmasıyla birçok çatışma ön1enebilir. Kişinin dengesi, yaşam düzeni koru­nabilir. Kendini tanıyan bir kişide, birinci derecedeki uzak amaçların, o anda kendini gösteren ancak ikinci derecedeki bir amaca tercih edilmesine olanak yoktur. O anda elde edile­cek bir doygunluğu, sonraki önemli amaçlan nedeniyle geriye bırakmak ancak böy1e kişi1en niteliğidir.

               Örneğin bir genç, yüksek öğrenimini tamamlayıp iyi bir iş bulduktan sonra daha mutlu bir yuva kurabileceğini düşünerek evlenme işini geriye bırakabilir. Bir aile reisi, davranışlarında sürekli olarak ailesinin ekonomik rahatlığına öncelik verip kendisine haz verebilecek bir yaşama ve çalışma düzenine sırt çevirebilir. Böylece gereksinme, istek ve amaçlarında yaptığı sıralamaya ters düşecek, kendini öz benliğiyle çatışmaya düşürecek davranışlardan kaçınmış olur.

               Davranışlar!

               Evet, birey davranışlarda bulunur. Onun bu davranışlarında itici bir güç vardı. Birey araştırır, ister yönelir, kaçınır, korkar. Bütün bu isteme, arama, kaçınma, korkma gibi itici güçleri oluşturan şey nedir? Bireyden bireyi bu itici güçlerin yöneldiği nesne veya durumlarını farklı olması neden ileri gelmektedir.? Kiminin aradığı güzellik, kiminin güç, kiminin sağlık, kiminin varlık!Yönelişlerdeki bu farklılığı oluşturan nedir?

               Birey, macına yöneldiğinde değişik davranış biçimleri gösterir; farklı yöntemler uygular. Neden?

Bir amaca ulaştığımızda neler oluyor? Her şey bitiyor mu? Yoksa yeniden mi başlıyor? Amaca erişilmediğinde, - itici güç ne kadar güçlü ne kadar etkin olursa olsun erişilmediğinde nasıl bir olgu ortaya çıkar? İsteklerimizi nasıl uzlaştırabilirsiniz? Kuşkusuz kendimizi tümüyle eksiksiz ve yanlışsız tanımak zorundayız, bu soruları yanıtlayabilmek için.

Ne dersiniz, tanıyor muyuz kendimizi? Yoksa yabancısı mıyız kendi kendimizin?

Başkaları  tanımaksa ne zaman gerekli olmamıştır ki?

Bir arkadaş grubunda, bir iş toplantısında, aile, dost çevrelerinde, herhangi bir ortamda ilgimizin yoğunlaştığı kişi için kendimize sorduğumuz sorunun cevabını bulmaya nasıl büyük bir gereksinme duymuşuzdur.

-        Kim bu?

-        Bu dış görünüşün altında nasıl bir kişilik gizli?

İpuçları aramışsızdı, jest, tavır ve mimiklerinden, giyinişinden, gülüşünden, ses tonundan, konuşmasından, oturuşundan, çatal tutuşuna kadar...

Bazen, tüm arayış ve çabalarımıza karşın bir sonuca ulaşamamışızdır. Ne güven ne güvensizlik Ne sevgi, ne nefret! Ne beğeni ne beğenmezlik! Tümüyle duygusuz veya kararız kalmışızdır. Kimi kere de bir anlık bakış alınıp verilen bir iki söz kaynaştırır kişileri. Güven, sevgi, her şey bir anda kazanılır.

Gerçekte bu bilgi ve görüşlerimiz bazen doğru, bazen yanlış çıkar. Yanlışlıklarımızın ve yanılgılarımızın fazla olma olasılığı daha çoktur kuşkusuz. Kişiler hakkındaki her yanılgımız bunun bir kanıtıdır. Çünkü kişinin alacası içindedir ve insanlar genellikle kendilerini olduklarından farklı göstermeye çalışılar.

Madem ki kişi toplum içinde yaşamaktadır ve toplumla kaçınılmaz ilişkileri vardır; bu ilişkilerin sağlıklı olması için birey, başkalarını yanılgısız tanımak zorundadır. Başarılı bir yaşamın önde gelen koşullarından biridir kişinin çevresini tanıması, Bu en az kendini tanıması kadar önemlidir!

İnsanları gereksinmeleriyle, umut ve korkularıyla, değerleriyle, zayıflıklarıyla, inanç ve tutumlarıyla, yetenekleriyle tanımak, onların davranışlarını tüm olasılıklarıyla önceden kestirmek, kontrol etmek, yönlendirmek, kendi davranışlarımızı, tutumlarımızı bunlara göre düzenlemek, yakın çevremizi bu öngörünün ışığı altında oluşturmak, dengeli, başarılı, güçlü bir yarına ulaşmanın yolunu bulmak demektir.

Bir delikanlının sevdiği kızın gönlünü kazanması, bir genç kadının eşini mutlu edebilmenin yolunu bulması ve ortak yaşantıları boyunca bunu sürdürebilmenin yolunu bulması ve ortak yaşantılarını boyuna bunu sürdürebilmesi, bir iş adamının çevresiyle ilişkilerinde başarılı olması, karşılarındaki kişileri tanımadan mümkün müdür?

Daha geniş bir açıdan bakacak olursak, insanların olası davranışlarını önceden kestirebilmek, onların inanç, tutum ve eğilimlerini araştırmak bugün için bir gereksinmedir ve ileri toplumlarda bu uğraş büyük bir endüstri haline gelmiştir.

Bu politik kuruluş, toplumun inanç, tutum, gereksinme ve isteklerini önceden bilirse, yaygın bir onayla karşılanacak siyasal bir ortam oluşturabilir. Bir tüketim malı üreticisi, toplumun ürününe karşı tutumunu öğrenebilirse, ambalajını, fiyatını, pazarlama yönetimini bu bilgiye dayanarak en yüksek kazancı sağlayacak biçimde düzenleyebilir. Kendimize ve çevremizdeki kişilere yönelik bu tanıma gerekliliği şahsiyeti tüm boyutlarıyla incelememizi zorunlu kılar.

Kişilik Kavramına İlişkin Açıklamalar

               Halk dilinde “Gerçek bir kişiliğe sahip”, “İyi bir kişiliği var”, “Kişiliksiz”, “Müthiş bir kişilik gibi anlamlara gelen kişilik kelimesini psikologlar bireylerin çevrelerindeki olaylara, objelere, diğer insanlara tepki vermedeki karakteristik özellikleri anlamında kullanırlar. Bu kullanımda iyi-kötü şeklinde değerlendirme, çekici-hoş gibi tanımlama amacı yoktur. Kişilik, bilme, düşünme, algılama biçimi, belli durumlarda belli duygusal tepki gösterebilme yetileri, engellenme ve çatışmalar karşısında başetme ve savunma düzenekleri gibi bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini içerir. Kişiliği, kültürü de kapsayan geniş bir çevre tarafından biçimlendirildiği kabul edilmiştir. Kişilik kelimesi ile eş anlamda en çok kullanılan sözcük karakterdir. Karakter, kişiye özgü davranışların bütünü olup insanın bedensel, duygusal ve zihinsel etkinliğine çevrenin verdiği değerdir. Bireyin karakteri kişilik özellikleri ile içinde yaşanılan çevrenin değer yargılarından oluşur. Böyle bir yorum, karakteri benlik kavramına yaklaştırsa da kişilik ve benlik kavramlarıyla karakter arasındaki en önemli ayırım, insanın karakteri söz konusu olduğunda içinde yaşadığı çevrenin toplumsal değerlerini ve ahlak kurallarını da içeren bir değerlendirme söz konusudur? Benlik ise bireyin kendisi, fiziki ve sosyal çevresi ile etkileşimleri sonucu sahip olduğu kendine ait duygu, değer ve kavramlar sistemidir. J.M.Higgins’e (1982) göre bireyin benlik imajı, motivasyonunu, performansını ve uygulamalarını etkiler. Bireyin kendisinin benimsediği veya benimsemediği yönleri hakkındaki görüşleri olarak ifade edilen benlik, bireyin duygularını, düşünceleri,ni davranışlarını çevreyle olan etkileşimini etkileyen oldukça önemli bir kişilik öğesidir.

Kişilik teriminin çağdaş dillerdeki pek çok anlamı üç kategoride toplanabilir: 1. Kişilik sosyal becerilerin bir bütünüdür. Bir insanın kişiliği onun çeşitli koşullarda çeşitli biçimler alan ilişkileri ve davranışlarının toplamıdır; 2. Kişilik, bir insanın, diğer insanlarda oluşturduğu imajdır. Başkaları üzerinde bıraktığı etkidir; 3. Bir insanın kendinde olan özellikleri ile çevresi arasında geliştirdiği ilişkilerin oluşturduğu davranış eğilimlerinin bir organizasyonudur.

               Psikanalitik görüşe göre insan yaşantılarının bir örüntüsü ve ürünüdür. Onunu geçmişi, geleceği ve bugünü içgüdü ve dürtüleri tarafından saptanmıştır.

               S.Freud, içgüdüsel motivasyonların kaynağına id adını vermiştir. İd haz ilkesine bağlı bir gerginliktir ve kişilik yapısının en ilkel bölümünü teşkil eder. Kişilik yapısının en üst bölümünde sonradan kazanılmış süper ego yer alır. Bu iki karşıt gücün –id’le süper egonun- arasında, çatışma alanında, kişiliğin işleyen bölümü ego bulunur.

               Murray da Freud gibi kişilik yapısını id, ego ve süperego olmak üzere üçe bölmüştür. Freud’la aynı görüşte olmasına karşın bazı farklılıklar getirmiştir. Murray’a göre id, sadece cinsel ve ilkel dürtüleri değil, sosyal arzuları da kapsar. Egoya daha aktif bir rol verir. Ego sadece id’in hizmetinde değildir. Fakat, bütün bilinçli seçimlerin organizatörüdür. İd’in arzu edilmeyen dürtülerini bastırırken, arzu edilir olanlarını açığa çıkarır.

               Motivasyonu Murray’ın kişilik teorisinin özüdür. Psikoloji alanına en önemli katkısı motivasyonla ilgili ihtiyaçlar sıralamasıdır. İhtiyaçlar, bütün algısal ve entelektüel fonksiyonları düzenleyen kimyasal kuvvetleri içerir. Davranışı harekete geçiren ve yönlendiren ihtiyaçlar memnunluk elde etmek için gereklidir. Henry H.Murray insanda en az yirmi temel ihtiyaç belirlemiştir. Ona göre fizyolojik birincil dürtülere uyan ve beslenme, cinsellik gibi iç organlara ait ihtiyaçların yanı sıra aslında belki bu birincillerden doğan, fakat sonra onlarla hiç ilgisi kalmayarak tümüyle psikolojik ihtiyaçlar, başkalarını hoştun etmek, beğenilmek, sevgi kazanmak, bağımsızlık, saldırganlık gibi ihtiyaçlardır. Bunlardan bazıları açıkça ortaya konulabilen açık ihtiyaçlar olurken, bazıları da hemen açıklayan, toplumsal kurallar ve gelenekler  yüzünden örtülü kalıp ancak oyun ve düş dünyasında anlatım bulabilen örtülü ihtiyaçlardır. Kişinin içinden doğan ihtiyaçlar ile dış dünyadaki çevre koşullarının doğurduğu tepkisel ihtiyaçlar da vardır.

Sullıvan’a göre; kişilik, bir sistemdir. Bu sistemin amacı gerilimi azaltmaktır. Organizmanın gereksinimlerinden doğan gerilimi azaltmaktadır. Organizmanın gereksinimlerinden doğan gerilimler ile kaygının sebep olduğu gerilimler olmak üzere gerilimlerin iki ana kaynağı vardır. Birinci tür gerilimler vücudun biyokimyası ile ilgilidir. İkinci türde ise birey, güvenliği tehdit edildiğinde kaygı hissetmesi gibi psikolojik yapısıyla ilgilidir.

Adler’e göre; sosyal bir varlık olan insan, başkaları ile işbirliği halindedir. Daima kendine uygun bir hayat stili kazanmaya çalışır. İnsanın yaşantılarını anlamlı bir hale getiren, yorumlayan subjektif bir sistem olan self, bireyi tamlığa, mükemmelliğe iter. Kişilik, olası motivlerin, değerlerin, niteliklerin bileşimidir. Kişiliğin asıl merkezi bilinçtir. Kişi, yetersizliklerin bilincindedir. Her insanda mükemmelleşme yolu vardır. Nörotik insan bencil amaçlara yönelirken, normal insan sosyal amaçlara yönelir.

Fromm da, nörotik kişilik yapısında olan bireyin genellikle bencil olduğunu söylemiştir. Çünkü güçlü bir benliğin oluşturulmamış olmasından dolayı, nörotikler diğer insanlarla ilişkilerini daraltıp, ilgiyi kendilerine yöneltirler. Normal bir kişilik yapısına sahip bireyler ise, erken yaşlarda kendi benliklerinden sıyrılıp, kendilerine toplum tarafından sunulan toplumsal benliği kolayca kabul ederler. Çünkü bu kişilerin nörotik çatışmaları olmadığından gerçekten “kendileri” olduğundan kendi benlikleri ile dış dünya arasında bir uyuşmazlık da söz konusu değildir.

Horney de, nörotik kişiliğin ihtiyaçlarını on başlık altında toplamıştır. Bunlar sevgi, yönetecek birini arama, yaşamını kısıtlama, güç kazanma, başlarını sömürme, prestij toplama, kendini beğenme, kişisel başarı, mükemmele erişme ile bağımsızlık ve yeterlilik gereksinmeleridir. Nörotik kişiliğin sevgi gereksinmesi insanlara yönelik olmanın, bağımsızlık ve yeterlilik gereksinmesi insanlardan uzaklaşmanın, başkalarını sömürme gereksinmesi insanlara karşı gelmenin örneklerindendir. Normal sağlıklı bir insan bu üç yaklaşımı birbirleriyle bağdaştırarak kaygılarını çözümleyebilir. Oysa nevrozlu insan çok çeşitli kaygıların tutsağı olduğundan yalnızca birine bağlanır. Gerektiğinde diğer iki yaklaşımdan yararlanamaz ya da belirli bir ihtiyacı abartarak içindeki çelişkileri örtmeye çalışır. Bu sayede çelişkilerden kurtulduğunu zannederken aslında onları çözememiştir.

Davranışçılara göre kişilik, uzunca bir süre içinde kazanılan mesleksel, ailesel, dinsel, siyasi ve ekonomik alışkanlıklar birikiminin son ürünüdür. Davranış bozuklukları, çocuklukta kazanılmış, yalnız öğrenilmiş davranışlara bağlıdır. Buna göre başarısızlıkları örtecek tepkiler geliştirilmiştir. Davranış bozukluklarının temelinde çocukluk izleri, geçmişindeki anı ve hayaller değil, çocukluktan beri öğrenilmiş yanlış tepkiler bulunur.

Watson (1925) ve Skınner’in (1938) öncülük ettiği davranışçı yaklaşıma göre insanın bugünü ve geleceği, geçmiş uyarıcılar ve gelecekte karşılaşacağı potansiyel uyarıcılarla saptanmıştır. Bu nedenle, insan kendi davranışını seçmede özgür değildir. Bu görüşe göre davranış dış dünyadan gelen uyarıcı grubuna karşı tepki şeklindedir. Buna göre davranışçılar için her türlü seçim ve bilinç durumu o anki bur duruma karşı loşuna saf bir reflekstir.

Kelly’e göre birey, dünyada olay ve nesneler arasındaki ilişki ve sebeplere geçmiş deneyimlerine göre anlam verir.

Patterson’a göre, Kelly’nin kuramında insan, giderek anlamaya başladığı gerçek bir evrende var olur, düşüncelerin yaratıcıları ve sahipleri insanlardır.

Varoluşcu yaklaşımda da insan, kendini ve “dünyalarını” yine kendisi yaratır. Kendi varoluş seçiminden kendi sorumludur. Bu seçim, insanın doğuştan varolan gizli güçlerini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi doğrultusunda olur. İnsan kendisini etkileyen olayların ve bu olaylar üzerindeki etkisinin bilincinde olduğu için seçimler yapabilir kararlar alabilir. 

Mizaç

Mizaç, otonom sinir sisteminin özelliği veya iç salgı bezleri az veya çok çalışması gibi soyaçekimle gelmiş olan fizyolojik özelliklerin oluşturduğu psikolojik tutumlarımızdır.

Endokrin guddeleri veya içsalgı bezelere,i doğrudan doğruya kana karışan ve hormon adıyla anılan bazı kimyasala maddeler salgılar. Bu hormonlar kan aracılığıyla tüm bedeni dolaşıp organizmanın büyüme ve gelişmesinde doğrudan etkili olur.

Bu içsalgı bezleri şunlardan meydana gelmiştir: epifiz, hipofiz, timüs, tiroit bezleri, böbreküstü bezleri ve cinsiyet bezleri, Bu bezlerin salgıladığı hormonların yaptığı işler olağanüstü karmaşıktır. Bunlar, sürekli olarak karşılıklı etkileşme ve işbirliği halindedir. Örneğin, hipofiz bezinde görülen bir aksaklık, etkilerini tiroit ve cinsiyet bezleri üzerinde göstermektedir. Bugün bazı bezlerin, bazı şahsiyet özellikleri üzerindeki doğrudan etkisi bilinmektedir.

Sözgelimi, tiroit bezinin salgıladığı hormonlar arasında en önemlilerinden biri sayılan tiroksin hormonunun kana gereğinden fazla salınması; aşarı canlılığa, bedensel etkinliklerde bir kamçılanmaya, asabi gerilimlere, aşırı duyarlılığa, duygusal ve heyecansal dengesizliklere yol açar. Bunun aksine, bu hormonun kanda gereğinden en az bulunması, tembelliğe hareketsizliğe, fiziki güçsüzlüğe ve bedensel yorgunluğa sebebiyet verir.

Tiroit bezinin normal çalışmasını sürdürememesi, normal olan çocuklarda çeşitli şahsiyet güçlüklerine neden olur. Okulda derslerine yeterli ilgiyi bir türlü gösteremeyen, dikkati zayıf olan zekası normal olduğu halde dersleri kavrayamayın zihinsel ve bedensel olarak çabuk yorulan çocuğun bu özellikleri, tiroit bezinin iyi çalışmasından kaynaklanıyor olabilir. Bunun tersine aşırı sinirli, saldırgan, anormal hareketli, yerinde duramayan huzursuz çocuğun problemi, tiroit bezinin aşırı çalışmasından kaynaklanabilir.

Karakter

Tedirgin edici, endişe verici veya öfkelendirici koşullarda genellikle soğukkanlı iseniz., bilinçli ve sakin olarak davranışlarınızı düzenleyebiliyorsanız ve nadiren bilincinizi yitirip heyecana kapılıyorsanız, şahsiyetinizin karakteristik bir özelliği soğukkanlılıktır. Yani soğukkanlılık sizin bir karakter özelliği olmakla beraber karakteristik bir yönümüz değildir.

Şahsiyetin tanımında, “Kişideki tüm davranış biçimlerinin karakteristik bütünleşmesidir” şeklinde bir ifade kullandık. Ancak kişide bazı davranış biçimleri, diğerlerine oranla da daha belirgin bir ağırlıkla kendini belli eder. Bazı davranış biçimlerimiz, ilgi ve yeteneklerimizi, tutum ve yönelişlerimiz, adımızla birlikte bizi belirleyici olarak kullanılıyorsa, bunlar bizim karakteristik özelliğimiz, yani karakterimizdir.

Katılım ve Kişilik 

Katılımın insan şahsiyeti üzerinde mutlak bir etkisi vardır. Bugün, bu etkinin neler olduğu, ayrıntıları, çevre etkisine oranla durumu, tam olarak bilinmemektedir. Ancak etkisi vardır ve bu kesindir.

Herhangi bir hayvan veya bitki gibi, insan varlığı da anne ve babasından belli bir öz almaktadır. Kalıtımsal bir mirastır bu.

Üstelik sözü geçen miras, bütün mirasçılar için yani aynı anne ve babanın bütün çocukları için de aynı değildir. Aynı mirası yalnızca ilk yumurta ikizleri alabilmekte ve aynı mirası alan iki insan varlığının bu denli birbirine benzemesi kalıtımsal özelleşme ve kişileşmenin önemini hemen göstermektedir.

Zeka denilen büyük nimet, kalıtımdan ne denli pay alıyor? Anne ve babanın zekasıyla, çocuklarının zekası arasında pek yakın bir bağ bulunduğu ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. Burada, yüksek zekalı anne ve babanın, çocuklarının zekasının gelişmesi için daha uygun ortam sağlandığı ileri sürülebilir.Ancak yabancı çevre etkisinde bulundukları halde, zekaları gerçek anne ve babalarınınkine uygun olarak evlatlıklar üzerine yapılan araştırmalar bu iddiayı çürütmektedir.

Buna paralel olarak Galton’nun yaptığı bir araştırmayı öne sürebiliriz. Galton, 977 ünlü insan üzerinde yaptığı araştırmada, bu kişilerin uzak veya yakın akrabaları arasında, aynı veya yakın ölçüde ünlü kişilerin bulunup bulunmadığını inceledi.

Sonuç olarak 977 dünyaca tanınmış ünlü kişiden

89’unun babasının

1144’ünün kardeşinin

129’unun oğlunun

52’sinin dedesinin

57’sinin torununun

53’üncüsünün amcasının

61’inin yeğeninin

ünlü olduğunu gördü. Yani 97 ünlü kişinin 555’i birinci derecede kan bağı bulunan ünlü bir akrabaya sahipti.

Kalıtım, yalnızca atadan evlada fiziki benzerlik taşımıyor. Bunun yanı sıra göze çarpan oranda zihinsel bir benzerlik de getiriyor.

Ancak bu demek değildir ki zeki anne ve babanın çocuğu ille de zeki olacak. Geri anne ve babayla çocukların zekaları arasında kurulan bağ da yalnızca istatistik alanındadır. İrsiyet mekanizması, kendinde olanı geçirmeyip birkaç göbek öncesinde var olanı da geçirebilir.

Zekanın gelişmesine set çekebilecek hastalıklar bu yana, aile, okul çevre etkileriyle bu gelişme teşvik de edilebilir, engellenebilir de. Bir kişi üstün zekalı olarak dünyaya gelecekse, bu olanak önceden kromzomlarda yazılmıştır. Ancak bunun gerçekleşmesi, ortam engeller çıkartırsa tehlikeye düşebilir.

Karakterin oluşumunda, konumuzun başında belirttiğimiz gibi kalıtımın etkisini yanılgısız oranlayacak bir bilgiye ve yönteme sahip değiliz. Bununla birlikte bu etkinin, zeka ve özel yeteneklere oranla daha az olduğuna inanmak için sebepler bulunmaktadır.

Araştırmalar göstermiştir ki farklı çevre koşulları altında yetişen tek yumurta ikizleri, karakter bakımından birbirlerinden oldukça farklı olabilmektedir.

Kalıtım; zeka ve zekanın melekeleri olan dikkat, bellek, hayal gücü, muhakeme, bedensel yetenekler, müzik matematik, mekanik, edebiyat gibi yeteneklerin belirlenmesinde elbette etkendir. Ancak bunların ortamında izin verdiği oranda gerçekleşeceği ve gelişeceği açıktır. Bir dağ köyünde yaşayan, sanat ve kültür olanaklarından uzak bir için müzik yeteneği, kavalını veya sazını iyi çalmaya; matematik yeteneği, koyunlarını doğru saymaya yarar. Başka bir şeye değil!

Bunun gibi, insanının karakter açısından getirdiği özlerin de toplum tarafından yönlendirileceğini kesin olarak kabul edebiliriz.

Çevre ve Kişilik

Doğduğumuz andan ölünceye kadar, bir sosyal durumdan diğerine geçeriz. Bunların her biri şahsiyetimiz üzerinde izlerini bırakır. Şurası kesindir ki içinde doğup büyüğümüzü toplumdan başka bir toplumda yaşasaydık, büyük bir olasılıkla bugünkü şahsiyetimizden değişik bir kişiliğimiz olacaktı.

Kültürleri inceleyen sosyal antropoloji bilginleri, şahsiyetin içinde geliştiği sosyo-kültürel rahim’in önemini belirtmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yetişseydiniz ve onların yaşam gereklerine uyarak yaşasaydınız, dışarıdan sizi gözleyen bir kişi hemen, tipik bir Amerikalı damgasını vuruverirdi.

Bugün iyi bir gözlemci, aramızda yaşayan ve ülkemizde yetişen kişileri bile, Karadenizli veya Egeli, Doğulu veya Trakyalı olarak hemen ayırt eder.

Hatta kişiliğimiz, kentin zengin veya fakir bir yöresinde büyümüş olmamıza, çocukluğumuzu geniş bir evde veya bir göz odada geçirmiş bulunmamıza, ana babamızın uyumlu veya uyumsuz, beraber veya ayrı, kültürlü veya cahil, zengin veya yoksul oluşlarına, geniş bir aileye sahip bulunmamıza veya yalnız büyümemize, gittiğimiz okulun klasik bir okul olup olmamasına, yakın arkadaşlarımıza, bunların kültürel getirimlerimize uyup uymamasına ve sayılamayacak kadar çok ama pek çok çevresel etkene bağlı olarak değişir.

Çocuk doğar doğmaz bu ve buna benzer sosyokültürel etkiler toplanmaya başlar. Bu etkiler kişiyi tüm yaşamı boyunca yapılandırır. Bu etkilerin bazıları çok küçük yaşlarda, bazıları erken çağda, bazıları ise olgunlukta daha yönlendirici bir etkiye sahiptir.

Şahsiyeti inceleyen önde gelen psikologlardan biri olan Allport, bu konuda özetle şöyle der:

  1. Şahsiyet kişiyle doğmaz ancak kişinin doğumuyla başlar.
  2. Süt çocuklarının, ilk özel uyumlarında izlenen kendiliğinden etkinlikler ve heyecansal belirtilerdeki ayrıcalıklar kalıtımsaldır.
  3. Bebekte, dördüncü aydan önce olgunlaşma ve öğrenmeye edinilen davranışlar yoktur. Ancak altınca aydan sonra bebeğin fizik çevresine ve çevresindeki kişilere gösterdiği tepkilerde farklaşmalar görülürü.
  4. Yaşamın ilk evrelerinde elde edilen farklılaşmış davranışlar devam etme eğilimi gösterir.

Bunlardan başka; dış etkilerin, önemsiz gibi görünen bazı olguların sinir yapısıyla ilgili olarak şahsiyetin oluşumunda birer etken olduğu, bazı olumsuz durumların şahsiyet bozulmasına yol açtığı yapılan araştırmalar sonucunda anlaşılmıştır.

Kişiliğimizi Tanıyalım

Kendimizi anlayabilsek;

Neden yapıldığımızı,

Gerçekten kim olduğumuzu,

Neden böyle davrandığımızı,

Güçlü yanlarımızı ve onları nasıl kuvvetlendirebileceğimizi,

Zayıflıklarımız ve onların üstesinden gelmeyi bilirdik.

Yapabiliriz! “Kişiliğinizi Tanıyın” bize kendimizi nasıl incelememiz gerektiği,i güçlü yönlerimizi daha parlak hale getirmeyi ve zayıflıklarımızdan nasıl kurtulacağımızı gösterecek. Kim olduğumuzu, neden şu veya bu şeklide davrandığımızı bildiğimizde ruhsal kişiliğimizi anlamaya başlayabiliriz. Kişiliğimizi geliştiririz ve diğerleriyle geçinmeyi öğreniriz. Başka birini taklit etmeye çalışmayacağız, daha parlak bir kıyafet giymeyeceğiz veya yeni bir kravat takmayacağız, içimizdeki kaya yüzünden ağlamayacağız. Elverişli ham maddeyle yapabileceğimizi en iyisini yapacağız.

Kişilik Özelliklerimize Bir Bakış

Popüler Optimistlerin Karakter Özellikleri

Dışadönük-Konuşkan-İyimser

Popüler Optimistin Duyguları

Cana yakın kişilik

Konuşkan, öykücü

İyi espri yeteneği

Neşe kaynağı (eğlencenin merkezi)

Renkleri iyi hatırlama (renkli bir hafıza)

Dinleyicileri elinde tutuma yeteneği

Hisli ve duygularını gösteren

Şevkli ve canlı

Neşeli ve coşkulu

Meraklı

İyi rol yapabilme yeteneği

Açıkgöz ve masum

Bugünü yaşama

Değişken ruh hali

İçtenlik

Çocuk ruhluluk

Ana Baba Olarak Popüler Optimistler

Evde eğlenceli ortamlar yaratır.

Çocukların arkadaşları tarafından sevilir

Kötü olayları eğlenceli taraflarıyla görebilir

Eğlence konusunda liderdir.

İş Yaşamındaki Durumları

İşler için gönüllülük

Yeni şeyler düşünüp üretebilme yeteneği

Her zaman iyi görünüm

Yaratıcılık ve renkli fikirler

Enerjik ve istekli olmak

Başladığı işe dört elle sarılmak

Diğerlerinin katılımını sağlamak

Diğerlerini ise güdülemek

Arkadaşlık İlişkileri

Kolayca iletişim kurabilir

İnsanları sever

Övüldüğünde güdülenir

Heyecan vericidir

Diğerleri tarafından gıptayla karşılanır

Kin beslemez

Çabuk özür diler

Sıkıcı anları engelleyebilir

Spontane etkinlikleri sever

Melankoliklerin Karakter Özellikleri

İçedönük – Düşünceli – Karamsar

Duyguları

Derin ve düşünceli

Analitik, çözümsel

Ciddi ve amaçlı

Dahi özellikli

Yetenekli ve yaratıcı

Artistik ve ahenkli

Filozofik ve şiirsel

Güzelliğin değerini bilen

Başkalarına karşı duyarlı

Dürüst ve vicdan sahibi

Fedakâr

İdealist

Ana Baba Olarak Melankolikler

Yüksek standartları vardır.

Her şeyin doğru olarak yapılmasını isterler

Evleri her zaman düzenlidir.

Diğerlerin isteklerini kendininkilerden üstün tutarlar

Yetenekleri ve bilgi edinmeyi cesaretlendirir.

İş Yaşamındaki Durumları

Programlı

Yüksek standartlı ve mükemmeliyetçi

Detaycı

Düzenli ve organize olmuş

Temiz ve derli toplu

Ekonomik

Sorunları gören

Yaratıcı çözümler bulan

Başladığı işi bitiren

Listeleri, grafikleri, figürleri ve planları seven

Arkadaşlık İlişkileri

Arkadaşlarını itina ile seçer

Arka planda kalmayı yeğler

Dikkat çekmeyi sevmez

Güvenilir ve bağlıdır

Şikayetleri dinler

Diğerlerinin sorunlarına çözümler bulur

Diğer insanlarla gerçekten ilgilidir.

Şefkatle gözyaşlarına boğulur

İdeal eşi arar

Güçlü Kloriklerin Karakter Özellikleri

Dışadönük – Yapıcı – İyimser

Duyguları

Lider doğar

Dinamik ve aktiftir

Değişime zorunlu olarak ihtiyacı vardır

Yanlışları düzeltmek zorunda hisseder

Kararlıdır ve güçlü istekleri vardır

Duygusuzdur

Kolaylıkla hayal kırıklığına uğramaz

Bağımsızdır ve kendisine yeter

Kendisine güveni her halinde bellidir

Elinden her iş gelir

Ana Baba Olarak Güçlü Klorikler

Doğru ve haklı liderlik gösterir

Hedeflerini saptar

Aileyi harekete teşvik eder

Doğru cevabı bilir

Ev halkını organize eder

İş Yaşamındaki Durumları

Hedefleri koyarak çalışır

Tüm olan biteni görebilir

İyi organize olur

Pratik çözümler üretebilir

Uygulamaya çabuk geçer

İşi delege eder

Üretim konusunda ısrar eder

Kendine hedefler belirler

Harekete geçirir

Zorluklar karşısında başarılı olur

Arkadaşlık İlişkileri

Arkadaşlara az ihtiyaç duyar

Grup içinde olmaya daha çok yatkındır

İnsanları organize ve idare etmeyi sever

Genellikle haklıdır

Acil durumlarda soğukkanlılığını kaybetmez

Barışçıl Soğukkanlıların Karakter Özellikleri

İçedönük – Olaylara seyirci – Karamsar

Duyguları

Baskın olmayan kişilik

Rahat ve yumuşak başlılık

Durgun, soğukkanlı ve bilinçli

Sabır ve dengeli davranışlar

Tutarlı hayat

Sessiz ama esprili karakter

Sempatik ve kibar davranışlar

Duygularını belli etmeme özelliği

Hayatla barışık yaşamak

Her durumun insanı olmak

Ana Baba Olarak Barışçıl Soğukkanlılar

İyi bir anne baba olur

Çocuklarına zaman ayırır

Acelesi yoktur

Kolaylıkla üzülmez

İyi ve kötüyü sineye çekmesini bilir

İş Yaşamındaki Durumu

Düzenlilik ve yetenek

Barışçıl ve hemfikir

Yönetici yeteneği

Sorunları enine boyuna düşüne özelliği

Anlaşmazlıkları önleyebilme yeteneği

Zor şartlar altında çalışabilme

Kolay yollar bulabilme

Arkadaşlık İlişkileri

İnsanlarla kolay iletişim kurar

Eğlenceli ve içinde bulunduğu durumdan hoşnuttur

Kimseye zararı dokunmaz

İyi bir dinleyicidir

İnce bir mizah anlayışı vardır

İnsanları incelemekten hoşlanır

Çok arkadaşı vardır

İlgili ve merhametlidir.

 

Kişiliklerin Anlatımı

Popüler Optimistler İle Eğlenelim

 

Kötü zamanlarda biraz eğlence

Suçluluk hissettiğimizde masumiyet hisleri

Sıkıntılı olduğumuz zamanlarda nükteli sözler.

Kederli olduğumuz zamanlar keyif

Kara bulutlarımızı dağıtmak için gereken ümit.

Tekrar tekrar başlayabilmek için gerekin şevk ve enerji,

Kasvetli bir günü renklendirmek için yaratıcılık ve tılsım.

Karmaşık durumlarda bir çocuğun sadeliği

Popüler Optimistler bir yıldıza salınacak kurmaktan veya ay ışığının bir kavanoz içinde eve getirmekten mahrumdurlar ama, onlar hayatın peri masallarını severler ve hep mutlu yaşamak isterler.

Tipik Popüler optimistler karakteri duygusallık ve kanıtlayıcılıktır, işi eğlenceye dönüştürürler ve hepsi insanlarla birlikte olmayı severler. Popüler Optimistler her deneyimlerinde heyecanlı bir şeyler bulurlar ve bunlardan aldıkları zevki renkli  tariflerle anlatırlar. Popüler Optimistler her deneyimlerinde heyecanlı bir şeyler bulurlar ve bunlardan aldıkları zevki renkli tariflerle anlatırlar. Popüler Optimistler sempatiktirler.

Neşe Kaynağı

Popüler Optimistler tabii olarak dikkatlerin merkezi olmak gibi bir tutkuya sahiptirler ve bu özellik onların olmak gibi bir tutkuya sahiptirler ve bu özellik onların renkli öyküleriyle birleşince partinin merkezi haline geliverirler. Kardeşim Ron buluğ çağındayken ve ben de onun kolejinde konuma öğretmeniyken, partilere gitmeden önce söyleyeceği önemli sözleri prova ederdik. Ben ona güncel bir takım olaylar hakkındaeleştiriler verirdim ve o da bunlar arasında bağlantılar kurardı. Konu bir konuşma olduğunda ikimizde “hazırlıksız” bir şekilde hazır olurduk. Tekrarlarımız (ama sırrımız değil) çevrede yayılmaya başlayınca insanlar onların partilerine gitmemiz için bize rüşvet verdiler hatta para ödediler.

Los Angeles Times’ın bir makalesi “Parti Misafirlerinize Para Ödeyin” idi. Değişik cazip ve şakacı insanlara partilerin daha başarılı geçmelerini sağlamak için kiralanabileceğini anlatıyordu. Popüler optimistler için ne kadar büyük bir fırsat, her gece partilere gitmek ve bunun için para almak.

Eğer Popüler Optimistleri kiralama fikrini benimsemediyseniz, evlerinize bi iki tane edinin ve en az iki tanesini partiye davet ettiğinizden emin olun. Sakın onları yanyana oturtmayın çünkü diğer herkes kendilerini dışlanmış zannederler. Onları masanın uzak uçlarına oturtun bu tüm geceyi birbirlerini eğlendirerek geçirmesinler

Renkli Bir Bellek

Popüler Optimistler isimleri, olayları yerleri ve tarihleri hatırlamak konusunda ne kadar iyi değillerse, hayatın renkli detaylarını hatırlamak konusunda bir o kadar eşsiz yeteneğe sahiptirler. Verdiği mesajın özünü hatırlamasalar da konuşmacının önünde tavus kuşu resmi olan mor bir elbise giydiğini göğsünün üstünde de aynı resmi olduğunu hatırlarlar. Bir kilisede mi yoksa büyük bir salonda mı olduklarını hatırlamayabilirler ama sizi jiponunu giymeyi unutmuş koro şefinin tüm hatalarını açıkça gösterecek şekilde ışıkların önünde nasıl durduğunu tarif ederek eğlendireceklerdir.

Meraklı

Popüler Optimistler her zaman meraklıdır ve hiçbir şeyi kaçırmak istemezler. Partilerde, eğer biri bir konuşmayla ilgiliyse ve odanın diğer tarafından kendi adını duyarsa cümlenin ortasında kesip yeni sese doğru yönelir Popüler Optimistler çoğu zaman düğmesiyle oynanan radyolara benzerler, çeşitli frekanslarda olabilirler. Popüler Optimistler bir konuşmadan diğerine kolayca atlayabilirler ve böylece bir şey kaçırmazlar.

Her zaman “her şeyi” bilmek isterler. Sırlar onları çıldırtır. Noel hediyelerini merak ederler, sürprizleri keşfetmeye çalışırlar.

Popüler Optimistler aynı zamanda hakkında hiçbir şey bilmedikleri konularda araştırıp öğrenmeye çok meraklıdır.ar. Bir bayan bana çatısını onarttığını ama nasıl yapıldığı hakkında hiçbir fikri olmadığını ve öğrenmek için merdivenden çatıya çıktığını anlatmıştı. İşçilerin onu orada gördüklerinde nasıl şaşırdıklarını tahmin edersiniz. Düşmeden önce aşağıya inmesi için onu ikna etmeye çalışmışlar ama o çatı onarımını öğrenmek istediğini söyleyip inmeyi reddetmiş. Onu her şeyi görebilirsin ve emniyetli olsun diye bacanın üstüne oturtmuşlar. Sorular sorup kıpırdanırken dengesini kaybedip geriye doğru bacının içine düşüvermiş. Bağırıp çağırmış ve adamlar onu kurtarmak için koşturmuşlar. Ellerinden ve kollarından tutup çıkartmışlar. Merdivenden isler içinde inmesine yardım ederken adamlardan biri “Burada Mary Popins’cilik oynamanıza hiç ihtiyacımız yok” demiş

Çocuk Ruhlu

Popüler Optimistlerin çocuk ruhlu olmalarının bir sebebi çocuklarını çok mükemmel geçmiş olmasıdır. Onlar öğretmenleri, aileleri tarafından her zaman tapılası çocuklar olarak görülmüşlerdir ve bu “ilginin merkezi olma” özelliğini kaybetmek istemezler. Diğer bir sebep de gerçekte büyümek istememeleridir. Diğer karakterler çocukluğu geri bırakmak istememelerine rağmen, Popüler Optimistler çocuksu dünyalarını severler. Kızların hepsi Sinderella, erkelerin hepsi Beyaz Atlı Prenslerdir. Öykülerde Prensler asla çalışmazlar. Beyazlar içinde güneşin batısına doğru at binerler ama işe gitmek zorunda değillerdir. Yaş sorumluluk getirir ve Popüler optimistler doğalarının gereği mümkün olduğunca iş güç sahibi olmaktan kaçınırlar.

Yaratıcıdırlar Renkli Fikirleri Vardır

Popüler optimist aklı her zaman yeni ve etkileyici fikirler üretir. Her yeni günde olayları yaratıcı fikirlerle karşılaşırlar. Herhangi bir komite toplantısında fikirleri üreten, salonun dekorasyonu için görüşlerini sunan ve etkileyici bir konu belirleyen hep Popüler Optimist dir.

Laura ikinci sınıftayken öğretmenine "Benim annem partiler için hep ilginç şeyler yapar" demiş. böylece beni sınıf annesi seçtiler. İlk büyük organizasyonum Cadılar Bayramı Partisiydi ve Lauro bana devamlı özel bir şeyler yapacağım konusunda herkese söz verdiğini söylüyordu.

Bu çocukça güven tüm yaratıcığımı harekete geçirdi ve ikinci sınıfların asla unutamayacağı bir parti planlamaya koyuldum. Laura ucuz içecek ve ucuz atılabilir bardak getiren annelerle dalga geçtiği için ben de kristal kadehlerle servis yapılacak büyük bir cam kasede portakal suyu düşündüm. Gözümün önüne getirdiğimde buna bir buz tekerleği bir de şekerden balkabakları eklemenin iyi olacağı geldi aklıma. Parti günü fırıncıya gidip geleneksel kurabiyelerini özel Cadılar Bayramı peçetelerini ve her çocuk için parti şapkalarını aldım. On beş litre portakala suyu hazırladım ve hepsini balkabakları ve buzdan bir çanla plastik bir kovanın içine koydum. kurabiyeleri arabanın arka koltuğunun hemen dibine yer eyerleştirdim ve kovayı da diğer tarafa koydum.

Bir Popüler optimist olarak tabii ki gecikmiştir, bu yüzden parti için hazırladığım kıyafeti giymedim. Arabayı yüzden parti için hazırladığım kıyafeti giymedim. Arabayı aceleyle geri geri çıkarttım. Tam caddeye dönmüştüm ki, bir araba yandan bana çarptı ve ben de frenlere asıldım. Duyduğum seslerden sonra partinin bittiğini anlamıştım. Korkarak arkaya baktım ve boğulmamaya çalışan 28 tane siyah kedi kurabiyesiyle portakal suyu okyanusu gördüm.

Her tarafım sırılsıklam olmuştu ve tabii ki geç bir şekilde ortaya vardığımda birkaç paket ucuz içecek, bir kutu vanilyalı bisküvit taşıyordum. Laura parti boyunca ağladı ve bir daha asla sınıf annesi seçilmedim!

Popüler Optimistler her zaman yaratıcı renkli fikirlerle çıkagelirler ama onları destekleyecek birilerine ihtiyaçları vardır.

Melankolik İle Organize Olalım

Yaşamın ruhunu ve kalbini görebilme derinliği.

Dünyanın güzelliğini takdir etme yeteneği.

Daha önce hiçbir şeyin olmadığı bir yerde şaheser yaratmak

Analiz edebilme ve doğru sonuca ulaşabilme yetisi.

Diğerlerinin yaptığı kabataslak işin detaylarıyla uğraşma.

Başladığı şeyi bitirme azmi.

"Eğer yapmaya değerse, doğru yapmaya değerdir" mantığı.

"Her şeyi olması gerektiği gibi ve sırayla yapma" tutkusu.

 

Karakterleri anlamadan önce benim gibi olmayan insanları takdir etmezdim. Hayatın eğlenceli olmasını isterdim ve hatalarımı görüp psikolojik yardım istemeyecek kadar kendimle meşguldüm. Kendimi analiz etmeye başladıktan sonra dıştan iyi bir insan olarak göründüğümü ama bunu takip eden pek iç özelliğim olmadığını gördüm. Fred'in derinliğini değerlendirmeye başladım, hassaslığını, organize olmuşluğunu, listelerini, Fred gibi doğru bir eşin ve Melankoli arkadaşların yardımına ihtiyacım olduğunu gördüm. Onlar hayatın dış görünümünün altındaki diğer yüzünü de görebilirler.

Melankoli bebekken bile ortaya çıkabilir. Melankolik bir bebek derin derin düşünceler içindedir. Sessiz, isteksiz olur, yalnız olmayı sever. Programları en başından itibaren izler ve düzenli ana babalar için ideal çocuktur. ses ve karmaşa onu sıkacak ve gelişigüzel eğitilmek onun düzenin alt üst edecektir.

Yetişkin insanlar olarak melankolikler düşünenlerdir. Amaçları konusunda ciddi, düzene ve organizasyona düşkün, güzelliğin ve zekanın takdircisi olan kişilerdir. Heyecan verici şeyler istemezler, hayatları için en iyi planı yaparlar. Melankolikler olmasaydı daha az şiir, sanat, edebiyat, felsefe veya senfoni olurdu. Kültürümüz, zarafetimiz, tadımız ve en içimizdeki yeteneklerimiz eksik kalırdı. Daha az mühendisimiz, bilginimiz, bilim adamımız olurdu; dengemiz kaybolabilirdi.

Melankolikler insanlığın ruhu, aklı ve kalbidirler. Bu dünyanın onlara ihtiyacı var.

Derin, Düşünceli ve Çözümleyicidirler

Popüler Optimistlerin dışadönük olduğu kadar melankolikler içedönüktür. Popüler Optimistler ne kadar konuşmayı ve her şeyi açığa dökmeyi seviyorlarsa melankolikler de o kadar susmayı tercih ederler. Onlar derin, sessiz ve düşüncelidirler. Popüler Optimistler ne kadar hayata pembe gözlüklerle bakıyorlarsa melankolikler o kadar kötümser bir doğaya sahiptirler ve olayları olmadan önce görüşürler. Melankolikler her zaman sorunun kaynağına inmek ister. Olayların sadece görünen yüzleriyle yetinmezler, içindeki gerçekleri de araştırırlar.

Yetenekli ve Yaratıcıdırlar

Melankolikler tüm karakterlerin en yeteneklisi ve en yaratıcısıdırlar. Müzisyen, filozof, ressam, şair veya edebiyat adamı olabilirler. Ödüllendirilmiş insanları takdir ederler, deha sahibi insanlara hayran olurlar ve ara sıra oluşan duygu birikimlerine izin verirler. Kahinlerin kehanetlerinden etkilenirler, doğanın mucizelerine şaşırırlar. Senfonilerin derinliğine ulaşırlar ve hoparlörlerin içerisine girercesine kendilerini müziğe kaptırırlar. Bir kişiler ne kadar Melankolik ise o kadar çok streo müzik seti parçası aldıklarını görebilirsiniz 

Temiz ve Derli Topludurlar

Melankolikler, genellikle titiz ve iyi giyimlidirler. Erkeler çok etkili görünürler, bayanların ise her saç teli yerli yerindedir. Etraflarının temiz ve düzenli olmasını isterler ve insanlar gittikten sonra onların bıraktığı dağınıklığı toplarlar.

Diğer İnsanlarla İlgilidirler ve Merhametli Olurlar

Melankolikler, diğer insanlara merhamet duyarlar ve ihtiyaçları konusunda hassastırlar. Popüler Optimistler ilgilinin merkezi olmak isterken, Melankolikler diğer insanları gözlemleyip onların sorunlarına çözümler bulunmaya çalışırlar.

Melankolikler harika danışman olurlar, çünkü diğerlerinin içlerini okuma yeteneğine sahiptirler. insanların sorunlarını dinlemeye eğilimleri vardır, analiz ederler ve uygun bir çözüm bulurlar. Oysa Popüler Optimistler birilerinin sorunlarını dinlemeye uzun bir süre dayanamazlar ve olumsuz bir takım şeylere ilgilenmekten hoşlanmazlar, ama melankolikler diğerlerine karşı çok merhametlidirler ve gerçekten ilgilenirler.

Duygularımıza Bir Göz Atalım

Her ikisi de çok duygusal ve durumdan etkilenir tipler.

Popüler Optimist bir dakika içinde inişli -çıkışlı olurken, Melankolik bir ay içinde inişli çıkışlı olmaktadır.

Güçlü Klorikler her zaman dinamik ve hareketlidir. Barışçıl Soğukkanlılar ise durgun ve sakin.

Güçlü Kloriklikler İle Hareketlenelim

Herkes kontrolünü kaybederken kendi kontrolünü pekiştirebilme özelliği.

Puslu akıllar için karar verebilme yeteneği.

İnsanları iyiye götürmek için liderliği elde tutma çabası.

Kuşkulu durumlarda ikinci bir şans için isteklilik.

Alaylara rağmen doğru bilindiğinden şaşmaması.

Yalnız başına ayakta kalabilme yeteneği.

Yoldan çıkmış insanlara düzene girmeleri için yardım etme çabası.

"Bir sürü derdi, onlara karşı durarak yok et" atılımı.

Güçlü Klorikler imkansızı hayal eden ve en ulaşılmaz yıldıza ulaşmayı hedefleyen insandır. Robert Browning gibi, "Bir insanın ulaştığı nokta onun sınırlarını aşmalıdır, yoksa cennet neye yarar ki?" gibi düşünür. Her zaman amaçlar, ulaşır, başarır. Popüler Optimistlerin konuştuğu, Melankoliklerin düşündüğü ortamlarda Güçlü Kloriklik ortaya bir şeyler çıkartır. Eğer onun altın kuralını, "onu benim yöntemimle ŞİMDİ yap!" çiğnemezseniz çözülmesi ve anlaşması en kolay karakterdir.

Lider Doğmuşlardır

Güçlü Klorikler hayatlarının en başında olduklarını gösterir bir tutum içindedirler. Lider doğmuşlardır ve beşiklerinin aralıklarından bakarak ne zaman annelerinden daha üstün olacakların planlarlar. onların bir şeyin üstesinden gelebilmeleri konusunda kuşku duyulmaz, sadece bunu ne zaman yapacakları tartışılabilir. Ailelerini hayattan ne istediklerine dair çok erken yaşlarda bilgilendirirler, onların doğrularını alırlar ve kontrolü artırmak için ya seslerini yükseltirler ya da öfkelerini kullanırlar.

Kararlıdırlar ve Güçlü İstekleri Vardır

Tüm aileler, organizasyonlar ve işyerleri Güçlü Klorik karakterinin içinde sunulan güçlü istekler ve karar verebilme yeteneği özelliklerine ihtiyaç duyarlar. Diğerlerinin akıllarını başlarına toplayamadığı zamanlarda bile güçlü klorik doğru kararları verecektir. Her ne kadar herkes bu kesinliğini ve kararlılığını takdir etmese de sorunları çözüp zaman kazandıracaktır.

Güçlü Kloriklerin hayatta çok zor bir yerleri vardır. Tüm cevapları bilirler, ne yapmak gerektiğini, çabuk ve doğru kararlar verirler, diğerlerine kefil olurlar ama hiç de popüler değillerdir, çünkü kendilerine güvenleri ve kesinlikleri diğerlerinin kendilerine güvenleri ve kesinlikleri diğerlerinin kendilerini emniyetsiz hissetmelerine yol açar. Liderlik eğilimleri kolaylıkla patron gibi görünmeleri sağlar. Güçlü Klorikler, karakterleri anlayarak hareketlerini sınırlandırmalılar. böylece diğerleri Güçlü Kloriklerin yeteneklerinden hoşlanırlar ve onlara kırılmazlar.

Zorluklar Karşısında Başarılı Olurlar 

Güçlü Klorikler sadece amaçlarına ulaşmayı değil aynı zamanda zorlukları yenip başarılı olmayı da severler. Eğer Popüler Opimistler bir taslak hazırlamaya koyulurlarsa ve birisi onlara bu işin imkansızlığını söylerse o insana teşekkür ederler ve oradan ayrılırlar. Melankolikler planlamaya harcadıkları zamana üzülürler, Barışçıl Soğukkanlılar yapılmayacağına sevinirler çünkü ilk etapta çok fazla işmiş gibi görünmüştür. Ama güçlü kloriklere bir işin imkansızlığını söylemek onların iştahını açar.

Arkadaşlara Az ihtiyaç Duyarlar

Popüler Optimistler dinleyici olarak, Melankolikler ise kendilerine destek olmaları için arkadaşlara ihtiyaç duyarlar, ama Güçlü Klorikler çevrelerinde kimsenin olmasına ihtiyaç duymazlar. Kendi projeleri vardır ve sosyalleşmeyi zaman kaybı olarak görürler. Güçlü Klorikler grup aktivitelerinde bir amaç varsa çalışılırlar ve işin içine dalıp size yardım edebilirler, ama gereksiz konuşmalara ihtiyaçları yoktur.

Barışçıl Soğukkanlılar İle Rahatlayalım

Gidişatlarını değiştirmemedeki kararlılık.

Kışkırtıcılarla başa çıkabilme sabrı.

Başkalarının söylediklerini dinleyebilme yeteneği.

Zıt güçleri birleştirebilmek için aracılık edebilme yeteneği.

Her durumda barış isteği.

Zarar görmüş insanları rahat ettirme isteği.

Herkes kendininkini kaybediyorken aklını karışsındakinde tutabilme yeteneği.

Düşmanlarının bile söyleyecek kötü bir şey bulamayacağı bir tarz

Kişilikleri anlamak, insanları anlamanın ilk basamağıdır. Eğer diğerlerinin içlerindeki değişikliklerin görüp onları oldukları gibi kabul etmezsek, bize benzemeyen herkesin az da olsa sıra dışı olduklarını düşünürüz.

Kişilikleri anladığımızda ise neden zıt kutupların birbirlerini çektiğini görürüz. Bir aile içinde farklı kişilikte insanlar barındırmanın, farklı etkinlikler ve ilgi alanları demek olduğunu görürüz.

Tanrı hepimizi Popüler Optimistler olarak yaratmadı, çünkü çok fazla eğlendirdik ama asla düzenimiz olmazdı.

Tanrı hepimizi Güçlü Klorik liderler olarak da yaratmadı, çünkü o zaman da peşimizden gelecek kimse olmazdı.

Tanrı hepimizin melankolik olmasını istemedi, çünkü işler yolunda gitmediğinde hepimiz kederlenirdik.

Ve Tanrı Barışçıl Soğukkanlıları, diğer üç karakterinin duygularına tampon olmaları ve dengeyi sağlamaları için, özel insanlar olarak yarattı.

Barışçıl Soğukkanlılar, Popüler Optimistlerin vahşi planlarını yumuşatırlar, Güçlü Kloriklerin çok parlak kararlarından etkilenmeyi reddederler ve Melankoliklerin karmaşık fikirlerini çok ciddiye almazlar.

Her Durumun İnsanıdırlar

Barışçıl Soğukkanlılar tüm karakterler içinde anlaşması en kolay olanıdır. En başından itibaren Barışçıl Soğukkanlı bebekler ailelerine huzur götürürler. Herkes onların yakınında olmaktan memnundur, oturtuldukları her yerde mutludurlar ve programlarını değişmesi onları rahatsız etmez. Arkadaşları severler ama yalnız da mutludurlar. Hiçbir şey onları sıkmaz ve gelip geçen insanları seyretmeyi severler.

Barışçıl Soğukkanlılar dengeli olmaya en yakın insanlardır, hayatı en uç noktalarında yaşamazlar. Korkmadan ve iki uçtaki kararlardan uzak durarak sağlam adımlarla ilerlerler. Barışçıl Soğukkanlı olan kişi kimseye hareket etmez; dikkati kendi üzerine çekmeden sakınır; sessiz sedasız kendisinden bekleneni, hiçbir takdir beklemeden, yerine getirir. Güçlü Klorik "doğuştan lider" özelliklerine sahipken, Barışçık Soğukkanlılar lider olmayı öğrenirler ve doğru güdülemeyle herkesle anlaşabilme yeteneği sayesinde doruğa ulaşırlar. Güçlü Klorikler her şeyi çalıştırmak isterken, Barışçıl Soğukkanlılar arkalarına yaslanıp yardım istenmesini beklerler.

Durgun, Soğukkanlı ve Derli-Toplu Olurlar

Barışçıl Soğukkanlıların en çok takdir edilebilir özelliklerinden bir ide bir fırtınana ortasında bile sakin kalmayı başarabilmektir. Popüler Optimistler çığlıklar atar, Güçlü Klorikler tepinir, Melankolikler siner ama Barışçıl Soğukkanlılar sakin kalabilirler. Bir dakika kadar arkalarına yaslanıp düşünürler ve sonra doğru yönde harekete geçerler. Duyguları onları mahvetmez ve hırs içlerine dolmaz. "Bu üzülmeye değecek bir şey değil" diye düşünürler.

Hayatla Barışık Yaşarlar

Barışçıl Soğukkanlılar yaşama büyük umutlarla atılmazlar ve hayatın acı tatlı tüm yönlerine kolayca alışırlar. Doğasından gelen bir karamsarlıkları vardır ama bu onları Melankolikler gibi depresyona sokmaz, gerçekçi yapar.

Barışçıl Soğukkanlılar her günün güneşli olmasını veya gökkuşağının başlangıcında altın aramayı ümit ezmezler, böylece gösteride bir şey ters gitse bile onlar devam edebilirler. Bu davranıştan hepimizin öğrenmesi gereken şey, yaşamı olduğu gibi kabul etmek ve gerçeklerle yaşayabilmektir.

Çok Arkadaşları Vardır

Barışçıl Soğukkanlılar tüm arkadaşlar içinde en mükemmel olanlarıdır çünkü bütün olumlu insan özelliklerini taşırlar. Rahat, soğukkanlı, yumuşak başlı, dengeli, sabırlı, tutarlı, barışçıl, kendi hallerinde ve durumlarından memnun olmayı bilen insanlardır. Bir arkadaştan başka ne istenir ki? Barışçıl Soğukkanlı arkadaşınızın sizin için hep zamanı vardır. ama Güçlü Klorik bir arkadaşınızı ziyaret ettiğinizde aynı anda mobilyaları cilalar, evinizi düzenler, sizinle sohbet eder ve bu da size onun zamanının sadece size ayrılmayacak kadar değerli olduğunu hissettirir. Barışçıl Soğukkanlı arkadaşınız ise her şeyi bir kenara bırakır, kendisini bir koltuğa atar ve rahatlayıp sizi dinler.

İyi Dinleyicidirler

Barışçıl Soğukkanlıların pek çok arkadaşları olmasının başka bir sebebi de iyi dinleyici olmalarıdır. Aslında genel olarak Barışçıl Soğukkanlılar konuşmak yerine dinlemeyi tercih ederler. Tek bir kelime bile demeyebilirler ve diğer karakterlerde ihtiyaçları olduğunda hiç durmadan konuşabilecekleri insanları severler. özellikle Popüler Optimistler konuşmalarını hiç kesmeden kendilerini dinleyecek Barışçıl Soğukkanlı arkadaşlara ihtiyaç duyarlar.

KAYNAKLAR

  1. T. LITTAVER, Kişiliğinizi Tanıyın
  2. Ö. KÖKNEL        Kişilik
  3. K. ERSANLI        Benliğin Gelişimi ve Görevleri
  4. G. YANBASTI    Kişilik Kavramları
  5. T. ALTINKÖPRÜ, Şahsiyet Analizi
  6. E. GEÇTAN,        Psikanaliz v Sonrası
  7. O. ÖZTÜRK,       Ruh Sağlığı Bozuklukları
  8. D. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı

Yorumlar

Yorum Bırakın