BENLİĞİN SAVUNMA MEKANİZMALARI
Savunma mekanizmaları gerek kişinin ortama adaptasyonunda ve gerekse gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Kişilik Gelişimi’nin en göze çarpan ve önemli gerçeklerinden biri, onun sürekli olarak değişimidir. Bu değişim hayat boyunca devam etmekle beraber, en belirgin olarak bebeklik, çocukluk ve ergenlik devrelerinde gözlemlenir. Gelişim süresince ego, yapısal olarak farklılaşır, dinamik olarak da enerjinin dürtüsel kaynakları üzerine olan kontrolünü arttırır.
Tüm kişilikte oluşa gelen değişiklikler, beş koşulun sonucu ortaya çıkar.
* Olgunlaşma
* Dış dünyadan kaynaklanan ve düş kırıklığı ile sonuçlanan üzüntü verici uyarılar
* Kişisel yetersizlikler
* Sıkıntı
Kişinin olgunlaşma süreci içinde karşılaştığı tüm engelleyiciler ve bunlarla savaşımı, bu engelleri yenme yolunda ortaya koyduğu uğraş, onun kişiliğini geliştirir. Bu gelişimde ego, ait olduğu organizmayı koruma gayretiyle bir takım Savunma Mekanizmaları yaratır. Normal veya nörotik her şahıs, hayata uyumda bu savunma mekanizmalarından birini veya birkaçını kullanır.
Özetle, Kişilik Davranışları = Gelişim + Savunma Mekanizmaları diyebiliriz.
Çatışma
Organizmanın birbirleriyle bağdaşmayan birden çok dürtü nesnesi ile karşılaşmasıdır. Çatışmayı şu üç grupta inceleyebiliriz:
Yanaşma-yanaşma: İki ya da daha çok olumlu değerli amaç nesnesi yan yana bulunduğunda ve kişi bunlardan birini seçmek zorunda kaldığında ortaya çıkar.
Uzaklaşma-uzaklaşma: İki ya da daha çok olumsuz durum ya da nesne karşısında kalmaktır (yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal,...).
Yanaşma-uzaklaşma: Bir amaç nesnesinin hem olumlu, hem olumsuz yanlarının bulunması durumunda ortaya çıkar (iki sevgilinin birlikteyken sürekli kavga etmeleri ama ayrı kaldıklarında birbirlerini özlemeleri).
Bunaltı: Psikanalitik anlamda bunaltı, idle ego ya da egoyla süperego arasındaki dengenin bozulması ve çatışma durumunun bir sonucudur.
Dış dünyadan gelen tehlikeli uyaranlara karşı her canlı varlığın ortak savunma düzenekleri vardır. Bunlar genelde kaçma ya da acı veren uyaranları ortadan kaldırma şeklindedir. Benliğin savunma düzenekleri deyince, bu yalnız dışarıdan gelen tehlikelere karşı oluşturulan tepki olarak düşünülmemelidir. Benliğin savunma düzenekleri çatışma ve bunaltıya karşı kullanılan benlik işlemleridir. Genellikle bilinçdışı süreçlerdir. Egonun bilinçdışı yönünde bulunurlar. Birey ne tehlikenin ne de kullandığı savunmanın bilincinde değildir.
Benliğin çatışma ve bunaltı durumunda kullandığı çok değişik türde savunmaları vardır ki asıl bunlar bir çok karmaşık davranışın gerçek anlamını açıklamaya yarar. Aşağıda en sık kullanılan savunma mekanizmalarına yer verilmiştir.
BASTIRMA (Repression)
Anı ve deneyimlerin bilinçdışına itilmesi ve orada tutulmasıdır. Diğer bütün savunma mekanizmalarına temel teşkil eder. Bilinçdışına itilen ve orada tutulan dürtüler, istekler, anılar ve duyguların bilinç düzeyine çıkması genellikle benlik tarafından kabul edilmez. Yani bunlar üstbenlikçe (süperego) yargılanarak yasaklanan ve benliğe acı, bunaltı veren öğelerdir. Bu nedenle bastırılırlar.
Bilinçdışı duygu ve dürtüler, bastırma düzeneğinin zayıfladığı zamanlarda bilinç düzeyine çıkma ve kendilerini belli etme eğilimi gösterirler. O zaman benlik bir tehlike durumu algılar ve bunaltı belirtileri ortaya çıkabilir. Bastırılan bazı dürtüler ve çatışmalar yetişkin yaşamda çok değişik davranış örüntülerine ya da bozukluklarına yol açabilir. Örneğin, Oediepus (ödipus) karmaşasını çözümleyememiş bir kişide yetişkin yaşamda, cinsel güç sorunları, evlenememe durumu, karşı cinse yönelik aşırı çelişkili tutumlar, uygun olmayan özdeşim belirtileri görülebilir. Bunun yanı sıra bastırma günlük yaşamda dil ve hareket sürçmeleri olarak belirebilir.
YADSIMA (İnkar-Denial)
Benlik için tehlikeli olarak algılanan ve bunaltı doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemek değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan bir ilkel savunma biçimidir. Birçok özürlerimizi, utanç ya da suçluluk doğuran eski deneyimlerimizi bilinç altına itmekle kalmayız, bunları hiç yaşanmamış gibi de algılayabiliriz. Öfke, kızma en çok yadsınan duygulardır. Öfkesi belli olduğu halde kişi bunun hiç farkında olmaksızın yadsıyabilir.
YANSITMA (Projection)
Bazı duygu, dürtü, gereksinim ya da yaşam olaylarının dışarıya aktarılıp, yansıtılıp, dışarıdaymış ya da dışarıdan kendisine yöneltiliyormuş gibi algılanmasıdır.
Yansıtma mekanizmasında kişi, kendi içinde yadsıdığı bir dürtüyü (ki bu toplumca onaylanmayan bir dürtüdür) başkalarında görür ya da başkalarının bu dürtüyü kendisinde gördüğünü sanır. İçinde öfke ve kin duyguları olan bir kişi, "bana kızıyorlar, benden nefret ediyorlar" diye düşünebilir. Burada hem yadsıma (bende kızma yok), hem de yansıtma (onlarda var) düzeneği işlemektedir.
ÖDÜNLEME (Compensation)
Ödünleyici tepkiler, kökenini insanın gerçek ya da imgesel eksiklerinden alan yetersizlik duygularına karşı geliştirilirler. Örneğin, bedensel bir sakatlığı olan birey, sürekli çabaları sonucu bu durumun olumsuz etkilerini ödünleyebilir. Nitekim, geçirdiği çocuk felci yüzünden sakat kalan bir kişi yoğun çalışmaları sonucu olimpiyat yüzme şampiyonu olarak hareket yetersizliğini ödünlemiştir.
YÜCELTME (Sublimation)
Yüceltme mekanizmasında, toplumca onaylanmayan ilkel nitelikteki dürtü, eğilim ve istekler doğal amaçlarından çevrilerek, toplumca beğenilen etkinliklere dönüştürülürler.
Çocuklukta en yalın biçimiyle gözlemlenebilen yıkıcı eğilimler yetişkinlik döneminde toplum tarafından onaylanmayacağından böyle bir insan örneğin iyi bir patlayıcı madde ya da silah uzmanı olarak bu eğilimini yüceltebilir.
YER DEĞİŞTİRME (Displacement)
Bir dürtünün ya da duygunun asıl nesnesinden başka bir nesneye yöneltilmesidir. Çatışmaya ve bunaltıya neden olabilecek ve benlikçe kabul edilmeyen bir dürtü asıl yöneleceği nesne yerine başka bir nesneye yönelerek çatışma ve bunaltı bir derece azaltılabilir ya da önlenebilir (Patrona kızıp acısını evdekilerden çıkarma).
KARŞIT TEPKİ KURMA (Reaction-Formation)
Kişi, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek de benliğini savunabilir. Örneğin, içindeki kin, nefret ve kabalık eğilimlerine karşı kişi, aşırı derecede kibar ve nazik; pislik ve kirlilik eğilimlerine karşı anormal derecede titiz ve temizlik düşkünü olabilir. Benlikçe kabul edilmeyen birçok dürtü ve gereksinimler aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışılabilir.
DUYGUSAL SOYUTLANMA (Emotional Insulation)
Duygusal soyutlanma mekanizması çeşitli biçimlerde işleyebilir. Bunlardan biri, kişinin diğer insanlardan bağımsızlık kazanarak duygusal ihtiyaçlarının onlar tarafından etkilenmesine karşı önlem almasıdır. Böyle bir insan, ilişkilerinde duygusallığa yer vermeyerek düş kırıklığına ve zedelenmeye karşı korunmaya çalışır. Bu insanlar duygusal ihtiyaçlarının üzerini adeta bir kapakla örterler.
Uzun süre ceza evinde kalan kişiler, engellenmiş olmanın acısından korunabilmek için giderek duygusal bir soyutlanma içine girer ve ertesi günü düşünmeksizin her günü geldiğince yaşarlar. Normal sayılan insanlar da bazı incinmelere ve düş kırıklıklarına karşı soyutlanma mekanizmasını kullansalar da etkin katılım gerektiren yaşam durumlarında bazı riskleri göze alırlar. Ancak bazı insanlar bu mekanizmayı kendilerini her türlü acıdan koruyacak bir kabuk gibi kullandıklarından, yaşama etkin ve sağlıklı katılımlarını da azaltmış olurlar. Bu insanlar duygusal olmamayı güçlülük olarak yorumlama eğilimindedirler.
YAPMA-BOZMA (Undoing)
Ana-babanın ve daha sonraları toplumun içleştirilen değerleri kişiye uygunsuz davranışlarında ötürü kendini suçlama, yargılama ve cezalandırma sorumluluğunu yükler. Yapma-bozma mekanizması, kişinin kendisi ve çevresi tarafından onaylanmayacak düşünce ya da davranıştan vazgeçmesi ve eğer böyle bir söz ya da eylem dışa vurulmuşsa, ortaya çıkan durumu onarmasıyla belirlenir. Bir başka anlatımla, bu mekanizma suçluluk duygularına karşı geliştirilir ve adeta bir sözcüğü yanlış yazan birinin kağıdı silgiyle temizleyerek o sözcüğü yeniden yazmasına benzer. Yapılan yanlışı düzeltmenin ya da ondan ötürü özür dilemenin ceza tehdidini bağışlanmaya dönüştürebildiği çocukluk yıllarında öğrenilir.
Yapma-bozma mekanizması günlük yaşamda çok sık kullanılır. Kusurlu davranışlarımız için dilediğimiz özürler, günahlarımıza karşılık verdiğimiz sadakalar ve arada bir duyduğumuz pişmanlık duyguları bu mekanizmanın ürünüdür. Bazı dinlerdeki günah çıkarma ya da kusurların bağışlanacağı güvencesi, insanın yaptığı yanlışların bağışlanmasına ve her şeye yeniden başlayabilmeye karşı duyduğu yoğun ihtiyacı yansıtır.
DÖNÜŞTÜRME (Conversion)
Dönüştürme, anksiyete yaratabilecek bilinçdışı duyguların bilinç düzeyine erişmesini engelleyebilmek ya da zorlama yaratan çevresel durumlardan kaçabilmek amacıyla ve gerçek bir organik nedeni olmayan bedensel hastalık belirtileri biçiminde ortaya çıkan, nevrotik düzeyde bir savunma mekanizmasıdır.
ASETİZM (Çilecilik-Zahitlik)
Bu, özellikle ergenlerde görülen bir savunmadır. Bu evrede, kişisel veya sosyal baskı ve inhibisyonlardan gerçekten etkilenen bir gençte, cinsel dürtüler dayanılmaz bir kerteye gelince, cinsiyet başta olmak üzere tüm haz verici faaliyetlerden bir el çekme gözlenir. Mid-adolesans’tan sonra kendiliğinden kaybolur. Bu gibi kimseler kolaylıkla tarikat ve mezhep avcılarının kurbanı olurlar.
FANTEZİ
Fanteziler insan zihni tarafından çatışmaları çözmek, daha doğrusu onlardan kaçmak için yaratılmış ‘yedek’lerdir. Bunlardan bilinçli olanlara basitçe gündüz düşleri denir. Bizim burada konu ettiklerimiz, ‘bilinç ötesi’ oluşanlardır. Erken çocukluk yıllarında fantaziler zihinsel fonksiyonların pek çok yüzdesini kaplarlar ve hemen hemen bilinç ötesinde eşdeğerdirler. Bunların “ilkel bastırmaların” büyük bir kısmını oluşturdukları düşünülür.
Rüyalar da fantezi grubuna girebilirler. Fakat onlar çok daha sembolik ve çok daha az gerçekçidirler. Rüyalar da fanteziler gibi arzu doyurucu nitelikleri taşırlar.
Yorumlar