ERGENLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI, İNTİHARLAR VE SUÇ’UN ORTAK  DİNAMİKLERİ  

 

 

Bu sunumda, evrensel bir sorun olarak insanlık  ve özellikle ergenler için son derece önemli ve ciddi bir tehdit oluşturan “uyuşturucu madde bağımlılığı, intiharlar ve suç”un ortak dinamiklerini vurgulamaya çalışacağım.

Her birey bio-psiko-sosyokültürel ve ekonomik etmenlerin organizasyonundan ve enteraksiyonundan (karşılıklı etkileşiminden) oluşmuş “tek ve kendine özgü” bir varlıktır. Bu bağlamda, her bireyin tüm duygu, düşünme ve davranışlarındaki özgünlük kadar, suç, madde bağımlılığı ve intihar ve girişimlerinin nedenselliği ve dinamikler de bireye özgüdür. Ancak, yıllar boyunca yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda, sıklıkla görülen ortak nedenlere ve dinamiklere ulaşmak mümkün olmuştur.

Bu sunumdaki yaklaşımın amacı, ergenleri ve sorunlarını anlayıp değerlendirebilmede ve onlara sunulacak yardımda temel hareket noktalarını ve kavramlarını saptayarak tartışmaktır.

Ergenlik sorunlarını ve söz konusu olguları her yönü ile irdelemeden ve özellikle ortak dinamiklere odaklanarak kısa hatırlatmalarda bulunacağım.

 

MADDE BAĞIMLILIĞI

Bağımlılık;

  • Herhangi bir maddenin tedavi amaçlı olmaksızın,
  • Fizyolojik bir ihtiyaca cevap vermeden giderek artan miktarlarda kullanılmasıdır.

Bağımlılıkta üç ana unsur:

  1. Her durum ve koşulda maddenin alınması için engellenemeyen bir arzu ve isteğin bulunması,
  2. Devamlı olarak kullanılan dozun arttırılması zorunluluğu (Tolerans).
  3. Kullanılan maddeye ve onun etkilerine karşı psikolojik ve fizyolojik ihtiyacın bulunması (Yoksunluk).
  • Psikolojik ihtiyaçlar : Şiddetli sıkıntı, huzursuzluk ve uykusuzluk.
  • Fizyolojik ihtiyaçlar: Baş ağrısı, bulantı, terleme, kasılmalar, (kol ve bacaklarda, eklemlerde) şiddetli ağrılar, epileptik nöbeti ve kronik zehirlenmeyi andıran bulgular vb. (Kesilme/yoksunluk krizi)
  • Bir davranış biçimi olan bağımlılık olgusu, MADDE – KİŞİLİK YAPISI – SOSYOKÜLTÜREL ETMENLER (madde alt kültürü) triadı içinde karşılıklı etkileşim ve entegrasyon halindedirler.
  • Uyuşturucu kullanmaya alkol ve esrarla başlayan genç, bağımlılığını çoğu kez damardan eroin alarak noktalar. Böylece esrar ya da eroin bulmak amacıyla içine girdiği uyuşturucu alt kültüründe bilerek veya bilmeyerek kaçakçıların oyuncağı olur. Bağımlılığın yaşamı artık yer altı örgütlerinin çıkarları doğrultusunda işlev yapan bir organizma durumuna indirgenmiştir.

İNTİHAR

İntihar (özkıyım) ve intihar girişimi, kişinin öz benliğine yönelmiş saldırganlık ve yok etme eylemi olup, bireyin kendi yaşamına istemli olarak son vermesidir.

İntihar, gencin sorunlarından umutsuzca bir kaçış olarak da yorumlanabilir.

  • Sorunlarına çıkış yolu bulamayan genç, iletişim ve etkileşim yolları kesildiğinde çözümsüzlük, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları ile saldırganlığı kendisine yöneltir (Thanatos)
  • Buna eşlik eden, yaşama güdüsünü (Eros) engelleyen yalnızlık, yabancılaşma ve nesnelleştirme ile yaşamını ve varoluşunu anlamsızlaştırır.
  • Genellikle son bir olay, bir çatışma, örseleyici bir yaşantı gencin (zaten gelişmemiş olan) savunma mekanizmalarını yıkarak öz kıyım düşüncesini eyleme dönüştürür.

SUÇ

  • Suç, yapılması ve ihmal edilmesi yasalarca yasaklanmış eylemlerdir.
  • Gençlerde suçluluk yasal bir sorun olmaktan çok, psikopedagojik bir sorundur.
  • Gencin algılama süreci, dış dünyanın ve gerçekliğin değil, kendi iç dünyasının projeksiyonudur. Her gencin suç şeklinde sapma gösteren davranışının dinamikleri kendine özgüdür.

Ergenlerde, yetişkinlerden farklı olarak ;

  • Bilinçdışı dürtülerini bastıramazlar ve kontrol altına alamazlar. Sık sık öfkeyle ve ani tepki verme eğilimindedirler.
  • İstedikleri ile sosyal çevre arasındaki çatışmaları henüz çözememişlerdir. Problem çözme becerileri gelişmemiştir.

Bu bağlamda, ergenlerin normdan sapan davranış bozuklukları nevrotik veya tepkisel nitelikte de olabilir. Bu tür eylem, gencin korunma, sevilme ve öç alma arzusundan kaynaklanan, yaşadığı ruhsal bir travmaya verdiği yanıt ve uyum çabasıdır.

Her ergen gelişim süreci içinde suç işleyebilir; yanlış identifikasyonları, actingoutlar, kendini kanıtlamak, güçlülük simgesi arama ve güç gösterilerinde bulunmak için suç sayılan denemelere ve eylemlere girişebilirler. Bu tür eylemleri, yasal boyutları ile zarar vermeyi veya çıkar sağlamayı amaçlayan davranışlar olarak değerlendirmemek gerekir.

Çocuksu ambivalans, sabırsızlık, ani patlamalar ve enrjinin özgürce kullanılması şeklinde ortaya çıkan orjinalite krizleri, bunalımlar ve suça yönelen davranış bozuklukları ile onun coşkulu reaksiyonlarını birbirine karıştırmamak gerekir. Nitekim, Türk Ceza Kanunu’ndaki çocuk ve gençlik suçluluğu ile ilgili düzenlemelerde, ‘‘farik ve mümeyyiz yaş sınırları 11-15 yaştan 12-18 yaşa yükseltilmiştir.

ERGENLİKTE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ GEREKEN ÖNEM SIRASINA GÖRE DÖRT PSİKO-SOSYAL AŞAMA

  1. Bireyselleşme – Ayrışma
  2. Özerklik – Bağımsızlık
  3. Özdeşleşme – ( Hayran olduğu birinin davranış sistemi, yaşam felsefesini, amaçlarını benimseyip duygu-düşünce-davranışlarını ona göre organize etme)
  4. Sorumluluk – Sosyalleşme (Hür, olgun, yerine göre iki kez düşünebilme, bilinçli olma)

 

Özerklik ve sorumluluk arasındaki denge sağlıklı iletişim ve ÖZDEŞLEŞME ile sağlanır. Böylece ergen düzenli, sürekli ve gerçekçi davranmayı öğrenir.

Ergen bu mekanizmalarla ;

  • Benliğini tanır, tanıtır, kanıtlar.
  • Varlığına toplum içinde anlam kazandırır.
  • Kendine özgü bir yaşam planı ve biçimi, değerler sistemi oluşturur.

 

Ergenlikte belirli eğilimlerin oluşmasında çocukluk dönemlerinde kazandığı duygusal, zihinsel ve toplumsal uyarılmalarla ilgili olarak sosyal yaşama hazırlık döneminin önemi oldukça büyüktür. Bu nedenle aile sosyal yaşamın temelini oluşturur. Çocuğun kişiliğinin temel özellikleri ve çekirdeği, aile içinde gelişerek 6. yaşta genel çizgileri belirlenir. Çocuğun sosyal statü ve itibar kazandığı tek sosyal grubu ailedir. Aile içi iletişim ve etkileşim, ergenin sosyalleşme yoluyla kişisel, sosyal ve ahlaki normlara ve değerlere ulaşmasına, duygu, düşünme ve davranış biçimlerinin belirlenmesine ve gelişmesine en önemli katkıyı sağlar. Aile ortamı içinde yeterli destek  deneyim fırsatı elde eden ergenler, bu gelişme dönemini daha sakin ve başarılı geçirebilirler.

Ancak, ergenlik döneminde duygu-düşünme-davranışları düzenleyici mekanizmalar henüz kurulmamış ve olgunlaşma tamamlanmamıştır. Arzu ve istekleri ile çevresel etkenler arasındaki uzlaşma gerçekleşmemiştir.

 

Bu açıdan;

  1. Psikoseksüel, psikososyal, ahlaksal ve bilişsel yönden gelişimini sağlıklı bir şekilde gerçekleştiremeyen ve sürdüremeyen, kimlik bunalımı yaşayan,
  2. Olumsuz aile dinamikleri olan, ailesiyle olumsuz iletişim ve etkileşim içinde bulunan bağımsızlık-sorumluluk çatışması yaşayan,
  3. Ana- baba tutum ve normları ile sosyal grubun tutum ve normları arasında çatışmaları olan,
  4. Sosyal çevresi ile ilişkilerinde yoğun sorunlar yaşayan ergenin, topluma uyumunun ve etkileşiminin bozulduğu hallerde, intihar, madde bağımlılığı ve suç gibi olgulara yönelme riski artacaktır.

Zaman ve süreç içinde oluşan olgu formasyonunu şu şekilde sırayabiliriz;

  1. Denediği iletişimler ve benimsediği roller birbirine karışırsa, fizyolojik ve affektif ihtiyaçları engellenirse, davranış kalıpları başarısız olursa; ergen kendisini dayanıksız, yetersiz güvensiz görür.
  2. Bu düşünme ve duygulanımla içsel ve çevresel çatışma ve anksiyete yaşar.
  3. Bu nedenle duygu, düşünme ve davranışlar üzerindeki denetimini kolaylıkla kaybederek ruhsal dengesi bozulur ve kişilik gelişimi gerileyerek (regresyon) kimlik bunalımı yaşar, sosyal uyumu bozulur.
  4. Zorlanmalar ve engellenmeler karşısında ergenin geliştirdiği ve kanalize edemediği öfke, kızgınlık ve hostilite(düşmanlık)gibi duygular kolaylıkla saldırganlığa dönüşebilir.
  5. Bu aşamada ergenin kişilik yapısı ve etki-tepki özellikleri ile ailesinin dinamikleri, ortak ve alt kültür özellikleri de devreye girerek saldırganlığın ve yıkıcı etkinliğin yönü belirlenir.
  6. Ergen, pasif ve içe dönük tepkiler geliştiren kişilik özelliklerine sahipse;
  1. Psikosomatik hastalıklar (metabolik ve psikofizyolojik sıkıntılar),
  2. Alkol ve madde kullanımı,
  3. İntihar ve girişimleri;

Ergen, aktif ve dışa dönük tepkiler geliştiren kişilik özelliklerine sahipse; şiddet, yıkıcılık ve suç oluşturan eylemler ortaya çıkabilir.

Alkol ve madde bağımlılığı ve intihar eğilimleri olan ergenlerde saldırganlığın dışa vurumu olarak suç işleme davranışları görülse de, saldırganlığın temel motivi ve hedefi ‘‘tanatos’’tur.

Madde Bağımlılığı, Suç ve İntiharlar Bağlamında Ergenlerin Ortak Duygu – Düşünme – Davranış Özellikleri

  • Bilişsel süreçlerde (özellikler algı, öğrenme ve soyut düşünmede) yetersizlik
  • Aşırı denetleyici / zayıf süper ego
  • Realiteyi kavrama nosyonunda bozukluk/gerçeği çarpıtma
  • Engellere dayanıksızlık, kırılganlık, yıkılma/kırılma noktasında düşüklük
  • Sorumsuzluk, yanlış özdeşleşmeler
  • Zeka kalitesinde yetersizlik
  • Amaç ve inanç eksikliği
  • Emosyonlarını coşkulu bir şekilde uçlarda yaşamak
  • İçe kapanma, çökkünlük, tepkisizleşmeden öfke nöbetlerine, saldırganlığa ve şiddete ani geçişler
  • İrritabilite / çabuk alevlenme, empülsivite
  • Yetersizlik, çaresizlik, değersizlik duyguları
  • Özbakımında bozulma, ilgi ve istek kaybı
  • Sebatsızlık, kararsızlık, düzensizlik
  • Kişi ve nesnelerle gerçekçi, sürekli ve uyumlu ilişkiler kuramama
  • Otoriteye karşı gelme
  • Aşırı para harcama, çevre değiştirme aileden – evden ve okuldan uzaklaşma
  • Fiksasyon / regresyon
  • Duyarsızlaşma, yabancılaşma, nesnelleştirme

Suç, bağımlılık ve intihar sorunlarının çekirdeğini oluşturan en etkili dinamik etmen, aile dinamiklerinin baskın rolüyle gerçekleşen ergenin kişiliği ve bu kişiliğin toplum içinde etki-tepki özellikleridir.

 

Yrd. Doç. Dr. Bayhan Üge

 

Yorumlar

Yorum Bırakın