TEK ÇOCUK SENDROMU

 

Tek çocuklu aile sayısı her geçen gün artmaktadır. Gerek sosyo-ekonomik nedenler gerekse ailelerin birden fazla çocuğa yeterli ilgiyi gösterememe kaygıları tek çocuklu aile sayısının artmasına neden olmaktadır.

Tek çocukla yetinen aileler genellikle çocuk sahibi olmaya fazla değer veren ve çocuk yetiştirme konusunda kaygıları olan ailelerdir. Bu aileler çocuklarının gelişim dürtülerini engellememeye, zihinsel ve psikolojik gelişimlerini desteklemeye önem verirler. Bu kaygıyla çocuklarını çok koruyup kollama, ortaya

çıkabilecek her türlü problemde kendilerinde bir hata arama eğiliminde olabilirler. Bu da çocuğa uygulayacakları disiplinde dengesizliklere yol açabilir. Örneğin çocuğun her isteğini karşılamaya çalışmak, tüm kararları çocuğa verdirtmek büyük sorunlara neden olabilir. Çünkü çocuklar kendi ihtiyaçlarının

karşılanmasında diretseler de bir şekilde sınırlandırılmaya ihtiyaç duyarlar. Davranışlarına, yaşlarına uygun sınırlar getirildiğinde daha huzurlu, daha yaratıcı olurlar. Her konuda kendi istedikleri olsun, kendileri karar versin isterler ama bu kararların ya da davranışların sonucunun sorumluluğunu almaya hazır

olmayabilirler. Bu da çocuğun başarısızlık yaşamasına ve  “sen istedin böyle oldu” gibi suçlanmalara neden olabilir.

Tek çocuklar bütün çocuklar gibi uygun anne-baba tutumuyla problemsiz bir yaşam sürdürebilirler. Unutulmaması gereken konu çocuk sayısının değil, anne-baba tutumunun önemli olduğudur.

İlk üç yılda bütün çocuklar tek bir kişinin sürekli ilgisine muhtaçtırlar ve mümkün olduğunca anne ile temaslarının yoğun olması önemlidir. Bu dönemde çocukların bu tek kişilik yoğun ilgi ihtiyacı karşılanabilirse; bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçirirler. Ancak üç yaşından sonra tam bir sosyalleşme ve birey

olma dönemine girilir. Yuva gibi sosyal bir kuruma gitmek bu dönemde çocuğun sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için önemlidir. Eğer çocuk böyle bir kuruma gidebilirse, yaşıtlarıyla ya da başka çocuklarla bir arada olma, oyun oynama ve yaşantıdan deneyim kazanma ihtiyacı  karşılanabilecektir. Ancak çocuk üç

yaşına gelmiş olmasına rağmen hala sadece yeşitkinlerle birlikte oluyorsa, çocuklarla zaman geçirme fırsatı verilmiyorsa, bu durum çocuğun sosyalleşmesini ve yaşıtlarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmesini geciktirebilir. Çocuk paylaşmayı, beklemeyi, dinlemeyi, kurala uymanın önemini ve bir gruba ait olmanın

keyfini en etkili çocuklarla yaşadığı deneyimde öğrenebilir.

Tek çocuklu ailelerde çocuk için ayrılan özel zaman,  çok çocuklu ailelere göre ister istemez daha fazladır. Aileler zamanlarını iyi organize ederlerse çocuğun her tür psikolojik ihtiyacını karşılamaları için gerekli fırsatı bulabilirler. Tek çocuk olmanın belki  de en önemli avantajı budur.

Anne ve babanın söz birliği içinde ortak bir disiplin anlayışı geliştirmeleri şarttır. Çocuğun istenmeyen bir davranışı bir ebeveyn tarafından engellenmeye çalışıldığında diğer ebeveynin müdahale edip çocuğun bu davranışını sürdürmesine izin vermesi, hem çocuğun kuralları öğrenememesine , hem de anne-

baba arasında çatışmalara neden olur. Bu ise; sorun yaşanmasına neden olan çocukta,  suçluluk duygularına neden olabilir.

 

Tek çocukların ilerideki yaşantıları nasıl etkilenir?

        Tek çocuk olarak ben-merkezciliği pekiştirilen, ilgi merkezi olmaya alıştırılan; her ihtiyacı, hiç geciktirilmeden karşılanan, sosyalleşmesine fırsat verilmeyen bir çocuk aynı ilgiyi ilerideki yaşantısında da isteyecektir .

        Girdikleri sosyal ortamlarda, okulda, işte, yakın ilişkilerinde aynı ilgiyi göremediklerin de, öncelikli konuşma ve karar verme hakkı onlara verilmediğinde hayal kırıklığı ve öfke yaşayabilirler, çevrelerine agresif davranabilirler  ya da tam tersi olarak yeterince sevilmeye değer olmadıklarını düşünüp içe

kapanabilirler.

        Doyumsuz olabilirler, çabuk bıkarlar, mutlu olmaları birçok koşula bağlı olduğundan kolay mutlu olamazlar, paylaşmakta zorluklar yaşayabilirler.

        Sosyal ortamlarda kabul görmeyebilir, dışlanabilirler.

        İhtiyaç ve isteklerini başkalarının istek ve ihtiyaçlarıyla çakıştığında erteleyemezler.

        Sürekli anne-babasıyla ya da ailedeki diğer yetişkinlerle olmaya alışan çocukta güven gelişimi de olumsuz etkilenir. Başka ortamlarda da kendine güvenemez, anne-babaya bağımlı kalabilirler. Bu da, yetersizlik duygularına ya da her ortamda ayrıcalıklı olmak istemelerine neden olabilir.

        Sadece yetişkinlerle birlikte olan çocuklar, kendilerine yetişkinleri model aldıkları için kendilerinden beklentileri yüksek olabilir ve mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olabilirler. Bu ise, en ufak hatalarında mutsuz olmalarına ve başaramama endişesine dönüşebilir, yeni şeyleri ve durumları deneme

konusunda, başaramama korkusuyla çekingen davranabilirler.   Eleştiriye tahammülsüz olabilirler.

        Okulda ve iş yaşamında sebatsızlık ve uyum sorunları olabilir.

 

ÖNERİLER

        Tek çocuğa; öncelikle tek çocuk olarak değil, çocuk olarak davranmalı.

        Anne ve baba söz birliği içinde ortak bir disiplin anlayışı geliştirmeli.

        Yaşına  uygun kurallar koymalı; bu kurallar kararlılık içinde uygulanmalı. Çocuk kurala uymanın keyfini, bundan yaşayacağı kabulün mutluluğunu yaşayabilmeli. 

        Beklemeyi, sabretmeyi öğretmeli; her istediğini anında karşılama çabasına girilmemeli,gerekli olduğu düşünülen  istekleri karşılanmalı. İsteklerinin yaşına ve ailenin koşullarına uygun sınırları olması sağlanmalı.

        Üç yaşından sonra yaşıtlarıyla ya da başka çocuklarla bir arada olması sağlanmalı. Yuvaya gönderme imkanı yoksa bile çocuğu olan ailelerle görüşüp, çocukların bir arada olmasına, oyun oynamalarına, arkadaşlıklar kurmalarına fırsat verilmeli.

        Çocukla  iyi iletişim kurulmalı. Kendisini yalnız ya da mutsuz hissettiğinde anne ve babasını duygularını anlatabilecek kadar  kendisine yakın hissetmesi sağlanmalı.

        Yapabileceğinden fazla şey beklenmemeli. Hep mükemmel olmaya çalışmak çocuğu yorar ve başarısızlık korkusunu artırır.

        Çocuğa söz hakkı verilmeli. Ama bu, tüm kararları çocuğa aldırmak şekline dönüşmemeli. Uygun karar alternatiflerini sunarak, çocuğun birisini seçmesi istenmeli. (örneğin; bu oyuncak arabayı alamayız, paramız yetmiyor ama bu uçağı ya da gemiyi alabiliriz gibi)

        Bireyselliğinin gelişmesi  desteklenmeli. Giyinme, soyunma, yemek yeme, temizlik gibi her türlü özbakımını yapmasına fırsat verilmeli. Evde sorumlulukları olmalı, büyüklerine bağımlı olmadan kendi ihtiyaçlarını karşılaması için desteklenmeli.

        Anneanne, babaanne gibi aile büyükleri genelde çocukların ben-merkezciliklerini pekiştirici şekilde davranırlar.  Onlara mümkün olduğunca ve kibarca engel olunmalı, anne-babanın  kuralları doğrultusunda hareket etmeleri sağlanmalı.

 

Unutulmamalıdır ki, bütün bu sorunlar aslında sadece tek çocuk olduğu için değil uygun olmayan anne-baba tutumları söz konusu olduğu için yaşanan sorunlardır.

Yorumlar

Yorum Bırakın